Birinci sınıf zam, "ikinci el" hayat!!!

"Gidişatın bunalttığının farkındayız. Hayat pahalılığını biz çözeceğiz. İnsanımızın refah seviyesini yükseltmek boynumuzun borcu. Sıkıntıyı hal yoluna koyacağız..."
Sadece Türk halkını değil, gıda fiyatlarının düştüğü Avrupa ülkelerini bile şoke eden utanç verici piyasa vurgunculuğu, hayat pahalılığı ve pervasız hale gelen zamlar AKP tabanındaki tepkileri de iktidar partisinin hücrelerine kadar yansıtmış olmalı ki, Erdoğan'ın yukarıdaki açıklamaları bir itiraftan öte, bir çaresizliği de dışa vuruyor...
Erdoğan'ın önceki gün yaptığı bu konuşma dünkü gazetelere farklı başlıklarla manşet olurken, milyonlarca insanın aklına neler geldiğini herkes kestirebilir...
21 yıl sonra bile, 14-28 Mayıs'ta yapılan seçimlerde, (geçmiş yıllardaki bütün zam pervasızlığına rağmen) Erdoğan'a bir kez daha oy veren milyonlarca yurttaş cumhurbaşkanın "farkındayız, çözeceğiz" şeklindeki sözlerini dinlediğinde, hiç kuşkusuz zihinlerindeki öfkeyi dışa vurmaktan kaçınmamışlardır... Herkesin aklına gelen bellidir; 8 liraya ulaşan ekmek, kilosu 400 lirayı aşan et, kolisi 85 liraya ulaşan yumurta ve tüm gıda maddelerinde durdurulamayan insafsız zam terörü...
Belli ki milyonlarca insanın aklına da İstanbul gibi şehirlerde 1+1 ev kirasının 20 bin liraya ulaşması, kiracılarla ev sahipleri arasında cinayete varan olaylar, mahkemelerde yüz binlere ulaşan kiracı-ev sahibi dava dosyaları gelmiştir...
Hiç kuşkusuz küçük esnaftan sanayiciye, işçiden memura, herkesi iyice bunaltan vergi terörü, araç fiyatlarının fırlaması, 1 litre motorinin bir yıl içinde 7.8 liradan 36 liraya çıkması, bir doların 27 lirayı bulması ve tüm bunların yol açtığı piyasa terörünün milleti bunaltmaktan daha da öte, ürküten- korkutan başka çıkmazları da milyonlarca yurttaşın zihninde takla atıp durmuştur...

İcra, boşanma, depresyon...

Artık "saldım çayıra, mevlam kayıra" zihniyetiyle, gelene gidene de sessiz kalan, hayat pahalığı iyice bunaltmasına rağmen, gidişatı boş veren milyonlarca insan da var Türkiye'de...
Ancak duyarsızlık, ilgisizlik, pervasızlık, boşvermişlik ne kadar yoldan çıkarsa çıksın, hayatı giderek baskılayan ekonomik vahamet ve bunun ağır yansımaları ile travmaları korkunç boyutlara ulaşıyor...
İcra- haciz dosyalarının 20 milyonu aşması, ödenmeyen kredi dosyalarının 10 milyonu bulması, her yıl binlerce esnaf ve sanayicinin iflas etmesi, sığınmacı istilasının yol açtığı istihdam-işsizlik buhranıyla bunun hayat pahalılığını tetiklemesi elbette Türkiye'yi sarsan ekonomik bunalımın başka yansımaları...
Oysa zamlar, piyasa terörü, ağır vergiler ve gelir-gider dengesizliğinin yol açtığı sıkıntılar sadece insanların kiralık eve, işe ve gıda maddelerine ulaşmasını zorlaştırmıyor...
İşte zamlar, hayat pahalılığı ve geçim sıkıntısının yol açtığı sıkıntılar sosyal bunalımları iyice arttırırken, Türk Halkı sadece bir yıl içerisinde 40 milyon kutuya yaklaşan antidepresanlara sarılmıyor...
Türk Ulusu aynı zamanda, her yıl 200 bine varan boşanma vakaları ve her yıl neredeyse 1500'ü aşan kadın cinayetleri ile benzeri sosyal sıkıntıları da bağrında hissetmeye devam ediyor...
Evet; Erdoğan'ın "farkındayız, çözeceğiz" diye itiraf ve çaresizlik ikileminde umut vermeye çalıştığı zam-hayat pahalığı girdabının yol açtığı sosyal sıkıntılar yukarıda sıralanan olaylardan ve çıkmazlardan da ibaret değil...
Bir de, ülkenin- ulusun geleceğini vuran vahim bir travma var ki, Türk Halkı bunun acısını yıllar sonra çok kötü ödemek zorunda kalabilir...

Okulu bırakan yüz binler...

Eğitim sendikaları ve çeşitli vakıfların derlemelerine bakılırsa, Türkiye'de eğitim çağındaki 700 bin çocuk okula gitmiyor- gidemiyor.
Bu çıkmazın en büyük nedeni Güneydoğu topraklarını sulayarak tarımsal kalkınmayı sağlaması gereken GAP'a rağmen her yıl yüz binlerce çocuğun, tam da okul döneminde Türkiye'nin farklı bölgelerine ırgatlığa gitmesi değil...
Bir de bağnazlık var ki; tarikatlar özellikle kız çocuklarını okul dışında tutmak ve medreselere yöneltmek için her şeyi yaparken, bir kuşağı (hem de uzay çağında) karanlığın girdabında sürüklemeye devam ediyor...
Bu kapsamda Türkiye'nin geleceğini darbeleyen gidişatın son verileri ise dünkü gazetelere yansımıştı;
İlkokul 1.sınıfa başladıktan sonra 12. sınıfa ulaşamayan öğrenci sayısının 341.881'e ulaştığı tespit edilmiş...
Uzmanlar bu sayıya açık lisedeki öğrencilerin de dahil olduğunu belirterek, yoksulluk ve çocuk yaşta evliliklere dikkat çekmiş...
Yukarıdaki haber muhalif bir gazetedeydi... Ancak AKP yandaşı Türkiye gazetesinde dün bir haber vardı ki, çocukları okuldan uzaklaştıran çıkmazların bir başka boyutunu şu satırlarla deşifre etmişti;
"Kırtasiye, servis ücreti, kayıt parası aileleri çileden çıkartıyor. Sadece çanta ve kıyafet 6 ile 8 bin lirayı buluyor. Kırtasiye ve okul kıyafetleri geçen yıla oranla ikiye katlandı. İnternette ikinci el pazarı kuruldu. Bir çok aile çocuklarına kullanılmış (ikinci el) çanta ve kıyafet satın alıyor."
Evet; Erdoğan'ın önceki gün "vatandaşı bunaltığının farkındayız, çözeceğiz" şeklindeki açıklamasıyla, akıllarına sadece hayat pahalılığını getirenler, madalyonun perde gerisinde, ülkenin geleceği olan bir kuşağın eğitimden uzaklaştırılarak bir yandan yoksulluğa, bir yandan çocuk işçiliğine, diğer taraftan da medrese zihniyetine teslim edilmesinin ileriki yıllarda nasıl büyük travmalara yol açacağının farkındalar mı acaba?..
Peki ya muhalefet partileri bu konuları neden ısrarla göz ardı ediyor?..

Yazarın Diğer Yazıları