Bırakın artık demokrasi çığırtkanlığını!
Evet, askere çatarak demokrasi çığırtkanlığı yapmayı artık bırakın. Çünkü şu anda Türkiye’de doğru dürüst bir demokrasi yok. Tekrar ediyorum. Şu anda Türkiye’de doğru dürüst bir demokrasi yok! O hâlde siviller olarak, siyasetçiler olarak, basın yayın olarak önce var olmayan demokrasiyi var etmeye çalışalım. Tekrar yazıyorum. Kaç seçimden beridir, milletvekillerini halk seçmiyor; parti genel başkanları seçiyor. Partilerin çeşitli kurullarını da genel başkanlar seçiyor. Parti kurullarını ve milletvekili adaylarını genel başkanların seçtiği bir sisteme demokrasi denebilir mi? Bunu iddia edecek bir babayiğit varsa gerçekten demokratik olduğunu düşündüğümüz ülkelerden buna bir örnek göstersin. Mesela Fransa’da, Almanya’da, İtalya’da milletvekili adaylarını parti genel başkanları seçiyor desin. Yahut demokrasi diye tutturan babayiğit arkadaşımız bize şunu söylesin: Hayır, sizin dediğiniz doğru değil; Türkiye’de milletvekillerini parti genel başkanları seçmiyor; halk seçiyor. Bunu diyebilecek demokratlar öne çıksın!
Evet, evet... Bunu sağlamadan, demokrasi adına ileri sürebileceğiniz her görüş sakat ve eksik kalacaktır. Hatta bu görüşler, maksatlı olarak ileri sürülen görüşler şeklinde nitelendirilecektir. Öyle ya, ülkede demokrasi yok; siz, demokrasiyi yok ettirmem, diye bağırıp duruyorsunuz. Aslında, bu sakatlığı gidererek gerçek bir demokrasiyi sağlayabilecek güç ellerinde olduğu hâlde bunu yapmayanlara destek oluyorsunuz. Yani demokrasi diye bağırıyorsunuz ama aslında antidemokrat güçlerin yanında yer alıyorsunuz.
Bakınız, size söylüyorum. O hiç istemediğiniz veya istemediğinizi ifade ettiğiniz darbe, ihtilal filan var ya, maazallah onlardan biri olsa da bu işi yapanlar, “memlekette demokrasi yoktu ki kardeşim; hangi demokrasiye karşı darbe yaptığımızdan bahsediyorsunuz?” dese ne cevap vereceksiniz? Darbeciler sadece bu gerekçe ile karşınıza çıksalar ne yapacaksınız? Onun için, gelin önce, darbe düşünenlerin eline böyle bir gerekçe vermemeye çalışalım.
Bu konu üzerinde niçin ısrarla duruyorum? Çünkü bugünkü pek çok çıkmazın altında yatan sebep bu sakat sistemdir. Bu sistem yüzündendir ki partilerde genel başkan sultası hüküm sürmektedir. Genel başkanların arzusu dışındaki istekler, düşünceler dile getirilememekte; bu tür düşünceleri ifade edenler derhal susturulmakta; düşüncelerini teşebbüs safhasına koyanların ise ipleri çekilmektedir. Partilerin meclis grupları, fikirlerin tartışıldığı bir yer olmaktan çıkmakta, genel başkanların nutuk attığı bir platform hâline gelmektedir. Aykırı fikir beyan etmeyi düşünen bir milletvekili, bir dahaki seçimde genel başkanı tarafından aday gösterilmeyeceğini bilmekte ve susmaktadır. Üstelik parti genel başkanlarının değiştirilmesi ihtimali de sıfıra yakındır; çünkü genel başkanları seçecek olan delegeler de büyük bir çoğunlukla genel başkan tarafından tespit edilmektedir. Hayır böyle değil diyenler, bana son zamanlarda delegeler tarafından değiştirilmiş bir genel başkan göstersinler.
Böyle bir sistemde ülkeyi idare etme mevkiine çıkmış, daha doğrusu çıkarılmış bakanlar, milletvekilleri, partilerin yetkili kurul üyeleri, demokratik bir tartışma ortamı içinde olabilirler mi? Genel başkanından farklı olan fikirlerini söyleyemeyen, bu fikirlerin mücadelesini parti içinde yapamayan milletvekilleri, bakanlar şahsiyetlerini koruyabilirler mi? Ve böyle bir durumda biz şahsiyetli insanlar tarafından yönetildiğimizi söyleyebilir miyiz?
Haydi gelin, siyasi bir parti içinde genel başkana rağmen fikirlerimizi söyleyebilmenin, yani şahsiyetli olmanın mücadelesini verelim. Bu şahsiyet mücadelesi aynı zamanda bir demokrasi savaşı olacaktır. Ancak o zaman gerçek bir demokrasiye sahip olabileceğiz. Ve ancak o zaman demokrasiyle ilgili diğer taleplerimiz sahte değil samimi olabilecektir.
Haydi hep beraber, samimiyet sınavına! Haydi sayın milletvekilleri! İlk çıkışlarımızı yapalım ve genel başkanlarımızı, siyasi partiler yasasını değiştirmek için zorlayalım!
Can ülke can Türkistan
Can kardeşimiz Uygurlar! Biz burada kendi derdimize düşmüşken siz orada vahşi kurşunlarla can veriyorsunuz. Dünyanın demokrat ve medeni ülkeleri nerede? Yirminci yüzyılda hep Türk kanı döküldü. 21. yüzyıl da mı öyle olacak? Kırımlısı, Azerbaycanlısı, Kerküklüsü, Doğu Türkistanlısı oluk oluk kan dökecek; ama yine Türkler soykırımcı olacak!...Türkiye’nin demokrat ve şahsiyetli sesleri nerede? Sadece Çin’in sahte gösterilerinde PKK’cılarla göbek atmak mı Doğu Türkistan’a ilgi göstermek? Kara bir ülkenin kara kapısına kara bir çelenk bile koydurmadılar Uygur kardeşime. Bu mu demokrat ve bağımsız Türkiye’nin polisi?