Birlik tamam da, nerede ve nasıl?
Evet terör, gündeminizin neresinde? Bu soruyu herkes sormalı. Sonra da, Güngören vahşetindeki yerini belirlemeli. Tıpkı Mehmetçiklerin şehit düşmesinde ve yüreği yanan binlerin cenazelerde gözyaşı dökmesinde olduğu gibi.
Bir numaralı acil meselemizin; can alan, kan döken, varlığımıza barbarca saldıran hain terör olduğu muhakkak. Ama, büyük bölümüyle medyanın ve hükümetin gündemi böyle mi? Asla!.. Açın bakın gazete sayfalarına, televizyon programlarına. Hele; bunca şehidin ve yıkımın, siyasi sorumlusu iktidardaki şu suskunluğa ne demeli. Sanki bu felaketler ülkemizde yaşanmıyormuş gibi, ne kadar biganeler. Güvenlik güçleri canla başla mücadele ediyor, iyi de, diğerleri ne yapıyor? Tedbirler nerede? Hani bu mücadelenin, psikolojik, sosyolojik, idari, kanuni, mali, siyasi, diplomatik çok yönü vardı... Ne oldu? Teröristler Avrupa’da cirit atıyormuş. Peki siz ne yapıyorsunuz? Şikayet edip, sonra da görev tamam deyip geçiştirmek değil mi? İktidarın gücü ve tedbiri bu kadar mı? Sonra bu acz ifadeleri kimin işine yarıyor, hâlâ anlaşılamadı mı?
Güngören’e atılan iki bomba.. Şu anda 18 ölü, 170 yaralı. Hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar dileriz.
Durup düşünelim:
Ekranlarını ve sayfalarını bölücülere açıp, buna demokrasinin gereği diyenler.
Etnik ırkçılığı meşru bir hak gibi göstermeye çalışanlar.
Terörle mücadele yasalarını kuşa benzetmeyi, demokrasi ve özgürlük sayanlar.
İngiltere’de gözaltı süresi 28 gün iken, bizdekini 4 güne indirenler.
Güvenlik güçleri “batıdaki kadar yasal imkan” derken, özgürlüklerden bir adım geri atmayız diyenler.
Bölücü terörü muhatap alıp alenen pazarlığa yeltenenler.
Kanlı teröre “Kürt sorunu” adını verip, demokratik cumhuriyet projesiyle çözmeye kalkanlar. Türk milletini 36 etnik parçaya ayırıp, Anayasa’daki Türk kimliğini değiştirmek isteyenler.
Bölücü terör örgütünün siyasi temsilcilerinin TBMM’ye girmesine “hukuka uygun” fetvası verenler.
Bölücü Partinin Kongrelerinde, egemenliğimize ve bütünlüğümüze vaki ağır saldırıları görmeyenler.
Ve nice benzerleri... Buyurun cenaze namazına...!
* * *
AB ve ABD’ye gelince. Kanlı vahşi bölücü terör, onların projesinin sadece bir parçası. 1998’den bu yana, açık açık; AB organları, AP ve Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi, sürekli kararlar alarak, bölücülerle masaya oturup af çıkararak siyasi çözüm bulmamız, federasyona gitmemiz; kısaca bölücülerle egemenliğimizi, vatanımızı ve milletimizi bölüşmemiz istenmiyor mu? Buna BOP’u da ilave edip, varlığımıza kasteden belanın bütününün görülmeyip, “Kahrolsun PKK-Teröre lanet” demekle neyi halledebiliriz? Zaten her kanlı vahşetten sonra bu tepkiler gösteriliyor, üç sonra da her şey unutuluyor.
* * *
Türkiye; “Ergenekon” terör örgütü mü değil mi, cinayet işledi mi, işlemedi mi, devletin içine sızdı mı, sızmadı mı, bir yıldır bunlarla yatıp kalkıyor. Aynı milletin evlatları, saç saça, baş başa birbirine girmiş vaziyette. Üzerimizde hesabı olanlar için ne mükemmel bir ortam.
Aslında “Ergenekon”, oyunun görünen yüzü, bilek güreşi kısmı. Esası ise, “Türkiye’yi dönüştürmek.” Hâlâ ne “dönüştürmesi” diyen varsa, yazıklar olsun!...
Adamlar açıktan diyorlar ki; “Cumhuriyete itirazımız yok. Ama bir ırka, bir millete göre kurulmuş. Diğerleri yok sayılmış. Asıl mesele bu. Biz iç dinamiklerle bu yanlışı düzeltmek istedik, gücümüz yetmedi. Dış siyasi dinamiklerle işbirliği yapmaya karar verdik. Dün düşman olarak gördüğümüz batı ile işbirliği yaparsak, üniter/milli devlet ortadan kalkar. Mesele hallolur.” Acaba anlatabildik mi?
Bir daha soralım:
-Dünkü batı düşmanları, bugün niçin “Haçlıların” işbirlikçisi oldular?
-Batılılar bunlara niçin dört elle sarılıyor?
-Güneydoğu’da askerlerimiz, masum insanlarımız niçin şehit ediliyor?
-Mukaddes dinimiz, demokrasi, özgürlükler ve insan hakları ne için kullanılıyor?
-Bilmem kaçıncı defa Güngörenlerde bombalar niçin patlıyor?
Başımızdaki bela bütünüyle görülüp, tedbir buna göre alınırsa, gün birlik günü olur. Gerisi boş lakırdı.
Uyan ey Türkoğlu gaflet uykusundan!..