Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ahmet B. ERCİLASUN
Ahmet B. ERCİLASUN

Bir sempozyum ve bir kitap

                Cezayir'i 186 yıl önce kaybettik. 1830 yılında. Tam 314 yıl Türk hâkimiyetinde kalmış bulunan Cezayir 1830'da Fransızların eline geçti.

                Cezayir'in kurucusu kimdir acaba? Okurlarımız ve Türk kamuoyu bu konuda ne biliyor, bilmiyorum. Şimdi kuracağım cümle belki de birçok kişiyi şaşırtacaktır:

                Cezayir Devleti'ni 1516 yılında Barbaros kardeşler kurdu: Oruç ve Hızır Reis.

                Bugünkü Cezayir topraklarında 1516'dan önce ayrı ayrı iki devlet vardı. Fas sınırındaki batı topraklarında Abdülvâdiler, Tunus sınırındaki doğu topraklarında Hafsîler. 1516'da Oruç Reis Cezayir ve Şerşel şehirlerini İspanyollardan alarak bir devlet kurar ve sultan ilan edilir. Batı eyaletleri kendi idaresinde, doğu eyaletleri ise kardeşi Hızır Reis idaresindedir. Ancak iki yıl sonra Oruç Reis İspanyollarla giriştiği bir savaşta şehit olur; sultanlık kardeşi Hızır Reis'e geçer. Hızır reis 1519'da Osmanlı himayesine girer. 1533'te Cezayir'i Muhteşem Süleyman'a takdim eder; Cezayir Beylerbeyi ve kapdân-ı deryâ (Osmanlıların Harbiye Nazırı) olur. Bugünkü Cezayir ve Tunus Fransızların eline geçinceye kadar bu topraklar, Osmanlıların Garp Ocakları'dır.

                Bu yıl 1516'daki fethin 500. yıldönümü. Bu vesileyle 1-3 Aralık 2016 tarihlerinde Manisa Celal Bayar Üniversitesi; Cezayir 2 Üniversitesi, Türk Tarih Kurumu ve TİKA'nın desteğiyle bir sempozyum düzenledi: "Uluslararası Fethinin 500. Yılında Cezayir, Barbaros Hayrettin Paşa ve Osmanlı Denizciliği Sempozyumu."

                Osmanlı denizciliğini açılış bildirisinde Prof. Dr. İdris Bostan'dan dinledik. Denizcilik tarihimiz âdeta bir destan ve başlı başına bir çalışma alanı. Osmanlı denizciliği bilinmeden Akdeniz ülkelerinin tarihi yazılamaz. Çoğu defa korsanlık denilip geçilen olaylar aslında büyük bir devletin denizcilik siyaseti. Balkan karasında akıncılar neyse Akdeniz'de Türk denizcileri de o.

                Celal Bayar Üniversitesi'nin rektör yardımcısı, tarihçi Prof. Dr. Muzaffer Tepekaya'nın Düzenleme Kurulu Başkanlığı'nın sonucunda Osmanlı, İtalyan, İspanyol ve Cezayir arşivlerine girdik; Barbaros kardeşler ve Cezayir tarihi konusunda pek çok yeni bilgiler edindik. Sempozyumun yükünü başarıyla taşıyan Dr. Betül Bülbül Oğuz'a ne kadar teşekkür etsek azdır.

                Dr. Mehmet Tütüncü de sempozyumda bir bildiri sundu: "İki Şehit Barbaros: Oruç ve İshak Reislerin Şehadet Yerleri Hakkında Yeni Bilgiler".

                Mehmet Tütüncü bütün eğitimini Hollanda'da almış ve hâlen Hollanda'da yaşayan bir ekonomi doktoru. Fakat onun asıl ihtisas alanı bence kitabe bilimi. Sırtında çantası, elinde fotoğraf makinesi ile Osmanlı coğrafyasını adım adım dolaşıyor. Osmanlıdan kalma cami, kale, kışla, çeşme, mezar kitabelerini fotoğraflıyor, okuyor, Arapça ise tercüme ediyor, Türkçe ise yeni yazıya çeviriyor ve albümler hâlinde yayımlıyor. Kitabe ile ilgili teknik bilgiler (ebat, malzeme, yazı cinsi vb.) ve kitabenin, hangi tarihî ve coğrafi şartların eseri olduğu, bütün bu bilgilerin tamamı albümlerde var. Filistin, Kudüs, Cezayir ve Orta Avrupa Osmanlı Türk kitabelerini ayrı ayrı albümler hâlinde yayımlamış. Cezayir'le ilgili eserinin künyesi şöyle: Cezayir'de Osmanlı İzleri (1516-1830) - 314 Yıllık Osmanlı Hâkimiyetinde Cezayir'den Kitabeler, Eserler, Meşhurlar, 2013 İstanbul, SOTA Yayınları ve Çamlıca Basım Yayın.

                Eser'de 218 adet kitabe var. Fotoğraflarıyla, tercümeleriyle veya yeni harflere aktarımlarıyla verilmiş. Kitabelerin asırlara, yazı türüne, malzemeye (mermer, taş, ahşap vb.), yazı tekniğine (kabartma, oyma vb.), türüne (mezar, cami, kale, çeşme, saray, konak vb.), kullanılan dile göre dökümleri yapılmış. Kitabelerde kullanılan ayetler, ebced hesabıyla tarih düşürmeler, bunların hepsi belirtilmiş.

                Barbaros'un kitabesindeki "Mücâhid Ebû Yusuf Yakub et-Türkî adıyla meşhur emirin oğlu efendimiz Sultan Hayreddin" ibaresi çok önemli. Barbaros'un Türk olmadığına dair iddiaları çürütüyor.

                Osmanlı Osmanlı diye bağırıp çağırmaya gerek yok. Oturursunuz, Mehmet Tütüncü gibi çalışırsınız. Vaktiyle akıncılar, denizciler vardı; bugün Tütüncü gibi gezgin araştırıcılar.

Yazarın Diğer Yazıları