“Biz daha hayal bile kurmadan siz yapmış oluyorsunuz”
Hayat dergisinde sigarayla ilgili ‘yazı görünümlü’ o reklâm yayınlanalı yarım yüzyıl olmuş... C vitamini veya kalorisi bol gıda tavsiye eder gibi başlık atmışlar ‘Sigara için’ diye...
Kapitalist tüketim kültürünün henüz emeklediği yıllarda sigara kampanyası akıl ve vücut sağlığı üzerine oturtulmuş!.. Ana fikir on numara: “Sigara, zekâyı kamçılar, mikroplara karşı bünyeyi korur!..”
O yıllarda pek gündemde olmadığı için “Kolesterolü düşürür, prostata iyi gelir, antioksidandır, şizofrene şifadır, menüsküsü ânında bitirir” gibi ifadelere yer verilmemiş hâliyle!..
Sigaranın zekâya nasıl bir etki ettiğini, onu nasıl kamçıladığını henüz bilmiyoruz... O yüzden adı ‘Hayat’ olan bir derginin verdiği ‘hayatî’ bilgiyi “Beyan esastır” diyerek kabul etmekten başka çaremiz yok!.. Ama bir de sigaranın mikroplara karşı bünyeyi koruma özelliği var ki modern tıbbın zirve noktası!..
***
Bugün piyasaya sahte kanser ilaçları süren memurlu, eczacılı, doktorlu ‘entegre’ çetelerin elli yıl öncekilerden çok farkı yoktu... Para hırsı, tüm gerçekleri silip atabiliyor, yerine sahtesini koyarken, aslında seni koruduğunu bile propaganda edebiliyordu...
İnsaf ve adalet duygusunun yok olduğu iklimde, güç ve hırs yan yana geldiğinde her şey yozlaşıyor, kokuyor... Siyasette de öyle olmuyor mu?
Son on yılda ‘dumansız hava sahalarımız’ın yanına siyaseten ‘imansız hava sahalarımız’ eklendi!.. İçinde adaletin, insafın, izzetin, ölçünün, ilkenin, tahammülün, fikir namusunun ve istikamet aşkının bulunmadığı sahalar... Oportünizmin, tekelciliğin, yağcılığın, saray şairliğinin, hukuksuzluğun, fikrî rakkaseliğin, güç karşısında taklacılığın, eteklerden tutunma ideolojisinin egemen olduğu sahalar...
Ama hayat acımasız... Vurup tekmeyi atabiliyor bir kenara, eski hizmetlerine aldırış etmeden... Önceki örneğe nazire yaparcasına, elli yıl sonra her türlü zararlıyı “Mikroplara karşı bünyeyi korur” diye propaganda eder durursunuz... Ardından ‘havuz’un patronu tekmeyi yapıştırdığında, o içi yağcılık, yalakalık ve kompleks beratlarıyla dolu bohçanızla baş başa kalırsınız!..
***
Kader böyle bir şey işte... Son yazılarınız, yanlışlığını bile bile ‘saray’ı savunmak ve pahalı mermerlerini klavyenizle yalamak olur, yine de kurtulamazsınız o feci akıbetten...
Bak bakalım, ‘efendi’si için dünyanın en önemli yönetmeninin çevireceği film siparişi teklif eden, ayrıca Nobellerden Nobel beğenen hâtun kişinin yanına kâr kalabildi mi bütün o yazdıkları? Kimisi utanmasa UEFA’nın ‘Yılın futbolcusu’ ödülüne aday gösterecekti!..
“Efendim, biz daha hayâl bile kurmadan siz yapmış oluyorsunuz” diye hitap ederek, yağcılık kültüründeki bütün fizik kurallarını altüst edenlerin isyan etmeye ne kadar hakkı olabilir?
El koyulmuş kamu gazetesinde, bütün ahlâki değerlerden ve kul hakkından sıyrılıp, ‘sınırlı gazetecilik’ ve ‘sınırsız partizanlık’ yapmak, biletin kesilmesine engel olabildi mi?
Bir nevi sosyal ‘zehir tacirliği’ydi yapılan... Belki de “Hepiniz oradaydınız ulan” mottosunun hakkıyla temsil edildiği kaypak mekândı!.. Yoksa evrimi siyaseten doğrulayan bir laboratuar mıydı burası; ‘çanak’tan beslenmenin, ‘çanak soru’ve ‘çanak yazı’ ara formuna ulaşılmasındaki etkilerini ispatlayan?
***
Ne diyordu Hayat dergisi yarım yüzyıl önce: Sigara zekâyı kamçılar, mikroplara karşı bünyeyi korur!.. ‘İnorganik’ gazetecilerimiz de bunlardan daha mantıklı şeyler yazmamışlardı kırk-elli yıl sonra... Gecelik veya mevsimlik ilişkiler dünyasında finaller hep böyle olur!..