"Birisini asacaklar"; sonra birimizi daha...

Hürriyet'ten atılmadan çok kısa süre önce yazmıştı Bekir Coşkun -içine doğmuş gibi- :

-Birisini asacaklar!

Birkaç şiir illâ olmuştur da, baştan sona ezberlediğim ilk ve tek yazıdır bu hayatımda.

Yayımlanmasının üzerinden altı belki de yedi sene geçti ama nasıl işlediyse artık yüreğime, her satırı aklımda hâlâ:

"Böyle zamanlarda darağaçları kurulur.

Bir geniş alana toplanır ahali.

Bir ortada duran -aslında kendisi de asılmış bir adama benzeyen- darağacına bakarlar, bir dönüp meydana gelen yola...

Bakarlar:

Birisini asacaklar...

*

Savaş günleri gibi her ortalık karıştığında, duygular yağmalanıp, yüreklerin kapısı kırıldığında...

Suçlar işlendiğinde...

Bir de bakarsınız birisini "suçlu" diye kollarından yakalamışlar.

Şaşkın şaşkın sorarsınız:

"Ne yapacaklar?.."

Yanıt her zaman aynıdır:

"Birisini asacaklar..."

*

Çatışma kızıştıkça, vuruşlar sıklaştıkça, kıyım hızlandıkça, saldırı yoğunlaştıkça, infazın yeri-yurdu yoktur...

Yaşarken insanları asarlar:

Gazetecileri, yazarları, dekanları, rektörleri, patronları, askerleri, aydınları, Atatürkçüleri, cumhuriyetçileri, yurtseverleri...

*

Kimi zaman bir onurlu-namuslu-yürekli insanı çırpınırken görürüm darağacına giden yolda.

Cellatlar sürüklemektedir onu, insanlar biraz korku, biraz merakla öyle bakarlar...

O anlatmaya çalışır; neden suçlu olmadığını, neden asılmayı hak etmediğini...

Ama en çok; neden kendisini asmak istediklerini...

Anlatmak ister, fakat...

Kararını vermiştir cellat...

*

Biat etmeyenleri tek tek asıyorlar...

Her suç işlediklerinde...

Her izanlarını, vicdanlarını, akıllarını yitirdiklerinde...

İşledikleri suça bir "suçlu" bulmak gerektiğinde...

İlmiği bir başkasının boynuna geçiriyorlar.

Asılanların boynunda hep aynı yafta var...

Ortalık yine karışık.

Birisini asacaklar..."

*

Kim?

Neci?

Kimlerden?

Önemi yok.

"Üçüncü tekil şahıs"ların suskunluğu ülkeyi yeterince sessizleştiremeyince "üçüncü çoğul şahıslar"ı sallandırmaya başlayacaklar:

- Birilerini asacaklar...

Sonra "birinci tekil şahıs"ın kapısını çalacak sabaha karşı cellat. Sayıklayarak uyanacak -uyanmak için çok geç kalmış olacak- :

- Birimizi asacaklar...

Ve sonra "birimiz" daha...

Ve "birimiz" daha...

Tam da "asılacak kimse kalmadı" sanıp dağılacağı sırada, meydanı dolduran kalabalığa savrulacak yağlı urgan;

- Hepimizi asacaklar!

Dün Nihat Genç'in yazdığı gibi;

Çünkü "sıra hepimize geldi."

***

Katil yine "uşak" olsa keşke...

Ekmeğimizden olmuşuz... Alın terimizde boğulmuşuz... Emeklerimize sarmışlar cesedimizi kefen yerine... Kalemimiz sandıkları milyonlarca insanın ümidiymiş, inancı memlekete, sadakati Cumhuriyet'e; milyonlarca insanın; vatanın, kendi azim ve kararlılıklarıyla kurtulacağına dair güveni kırılmış "kalem" diye...

Ne gam!

Yok olsak...

Yok olacak olsak...

Sırf ayaklarına dolanmayacağız diye sevinirler bile!

En heyecanlı yerinde sonunu söylüyor gibi olmak istemem ama hayalleriniz yıkılmasın, yol yakınken çürük zemine göğü delen hayaller çıkmayın diye ikaz benimki sadece:

Katil "uşak" çıkmayacak bu filmde!

Tutunacak dallarımızdan budayacaklar bizi. Ve aynı türkü kalacak geri:

Dostun gülü yâreler beni!

***

"Günaydın" arkadaşlar... Dersimiz "Kaos Kuramı"!

Öğrenmeden zinhar geçemezsiniz bu zor sınavı!

***

Yanlışınız var...

Türkiye, "Başkanlık gelmezse" değil siz "Başkanlık gelsin diye" toplumun sinir uçlarını deşmeye, etnik kökenleri, yaşam tarzlarını, ideolojileri birbirlerinin hedefi haline getirip tahrik etmeye, kontrolünüz altında zannettiğiniz gerilimi sürdürmeye devam ederseniz bölünür!

***

Ne yaman çelişki

Aydın Engin'in Cumhuriyet'i kesinlikle "benim Cumhuriyet'im" değil, Can Dündar'ın Cumhuriyet'i "benim Cumhuriyet'im" değil; ama çok huzursuzum. "Onların Cumhuriyet'ine" karşı olduğu iddiasıyla yapılanların, "benim Cumhuriyet'imi" yıkıp yerine -aslında- onlarınkini ikame ettiğini görebiliyorum!

Atatürk'süz...

Üniter olmayan...

"Ulus"un yerini "halklar"ın aldığı...

Parça pinçik...

***

Görevdir...

Bugün birçok Cumhuriyet okuru içinden geçirmiştir Cumhuriyet yazarı da olan Ataol Behramoğlu'nun bu dizelerini... Paylaşalım; görevdir:

"Zalimin elinde tutsak

Cahile kurban olarak,

Yalanla kirli havada

Güçlükle soluk alarak,

Savunmak gerçeği, çoğu kez

Yalnızlığını bilerek

Korkağı, döneği, suskunu

Görüp de öfkeyle dolarak

...

Yaşamak görevdir bu yangın yerinde

Yaşamak, insan kalarak"

Yazarın Diğer Yazıları