Bir şey eksik o da…
Yarım bıraktığım başlığı hiç uzatmadan tamamlayayım;
Allah muhafaza!
***
Kendini, Türkiye''nin "İkinci Cumhuriyet"inin teorik anlamdaki "kurucu baba(!)"sı varsayan Mehmet Altan;
"Daha karpuz kesecektik", "AKP ve Gülen''i Bitirme Planı", "Fatih Camii Bombalanacaktı", "Devlet halkını bombaladı", "Teşekkürler Zekeriya Öz", "Beyaz bereli devlet", "1923''te kuruldu, 2008''de arınıyor" benzeri yüzlerce manşetleriyle, tarihe tıpkı bir dönemin Peyam-ı Sabah''ı gibi, Alemdar''ı gibi, İrşad''ı gibi geçmeye mahkûm, "Millî orduya kumpas"ın medya karargâhı Taraf''ı kuran ve yöneten Ahmet Altan ve Yasemin Çongar;
Cengiz Çandar''la birlikte, "Ankara" ile terör örgütü PKK''nın dağ kadrosu arasında ulaklık yaptıklarını bizatihi AK Partili yazarlar ve kendi arkadaşlarının ifşa ettiği Hasan Cemal;
Ve bittabi…
Ev sahipliğinden misafirliğe doğru bir geri plana sevk söz konusu olsa da, evlerinde "dindar bir Başbakan ile başörtülü eşi ve kızını" ağırladıkları yemekte içki servisi yapabilmiş ve isli viskiden kafayı bulan bazı konuklarının dönemin Başbakanına parmağını sallaya sallaya akıl verebilmiş olmasını "İleri demokrasi" için kâfi alamet varsayma (Günün gazete haber, yorum ve kulislerine göre) yanılgısına düşen Memecanlar''ın;
Nazlı Ilıcak''ın evinde buluştuklarını gösteren fotoğrafa karşı refleksim böyleydi.
***
Bir kişi eksik o da AK Parti Genel Başkanı.
Keza, "Allah muhafaza" demem bundan!
***
Bu ekibin yol arkadaşlığında, "abiliği"nde, "ablalığı"nda, aklında, fikrinde, alkışında, takdirinde keramet arandığı dönemlerde ülkenin ne çektiğini unutmadık;
Geride kaç ananın gözyaşının kaldığını…
Kaç evladın ahının…
Kaç "vaktinden önce" yazılmış mezar taşının…
Kaç selanın; o malum gecede yeri göğü inletenler dahil!
Kaç ihanetin…
Kaç cinayetin…
Kim bilir ne ateşlere gebe, deve yüküyle kul hakkının…
***
Ve baki bıraktıkları; aynı partinin yöneticisi, aynı okulun öğrencisi, aynı ideolojinin sahibi, aynı mahallenin çocuğu, aynı ailenin üyesi; aynı evin içindeki insanların bile birbirine karşı her dem tetikte olmasına yol açan, insanı kemiren bir güvensizliğin kaynağı o makul olmayan şüphe!
İçinde kıvranıp durduğumuz cümle paranoid düşünce!
Her gün başımızda; unutabilir miyiz istesek de…
***
Ta en başa dönüp de yeni bir ordu kurabilir miyiz; kurarız elbet de ne bedellerle?
Ta en başa dönüp yeni bir devlet kurabilir miyiz; kurarız elbet de çocuklarımız mı görür, torunlarımız mı; bugün atsak ilk adımı?
Ta en başa dönüp yeni baştan inşa edebilir miyiz üniversiteleri; binaları değil tabii "akademik düşünce"yi?
Takiyeyle yozlaşması meşrulaştırılmamış bir ahlak anlayışını?
Yeni baştan bir toplumu; sağlıkla var olabilmek için ihtiyaç duyduğu bütün değer, ilke, yargı, kurum ve kurallarıyla birlikte?
Ne kadar sürede?
Nasıl bir emekle?
Hangi soykırıma uğramamış inanç ve azimle?
Allah kavuşturmasın; bütün bu sebeplerle!
***
"Boşuna kaygılanıyorsun… Yok artık… ''Silahlı Terör Örgütüne Bilerek ve İsteyerek Yardım Etmek''ten, "Anayasal Düzeni Ortadan Kaldırmaya Teşebbüs''e, ''Devletin Güvenliğine İlişkin Gizli Kalması Gereken Bilgileri Casusluk Maksadıyla Açıklama''ya deve dişi gibi suçlardan yargılanmışlarla mı?" mı diyorsunuz?
Mevzubahis zihniyetin, bir dönem "Açılım ittifakı" kurmakta sakınca görmedikleri PKK elebaşının TCK''daki en ağır suçlardan, defaatle ceza almış bir mahkûm olduğunu unutuyorsunuz!
Ağababalarıyla "Stratejik ortak" olmak/kalmak sevdasını da…
Ama "Şahsi kırgınlıklar" da varmış; Ahmet Altan "Kof kabadayı" demiş…
Nagehan Alçı bin beteri dedikten sonra kızlarının isim babası yapmadı mı?
Mevcut ittifak ortağının söylediklerinden ağır mıdır Ilıcak''ın yazdıkları?
"Yeni Hayat" yemeğindeki Nur Çintay A., Emine Hanım''ı "rüküş" ilan etmiş, "tapon"lu yazılara konu etmiş insandı; aynı masada buluşulmadı mı?
Mevzubahis "siyasi menfaat" ise olmaz olmaz demeyin hiç…
***
Tedbir kuldan…
O manada yaptım bu hatırlatmaları.
Yoksa, Nazlı Ilıcak''ın şen kahkahalar attığı yerde enseyi karartacak halimiz yok herhalde.
Zira, bir nevi "totem" kendisinin bu orantısız neşeli halleri…
Nasıl ki, 17/25''in tozu dumana kattığı ortamda Mahmut Tuncer''le halay çekerek, Power FM''de rap söyleyerek, Huysuz Virjin''le kanto yaparak, Ahu Yağtu''dan "catwalk(!)" dersi alarak, Orhan Gencebay''a çaldırtıp oynayarak, Mustafa Keser''le hamama girip göbek atarak, Hakan Şükür''le kısır yapıp pinpon, Zekeriya Öz''le kartopu oynayarak getirdiyse bir devrin sonunu…
Nispetçiliğinin uğruna yürekten inanıyorum;
Bir buçuk asır sonra Po Ovası''ndaki pirinç işçilerinin dertleriyle dertlenmek için dinliyor olamayacağına göre; "Bella Ciao" da başka bir devrin sonunu getirecektir illa!
***
Sonra…
Her şey çok güzel de olabilir…
Tarih, ibretsizlik belasına tekerrür de edebilir…
Memleketin kaderi, muhalefetin, gitmekte olan zaten gidiyorken, kerameti bunlardan bilip bilmeyeceğiyle ilintili.