Erk Acarer''in Birgün Gazetesi''ndeki "Kim bu abiler-2 | Soylu, ayaklarını kırmamış, kırkayak yapmış!" başlıklı yazısı şöyle:
"İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 3 Ocak 2018’de Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Şura Salonu’nda düzenlenen ‘Genel Güvenlik ve Uyuşturucu ile Mücadele Toplantısı’na katılmış, orada dikkat çekici açıklamalarda bulunmuştu: “Uyuşturucu satıcılarının ayaklarını kırmak polisin görevidir.”
UYUŞTURUCU İLE MÜCADELE!
Soylu, 2020’de uyuşturucuya yönelik, 158 bin 674 operasyonda, 229 bin 156 kişinin gözaltına alındığını ve 23 bin 693 kişinin tutuklandığını bildirmişti. Bakan, “Mücadele çatur çutur devam ediyor” ifadelerini kullanmıştı. Yakın zamanda ise “15 Temmuz 2016 tarihinden bu yana 41 operasyonda, 30 ulusal suç örgütü çökertildi” diye aktarmıştı.
MUAF OLANLAR
Bu mücadeleden ‘nedense’ bazı şahıs ve grupların muaf olduğu anlaşılıyor. Sedat Peker, ifşalarını sürdürdü ve en büyük uyuşturucu baronlarından ‘Çetin Gören’ adlı şahsa, biri suikast silahı ‘Glock’, diğeri ‘Smith Wesson’ marka olmak üzere, 2 adet silahın, Soylu imzası ile taşıma ruhsatı ile verildiğini ileri sürdü. Çok çarpıcı bir iddia daha.
Başka kişi ve gruplara da çeşitli nedenler ile müsamaha gösteriliyor. ‘Kim bu abiler?’ başlıklı yazımızın ‘ilk bölümünde’, uyuşturucu iddialarına yönelik dosyaları olduğu halde işlem yapılmayan, Ayhan Bora Kaplan Grubu’ndan bahsetmiştik. Levent Çiçek ve İsmail Altınok olarak bilinen 2 isimle birlikte, 15 Temmuz’daki fotoğrafları konusunda da bilgi vermiştik. Kısaca anımsatalım.
Bu kişiler kamuoyunda tartışılan ‘emniyetin dağıttığı kayıp silahlar’ ile TRT’ye gitmişlerdi. Onları yönlendiren, Süleyman Soylu’nun yakın akrabası Sadık Soylu’ydu. Zaten Ankara’da etkisini artıran Kaplan Grubu’na, darbeden sonra, böylece “Allah yürü ya kulum” demişti. Haymanalıların elinde olan gece hayatı grubun eline geçti.
YOL AÇANLAR
Uyuşturucudan gelen para, tefeciliğe aktarıldı. Ankara’daki mekânlar da bu grup tarafından kontrol edilmeye başlandı. İlk ele geçirdikleri mekân ‘Tren’di. ‘Makyaj’, ‘Klarnet’, ‘Vinner’ ve Günay gibi mekânlar bunları izledi. İddia o ki, Sadık Soylu ve Engin Soylu yol açmıştı.
Başkentte bir ‘baronlaşma’ yapılanmasına katkı sağlandı. Antep’te IŞİD yapılanmasının en yoğun olduğu dönemde, şehirdeki Alkol ve Madde Tedavi Merkezi (AMATEM) boşalmış, bağımlılardan bir kısmı örgüt tarafından ‘ayakçı’ olarak kullanılmıştı. 15 Temmuz Darbesi’nde de benzer bir yöntem ortaya çıkmıştı. Kaplan Grubu’na bağlı ne kadar uyuşturucu satıcısı varsa alandaydı.
Bunlar kullanılıp atıldı, yine uyuşturucu suçlarından zamanla cezaevlerine gönderildi. Soylu’nun söz ettiği operasyonlar bu kapsamda olmalı! Genç ve bir anda yükselen baronlara ise dokunulmadı. Herhalde belli bir işlevleri vardı! Yargı ve emniyete ilişkin bağlarını da yazımızın ilk bölümünde aktarmış, Kaplan Grubu’nun ‘neden narkotik şube ekipleri ile lüks mekânlarda vakit geçirdiğini’ sormuştuk.
İŞLEM YAPILMIYORSA VARDIR BİR HİKMETİ!
Emniyet Organize Şube Daire Başkanı, Kaplan Grubu üyeleri ve Ayhan Bora Kaplan’a 2 kez gözaltı kararı çıkarmış ama kabul edilmemişti. Kararı kabul etmeyen eski Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Yüksel Kocaman’dı. Kocaman, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) tarafından Yargıtay’a üye olarak seçildi.
Tarih 21 Eylül 2020, Ankara’da Sheraton Hotel… Kovid-19 salgını hiçe sayılarak bir kamu görevlisine şatafatlı düğün yapıldı. Bu kişi, nikahından önce, Saray’a çıkan ve helikopter ile balayına giden Yüksel Kocaman’dı. Başka bakanlar gibi Soylu’nun da yer aldığı bu şatafatlı düğünün, kapatılan dosyalar ve yapılan kıyaklar ile ilgisi yoktur herhalde!
ŞAİBELİ SİLAHLAR, KAPATILAN DOSYALAR
Sorularımızı ve iddialarımızı derinleştirelim. Kaplan Grubu’nun emniyetin dağıttığı silahları saklama konusundaki çaba ve yardımları nedir? Kaplan Grubu’na ilişkin kapatılan bir başka dosyadan da söz edelim. Bir cinayet dosyası!
Ankara’da bir gece kulübü çıkışı… Kaplan Grubu ile bir başka grup arasında kavga çıktı. Silahların kullanıldığı kavgada bir kişi yaralandı. Bu kişi Tatar Aşireti’nin genç oğullarıydı. İş kan davasına dönüşüyordu. ‘Huzurun teminatı’ İçişleri Bakanı araya girdi, olayın büyümesi önlendi. Ancak Tatar Aşireti bir şart koşmuştu. Yaralamayı yapan kişi öldürülecekti.
Ankara, Çankaya’da 10. kattaki binadan düşen şahısın ölümü emniyet kayıtlarına, ‘intihar’ olarak geçti. Diyet ödenmiş, dosya kapatılmıştı. Teksas’a dönmüş Başkent’ten, Soylu’nun ifadelerine dönelim. Sanki vitrinde ayak kıralım diyerek, arka planda, baronların kırkayak olması için uğraşılmış gibi! Sizce de öyle değil mi?"