Bir riyakârlık masalı... (13 Temmuz 2017)

Bu riyakârlık masalını yazmadan önce bir gün bekledim. İzledim. Görsel, yazılı, sosyal medyayı takip ettim. Çıkmadık candan ümit kesilmez ya, öyle bir duyguyla kulağım TBMM'de;

Halefi olan kadınlardan bir ses yükselir diye...

Partisi ne olursa olsun, kendileri de TBMM çatısı altında, erkek milletvekillerinin benzeri ahlak dışı ithamlarına maruz kalmış kadın milletvekilleri sineye çekmez diye...

En çok MHP'li kadınlardan -hatta erkeklerden de- bekledim; ortada artık "kapanmış bir defter" olsa bile siyasi rekabet başka millî değerler başka diye, "kadın"ın ülkücü gelenekteki kutsiyeti eşsiz diye, "milliyetçi" olmanın gereğini yapıp Türk kadınının namusuna dil uzatana haddini bildirme sorumluluğu bütün politik tarafgirliklerin üzerinde diye...

Şimdi "siyaseten" etmedikleri hakareti bırakmayan "bir kısım Asena(!)"dan bekledim; kimi mezuniyetini ona borçlu, kimi işini, kimi kariyerini, kimi ailesini ya... Vaktiyle evinden çıkmamanın, sofrasına oturmanın, elinden yemek yemenin, kahve içmenin, "abla" diye koştukları, "bakanım" diye, "başkanım" diye gözünün içine baktıkları günlerin -dedim ya siyaset başka- insaniyet defterinde hatırı illaki vardır; olmalıdır diye...

TBMM Başkanvekili sıfatının kazandırdığı imkanları kullanırken "başka büyük yok" çeken "Reis"lerden bekledim mesela...

Sonra...

Daha dünkü konuşmasında "kadınlarımızı" kutsamaya doyamayan Başbakan'dan bekledim...

Türkiye'de yaşayan bütün kadınların hakkının, hukukunun doğal garantörü olması gereken Emine Erdoğan'dan bekledim; kadın hakları konusunda sosyal sorumluluk projelerinde de görev alan kızları Esra ve Sümeyye'den bekledim...

Hiç olmadı; mor fularlı, turuncu fularlı kadın derneklerinden bekledim...

Dün sabah haberlerinde bir tanesini konuyu geçiştirmeye gayret ederken, bir tanesini de, haber, okuduğu gazetenin göbeğinde yer almasına rağmen yok sayarken gördüğüm, gördüğüme inanamadığım kadın gazetecilerden bekledim (çünkü aynı zihniyet tarafından hem de TBMM sınırları içinde, görevlerini yaparken, apış aralarından vurulmuştu onlar da; en bayıldıkları kavram 'empati' ya) ...

Toplumun bu tabakasında yer kapmanın ön koşulunun vicdani intihar olduğu gerçeğini es geçmişim!

***

Kapılarını, pencerelerini sımsıkı kapattılar ve almamakta direndiler Meral Akşener'in, kendisi için "Meral Kılıçdaroğlu" diyen TBMM Başkanı İsmail Kahraman'a yazdığı açık mektubu.

Hemen hepsi sustu.

Niye?

Meral Akşener "yeterince kadın" mı değil?

Değilse neden aylardır maruz kaldığı bütün saldırılar kadınlığından kaynaklanan kimlikleri üzerine?

***

Bu kadının "FETÖ'cü" olduğunu mu iddia ediyorsunuz?

Kanıtlayın bitsin.

Bu kadının darbecilerin iş birlikçisi olduğunu mu iddia ediyorsunuz?

Kanıtlayın bitsin.

Bu kadının şaibeli bir ajandası olduğunu mu iddia ediyorsunuz?

Kanıtlayın bitsin.

Ha, "o kim ki" mi? Rakip bile olamaz mı size? Seçmeninizin büyük bölümünün oyunun şimdiden cebinde olduğu "aç tavuğun kendisini buğday ambarında sanması" kavlinden bir hayal mi sadece?

Öyleyse bu telaş niye? Adını bile anmayın ciddiye almaya değmezse...

***

Bunların hiçbirini yapmıyorlar.

Akşener hakkında çok büyük, çok derin, çok "devletin bekası için tehdit" niteliğinde iddialarda bulunup bulunup, teşkilatlarına, seçmenlerine velhasıl aslında bütün Türkiye'ye bunların doğruluğuna dair ikna edici, somut bir veri sunmak yerine ne yapıyorlar biliyor musunuz?

Saç rengine, makyajına, etek boyuna, ayakkabısının topuğuna kulp takıp "Fosforlu Cevriye" yakıştırması yapıyorlar erkek erkeğe; ağız kahvehane ağzı ama bir siyasetçiyi bu üslupla itibarsızlaştırma gayretinin adresi bir siyasi partinin genel başkanlık makamı...

"Kaset"li imalarda bulunuyorlar...

Torununun meşruiyetini sorguluyorlar...

Sanki bir ayıbın, ahlaksızlığın, günahın sembolüymüş gibi üzerine "etek" atıyorlar...

Daha neler...

Uzattım; evet edepsizlik, terbiyesizlik, alçaklık, namussuzluk da var işin içinde ama nereden baksanız acizlikten başka bir şey değil aslında.

İyi de...

Siyasetteki bir grup erkeğin acizliğinin bedelini bir kadının haysiyetiyle mi ödeyecek Türkiye?

***

Azıcık cesur olun.

Madem "er meydanı" diyorsunuz, kafanızı belden yukarıda bir seviyede tutmayı becerebilirseniz çıkın ve "anne", "eş", "babaanne Meral Akşener" yerine "eski İçişleri Bakanı Meral Akşener"le, "eski TBMM Başkanvekili Meral Akşener"le, "eski DYP-MHP milletvekili Meral Akşener"le çarpışın da, biz gazeteciler de ağız tadıyla iki satır siyaset tartışalım!

Yazarın Diğer Yazıları