Bir Türkiyelileşme hikâyesi
Şu cümleler bir süreden beri sık sık tekrarlanmakta: HDP, Türkiye partisi oluyor; Türkiyelileşiyor. Bunun sadece birkaç yıl geriye giden bir hikâyesi var ama toplumun hafızası çok zayıf. Bu sebeple hikâyenin önemli basamaklarını hatırlamakta fayda var.
02 Mayıs 2008: Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) kuruluyor.
12 Haziran 2011: Genel seçimler yapılıyor ve hikâye burada başlıyor. BDP, sosyalist partilerle iş birliği yaparak Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku oluşturuyor ve bu blokun desteklediği bağımsız adaylarla seçime giriyor; 36 milletvekilliği kazanıyor. Bazıları şunlar: Sebahat Tuncel, Sırrı Süreyya Önder, İdris Baluken, Leyla Zana, Hatip Dicle, Emine Ayna, Altan Tan, Şerafettin Elçi, Selahattin Demirtaş, Ertuğrul Kürkçü, Ahmet Türk, Sırrı Sakık, Gültan Kışanak, Aysel Tuğluk, Hasip Kaplan, Pervin Buldan.
15 Ekim 2011: Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku örgütlenerek Halkların Demokratik Kongresini oluşturuyor. Kongreyi Ertuğrul Kürkçü açıyor. Kongrenin katılımcı kuruluşlarından bazıları şunlar: Barış ve Demokrasi Partisi (BDP), Devrimci Sosyalist İşçi Partisi (DSİP), Emek Partisi (EMEP), Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP), Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP), 78'liler Girişimi, Demokratik Pomak Hareketi, DİSK Gıda-İş, Gökkuşağı Kadın Derneği, Tekstil Sen. Bunlar içinde ESP, iki bakımdan ilgi çekici. Birincisi: Bu partinin 2010-2012 arasındaki genel başkanı Figen Yüksekdağ. İkincisi: Kobani'ye yardım için Suruç'a giden ve orada bir canlı bombanın kendini patlatması sonucu ölen gençler, bu partinin gençlik örgütü olan Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu mensubu.
15 Ekim 2012: Halkların Demokratik Kongresi'nin kuruluşunun birinci yıl dönümünde Halkların Demokratik Partisi (HDP) kuruluyor. Parti, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) ilkelerini benimsiyor. Bu husus, partinin programındaki şu cümlede ifadesini buluyor: HDP, "İlçe-İl ve Bölge Halk Meclisleri gibi örgütlenmelerle, halkı siyasetin öznesi haline getirmek için mücadele eden Halkların Demokratik Kongresi'nin ilkelerini ve mücadelelerini kabul eder."
27 Ekim 2013: Ertuğrul Kürkçü ve Sebahat Tuncel BDP'den istifa ederek HDP'ye geçiyor ve bu partinin eş genel başkanları oluyorlar.
28 Nisan 2014: Selahattin Demirtaş ve Sırrı Sakık dışında kalan 27 BDP milletvekili BDP'den istifa ederek HDP'ye geçiyor. Haziran 2014'te de Demirtaş HDP'ye giriyor.
22 Haziran 2014: HDP 2. olağan kongresi yapılıyor. Öcalan, Mahir Çayan, Deniz Gezmiş ve İbrahim Kaypakkaya'nın posterleri asılıyor. Kongreye ABD, Bulgaristan, Sırbistan, Avusturya, Almanya, Fransa, İtalya, Brezilya, Kanada, Güney Afrika gibi birçok ülkenin elçilikleri ve diplomatik misyon temsilcileri katılıyor. HDP eş genel başkanlıklarına Selahattin Demirtaş ile Figen Yüksekdağ seçiliyor. Ertuğrul Kürkçü onursal genel başkan oluyor.
11 Temmuz 2014: BDP, 3. olağan kongresini yapıyor ve adını değiştiriyor; yeni adı Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) oluyor. Eş genel başkanlıklara Emine Ayna ve Kamuran Yüksek geliyor.
Tüzüğünün ikinci maddesine göre HDP, "halkların... kendi kaderlerini tayin hakkı için mücadeleyi geliştirmeyi" amaçlıyor. Parti programında da şu ifadeler var: "Partimiz... Suriye'deki tüm farklı halkların ve inançların kendi kaderlerini belirlemesi ve eşitliğinin sağlanması için gösterilen çabaları destekler; bu iç savaş sırasında Rojava (Batı) Kürdistanı'ndaki halk meclislerine dayanan özsavunma ve özyönetim deneyimlerini savaştan çıkış ve demokratik halk egemenliği için değerli girişimler olarak değerlendirir." Program, Rojava'daki devrimin bölge ülkeleri ve halkları açısından demokratik bir model olduğunu da ilave ediyor.
İşte hikâye kısaca böyle. Ne dersiniz, HDP Türkiyelileşiyor mu?