Bir tâziye ve Dündar Taşer'i yâd etmek…
Merhum Dündar Taşer ağabeyimizin muhterem eşleri, Şevket Bülent Yahnici ağabeyimizin muhterem kayınvâlidesi ve evlâtlarının anneanneleri Âsuman Taşer Hanımefendi Hakk'ın rahmetine kavuştu. Allah gani gani rahmet etsin. Mekânı cennet olsun. Allah geride kalanlara sabır ve uzun sağlıklı ömürler versin inşallah.
Âsuman Taşer Hanımefendi ile inanmış, inandıklarından tavizsiz ve zarif bir neslin son temsilcilerinden birini daha kaybettik…
Âsuman Taşer Hanımefendi'nin ardında bıraktıklarına tâziyelerimi sunarken Dündar Taşer'i de paragraf seçkileriyle yâd etmiş olalım. Her ikisine de Fatihalarla…
* * * * *
- Millet, yapma bir varlık değildir. Ne kahramanlar, ne âlimler, ne sa'natkarlar bir millet imar edemezler. Millet, binlerce sene içerisinde, kanın, imanın, duyguların birleşmesi ile yoğrulmuş; müşterek kıymet hükümleri halinde billurlaşmış, müşterek davranışlar halinde görünmekte olan, haz ve elemi beraber tadan, birbirinden haberi yokken de birbiri gibi olan bir varlıktır. Atilla'nın misafirlerine altın kaplar içinde yemek ikram ederken, tahta çanaktan tek türlü yemeğini yemesi ne ise, Yavuz Sultan Selim'in yemek usulü de aynıdır. Atilla'nın Bizans hükümdarına gönderdiği mektubun edası, üslubu, hitap tarzı ne ise, Kanuni'nin François'ya gönderdiği mektubunki de öyledir. İşte millet, bu ayniyet ve devamlılıktır.
- Ortadoğu problemi, Osmanlı mirası mes'elesidir.
- Şu açıktır ki, Tuna'dan Yemen'e, Cezayir'den Bosna'ya kadar uzanan sahada sükûnu ve huzuru temin eden bir kavmin ve idarenin yokluğu kendisini hissettirmektedir. En büyük düşmanlarımız bile, bugün, Ortadoğu'da dün tahammül edemedikleri mevcudiyetimizin, ne kadar lüzumlu olduğunu anlamışlardır. Zaten Birinci Dünya Harbi'nden sonra, bazı Avrupa siyasileri, "an'anevi diplomasinin büyük muvazene unsurlarından olan Osmanlı ve Avusturya-Macaristan İmparatorluklarını parçalamayalım" fikrinde ısrar etmişlerdir. Bugünkü hadiseler, o sırada işlenmiş olan büyük siyasi hatanın neticesi gibi görünmektedir.
- Türk Milletli için bayrak, devlettir. Bu bayrağın dalgalandığı yerde Türk hükümranlığı, ahali için ne büyük devlettir… Devlet, Türk'ün her şeyidir, onsuz olunmaz bir şeyidir. Devlet, nizam demektir. Adaletin kudreti, kahramanlık ve cesaretin mihrakı, san'at ve medeniyetin inkişafını hazırlayan örgü ve örtü, azametin müşahhas varlığıdır. Tanrı Türk'ü, bu bayrağı temsil ettiği işte böyle bir devlet için yaratmış ve vazifelendirmiştir…
- Bugün hainlerin kandırdığı gençlerin bir kısmı hangi sebeplerle sosyalizmi istiyorsa, dün onlar kadar samimi kimseler liberalizmi istiyorlardı. Bugün demokrasinin yeter olduğunu sananlar gibi, dün de Tanzimatı yeter sayanlar vardı. Velhasıl bir buçuk asırdır kandaki mikrobun deride açtığı yarayı tedavi ile uğraşıyoruz!
- Bir gün jiple giderken, yakınlardaki bir Türkmen köyünden yolumuzu kestiler. "Efendi, seni göndermeyiz" dediler. Hemen hazırlık yaparak, bize bir koyun kestiler. Onlar, eti gayet çabuk pişirirler. Orda yaşlı bir Türkmen arfe'si vardı. Onlarda arfe diye, adet ve an'anelerini iyi bilene ve bir nev'i kadılık yapana derler. Bana önce: "Türk'ün cihangir olacağına imanın var mı?" diye sordu. "Elbette var" dedim. "Şu uşaklar buna inanmıyorlar" diye, birkaç yeni yetişme ve okumakta olan genci gösterdi. Sonra da "Bunun kitab'da da yeri vardır; inanmayan kâfir olur ha" dedi. Bu sözü sonradan tetkik ettim. Bazı müfessirlerin, Sure-i Maide'deki bir ayeti kastederek: "Allah'ın sevdiği kavmin, Türkler olduğunu" söylediklerini anladım. Bu ayetin meali: "Ey mü'minler! Sizden, dininden dönenlerin yerine Allah yakında bir kavim getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah'ı severler. Onlar mü'minlere karşı mütevazı ve mütezellil, kâfirlere karşı ise şiddetli ve izzetlidirler. Allah yolunda cihad ederler ve kimsenin levminden korkmazlar" şeklindedir. Hakikaten bu tavsif, Türk'ün ve Osmanlının tarih içindeki vazifesine uygun gelmektedir. Yani bu ayetteki tebşirata, yüksek hasletleri ve davranışları ile Türk layık olmuştur, denilebilir.