Bir ülke böyle mi yönetilir?
Türkiye’nin uğradığı haksızlıklar karşısında ‘dost ve müttefik’ ABD ve AB’nin ikiyüzlülüğü, Irak, PKK, Meclis çatısı altında yaşananlar, sonra, ülkeyi yöneten ve yönetmeye talip olanların basiret ve cesaret kumaşları hepimizi çok üzüyor, çok yoruyor.
Sağlığımız için bugün doğrudan siyaseti değil amma siyaseti doğrudan şekillendiren bir başka konu olan paradan puldan konuşmak istiyoruz.
Gates’in ilk sırada olduğu “Dünya Zenginler Listesi” ndeki ilk 10’un 2006 yılı mal varlıklarını topladığımızda karşımıza 275.4 milyar dolar, buna ikinci 10’u ilave ederek dünyanın en zengin ilk 20 kişinin servetini bir araya getirdiğimizde ise 439 milyar gibi bir mal varlığı ile karşılaşıyoruz.
Düşük kura rağmen Türkiye’nin 2006’la ait milli geliri dünyanın en zengin on kişisinin servet toplamından yalnızca 62 milyar dolar fazla ve fakat en zengin ilk yirmi kişinin servetinden ise tam 116 milyar dolar geride. Türkiye olarak ihracatımız, 100 milyar doları aştı diye bayram yapıyoruz amma yalnızca Bill Gates’in yıllık cirosu 62 milyar dolar. Yani Gates biraz daha gayret etse tek başına Türkiye kadar ciro yapacak.
İsterseniz bir de “ülke kıyaslaması” yapalım.
Nüfus bakımından Türkiye’nin 7’de 1’i, toprak bakımından ise neredeyse yarısı kadar olan, geliri Araplar gibi petrole de dayanmayan İsveç’in milli geliri 363 milyar dolar, Türkiye’nin ise 343 milyar dolar. Yani İsveç, Türkiye’den 20 milyar dolar daha fazla kazanmış ve bu kazançtan doğan refahı 9 milyonluk nüfusu ile paylaşmış. Üstelik İsveç bu geliri, yabancılara toprak satarak yahut 50 yılda oluşturduğu milli müesseselerini özelleştirerek yapmamış. Türkiye satıp savmasına rağmen İsveç’ten 20 milyar dolar az kazanabilmiş ve bunu (Gelir dağılımındaki adaletsizlik bir yana) 75 milyon vatandaşı ile bölüşmüş.
Sohbetimizi Gates örneği ile sürdürelim.
“Zenginler” yalnızca “üretip pazarlayarak” servet edinmiyor, şöminenin karşısında kahvelerini yudumlarken de Türkiye gibi “düzgün yönetilemeyen” ülkelerden servet transferi yaparak da servetlerine servet katıyorlar. 62 milyar dolarlık yıllık cirosu ile Türkiye ihracatının yarısından fazlası bir rakama ulaşan Gates’a ait şirketlerin borsa değeri 140 ila 150 milyar dolar arasında değişiyor. “Borsa değeri” dediğimiz şey, işte Türkiye gibi ülkelerden geliyor. Bu yılın ilk 9 ayında benim güzel Türkiyem 32 milyar dolar “borç faizi” ödedi.
Bu bir günde 117 milyon dolar..
Haftada tam 1 milyar 97 milyon dolar borç faizi demektir.
Bu böyle devam eder mi?
Etmez, çünkü gelirlerdeki artış oranı yüzde 5,5 iken faiz giderlerindeki artış oranı bunun iki katından fazla, 13.7.
Evet, bu böyle gitmeyeceği, gidemeyeceğine göre..
Lütfen particiliği, şuculuğu buculuğu bir kenara bırakalım ve meselemize sahip çıkalım. Eleştirilerimiz yalnız mevcut iktidara değil Türkiye’yi bu çıkmaza yönlendiren bütün iktidarlaradır. Ne bu topraklar ve ne bu toprakları vatan eylemiş bizler bu yoksulluğu, bu itilmiş kakılmışlığı ve ellerin cebine alın terimizden her hafta bir milyar dolar faiz aktarma akılsızlık ve hamallığını asla hak etmiyoruz. Bizim, “İşe yaramaz, Türkiye’de aç kalır” dediğimiz insanlar Almanyalara gitti, dişini tırnağına taktı, orada işveren oldu, yüz binlerce Avrupalıya ekmek vermeye ve Türkiye’ye döviz göndermeye başladı.
Biz burada onların o alınlarının mübarek terine bile sahip çıkamadık, aldık yedik, yiyemediğimizi İslâm gibi bir güzelliği şahsi ve siyasi çıkarlarına alet etme haysiyetsizliğini gösterenlere yem eyledik.
Bir ülke böyle yönetilmez ve bu böyle gitmez. İyice dibe vurmadan meselemize, ülkemize, servetimize, insanımıza sahip çıkalım.
Milli olmadan evrensel olunmaz, bunu bilelim.
Sen aç isen, sen ele avuç açıyorsan nasıl evrensel olabilirsin. Mahallenin dileneninin mahallede sözü ne kadar geçiyorsa, dünya denen şehrin BM denen, AB denen, NATO denen, Orta Doğu denen mahallelerinde senin sözün de işte ancak o kadar geçer.
Başbakanımız Bush’la görüştü, her türlü varlıkları gasp edilen ve canlarına sürekli kastedilen Türkmenlerin adını ağzına alabildi mi?
Daha ne diyeyim..