Bir Türk’ü nasıl öldürürsün?
“Almanya’yı şoke eden” cinayet diye başlıyor gazeteler 2000-2006 yılları arasında 8’i Türk 9 yabancı esnafı öldüren Neo Nazi terörüne..
Şimdi biz bu haberlere inanmalı mıyız? Gerçekten şoke olanlar varsa onlar herhalde sıradan vatandaşlar olmalı.
1995’li yıllarda Guy Martin, ki kendisi Esquire muhabiriydi, Alman dazlakları ile birlikte yaşamaya karar verdi ve bu işi de uzunca bir süre yaptı. Her gün gittikleri barlarda heavy metal eşliğinde, “iç-dövüş-ez” diye bağıran, çığlıklar atan dazlaklar Amerikan korku filmlerinin psikopat katili Freddy Krueger’a ithaf ettikleri şarkılarında, “Freddy bir hayvandır/O da bizim gibi bir dazlaktır” sözleri ile kendilerinden geçiyorlardı.
Bu şarkının bol bira köpükleri eşliğinde dinlendiği bir barda bir gece Esquire muhabiri Guy Martin bir dazlağa şu soruyu sordu:
“-Bir Türk’ü nasıl öldürürsün?”
Dazlak, sınavda en çok çalıştığı bir konunun soru olarak çıkmış olması sevincini yaşayan talebe heyecanı ile bakınız neler anlattı:
“- Önce iyice döversin. Sonra baygın durumdaki Türk’ü sokağa yatırırsın. Kafasını kaldırım taşına dayarsın. En az yirmi kişi ile birlikte, sıra ile kafasının üstünde zıplarsın. En eğlenceli tarafı da bu zıplamadır. Ne boyun, ne surat, ne kafatası... Geriye hiçbir şey kalmaz..”
İşte dazlak bu...
Dazlaklar benzer adilikleri fırsat buldukça başta Türkler olmak üzere bütün yabancılara sürekli yapıyorlar. 2000-2006 yılları arasında işlenen dönerci cinayetlerine (Dazlaklara Alman Anayasası’nı Koruma Kurulu tarafından pasaport verilmesi bizi nasıl şaşırtmadı ise)Başbakan Merkel dâhil bazı Alman yetkililerin şaşırması da sakın sizi şaşırtmasın. Bunlar vitrine söylenen sözler. Yine komisyonlar kurulacak, pek çok şey yapılmış gibi gözükecek amma Alman İstihbaratı ile dazlaklar arasındaki organik bağ hiçbir zaman ortaya çıkartılmayacak. Nitekim bazı gözlemciler “Dazlaklarla Alman derin devleti arasında derin bir ilgi var izlenimi mevcut” demiyorlar mı?
Almanya bu bahiste ciddi olsaydı Solingen faciasından sonra bu işi çoktan bitirirdi...
Ve Almanya, ülkesinde Kandil Dağındakinden daha rahat cirit atan PKK için bugüne kadar ne yaptı ise Türk düşmanı dazlaklar için de işte onu yapacaktır... Geçmişine ve haline bakarak Almanya hakkındaki kanaatimiz bu. İnşallah bu sefer bizi yanıltırlar diyelim ve gelişmeleri dikkatle takip edelim bakalım...
Sen hangi milletin vekilisin?
“Kartepe” adlı deniz otobüsünü kaçıran PKK’lı teröristin cenazesini Adli Tıp Kurumu’ndan almak üzere gidenlerin başında BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel de vardı, televizyonlarda görmüş, gazetelerde okumuşsunuzdur..
Tuncel bu tavrı ile “İyi yaptın oğlum, ben de olsam öyle yapardım” demek istememiş midir? Yine o, bu tavrı ile okusun adam olsun, evlensin iş kursun diye ceketini satan, çöplerden karton kutu toplayıp çocuk büyüten, pamuk ve fındık bahçelerinde üç kuruşa ailece amelelik yapıp üniversitelere çocuk gönderen aileler için, “Siz babanızı, annenizi değil, PKK’yı dinleyin” mesajı göndermemiş midir? Halk otobüslerindeki yolcuları, evlerinde oturan insanları Molotof kokteylleri ile yakan çocuklara arka çıkmamış mıdır?
Dünyanın hangi ülkesi böyle bir kişiyi “milletvekili” olarak kabul eder? Türkiye ne biçim ülke yahu? Sıradan insan cebinde çakı ile dolmuşta, kahvehanede yakalansa soluğu karakolda alır, sicili kararır, KCK’lı askerden kaçar, elini kolunu sallaya sallaya ortalıkta aylarca dolaşır, canlı bomba olur deniz otobüsü kaçırır. Sonra bir milletvekili gelir ona “hami” kesilir... Ve Türkiye’de sağcısından solcusuna cümle siyasi partiler ve tabii iktidar bu kişilerin talepleri doğrultusunda anayasa değişikliği yapmak için gece gündüz mesai sarf eder...
“Bu işler niye böyle oluyor” diyen bizler ise “faşist” ilân ediliriz. Hayırdır inşallah, rüya mı, kâbus mu, gerçek mi? Sahi hangisi?