Bir Prof’un abesle iştigali!...
AKP MKYK üyesi Prof. Dr. Yasin Aktay, Bayburt Üniversitesinde düzenlenen konferansta, bir öğrencinin “Sosyal devlet olmak için çoğunluğu oluşturan bir milletin milliyetçiliğinin ayaklar altına alınması sizce doğru mudur?” sorusuna şu cevabı veriyor: “Bu ülkede sadece Türkler üzerinden giderseniz bunun masrafı ve maliyeti çok fazladır. Türkiye’yi bölünmenin eşiğine getirirsin. Türkiye’de yaşayan diğer insanları bu şekilde memnun edemezsiniz. Onun için vatandaşlık bağına dayalı yeni bir millet tanımı yapmak çok önemli. Millet mi diyorsun? Al sana millet! Sonuçta milletin ne olduğu, siyasilerin kararı ile içeriği doldurulan bir şeydir. Sana demişler ki, sen Türksün. Ne demek Türklük? İşte Orta Asya’dan gelmişsin. Bir bakıyorsun, kaçımızın dedesi Orta Asya’dan gelmiş? Bir sor bakayım gerçekten. Var mı böyle bir şey? Gerçekten de böyle bir şey. Türk nedir mesela? İsmet Özel’in çok ilginç, çok güzel tahlilleri vardır. Türk dediğin bir sentezdir zaten. Türk diye bir ırk yok.” (Bayburt Postası, 2 Ağustos 2013)
Önce, bölücü siyasete entegre, bilim dışıbu iddiaya toptan cevap verelim: Söze, “ırkçı” olarak bilinen Adsız Bey’in şu sosyolojik tarifiyle başlayalım: “Türk, Türk soyundan gelenlerle, onlar gibi kendini Türk sayanlara denir.” (Hayri Yıldırım, Son Türkçü Atsız, s.220, Togan yayıncılık) Buyurun itiraz edin! Kişi, kendini ne sayıyorsa odur. Araştırmalara göre ülkenin %90’ı kendini Türk sayıyor. (KONSENSUS -Araştırma Danışmanlık, Mart 2013), %10’a gelince, onlar da Anayasamıza göre Türk’tür.
İsmet Özel’in “çok güzel” diye nitelenen tarifi ideolojiktir, ilmi hiçbir değeri yoktur, sadece iddia sahibini bağlar.
Türk ırkı elbette vardır. Zira ırk olmazsa millet de olmaz. Evlenmeler yoluyla (büyük çoğunluğu Müslümanlarla) karışım olmaktadır. Ancak yaradılışın kanunlarına göre, hakim konumda olan; çevre şartları, davranış kalıpları ve baskın kültürün etkisiyle, diğerini entegre/temsil eder. Bugün biz, binlerce yıl önceki özelliklerimizi, yapımıza uygun değişikliklerle devam ettiriyoruz. Ortak atamız Bilge Kağan, bin 300 yıl önce Orkun Yazıtlarında; “Türk Milleti beni işit!” hitabından sonra; övdüğü Türk “kahramanlığı, korkusuzluğu, teşkilatçılığı, fedakarlığı, tek Tanrı inancının yanında yakındığı; saflık, unutkanlık, bugün karnı doyunca yarını düşünmemek, Çin’in hilelerine hep kanmak” gibi sitemlerde bulunmuyor mu? Bugün de şehit ana-babası, bir yandan “vatan sağ olsun, üç buçuk çapulcuya verecek toprağımız yok. Bir evladım daha var, onu da vermeye hazırız” derken, öbür yandan Türk’ün bayrağı indiriliyor, adı her yerden siliniyor; Oslo, İmralı ve Diyarbakır meydanında ülke teröristlerle alenen paylaşılıyor, ama “bize bir şey olmaz” diyerek, gerçeği göremiyor, değil mi?
Türkler binlerce yıl önceden başlayarak, bütün dünyaya yayılmış ve üç kıtada asırlarca süren egemenlik kurmuş, bir yüksek medeniyetin sahibidir. Bu topraklarda herkes dedesini bilse de bilmese de, Türk olduğuna inanır. İlmin, dinin, tarihin bu gerçeğine saygılı olmak varken, niçin milleti ve ümmeti bölmemiz gerekiyor, vicdan ve irfan sahipleri bunu yeniden düşünmelidir.
Hangi millet veya devlete ait olduğu belli olmayan “vatandaşlık” bağına dayalı bir millet tarifi mümkün mü? “Vatandaşlık” , kişilerin birbiriyle, toplumla ve devletle ilişkilerini düzenleyen hukuki bir kavramdır. Millet; hukuku da içine alan, dili, dini, kültürü, tarihi, edebiyatı, estetiği, sanatı, vatanı ve devleti olan sosyolojik ve siyasi bir olgudur.Bu içeriği de siyasiler değil hayat belirler. Bir avuç, ülkesine ihanet eden bölücü ve terörist memnun olsun diye milletimizi inkar edemez, devletimiz ve vatanımızın parçalanmasınagöz yumamayız. Kusura bakmayın!
“Sadece Türkler üzerinden gitmenin Türkiye’yi böleceği, diğer grupları kışkırtacağı” iddiası, bölücü ve ırkçı bir fanatizmin eseri olabilir. Haçlılar da, Türk’ü ve İslam’ı, ırk ve mezhep ayrımcılığı yoluyla Anadolu’da yok etmek istemiyor mu? Unutmayalım; ülkelerin sahibi egemen olan millettir. Yurttaş ise, bu egemenliğe saygılı olmak zorundadır. Millet ve egemenlik bölünürse, ülke iç savaşa sürüklenir. Aktay da tartışmalar sırasında “Türk Milleti vardır. Ben de Türk’üm” demek suretiyle, bir anlamda hatasını düzeltmiş oldu.
Defalarca yazdık, ama bir de bu sahanın uzman Ali Tayyar Önder’in tespitiyle noktalayalım:
“Bugün, Türkiye’den çok daha fazla etnik grubun bulunduğu birçok demokratik ülkede ulusal kimlik, kurucu ve çoğunluk unsurun kimliğidir. Örneğin; toplam nüfusun yaklaşık %20’sini oluşturan 16’dan fazla etnik grubun bulunduğu Fransa’da ulusal kimlik Fransalı değil, Fransız’dır. Bunun nedeni, Fransa’yı kuran (5.yy.) ve çoğunluğu oluşturan egemen unsurun Franklar olmasıdır. Aynı durumda ulusal kimlik İngiltereli değil, İngiliz, Almanyalı değil, Alman, Rusyalı değil, Rus, Yunanistanlı değil Yunan’dır. Bu temelde, farklı bir etnik kökene sahip olsa da, kendi iradi kabulü ile ’Türküm’diyen bir kişi için Türklük bir üst kimlik olmayıp, asli kimliktir. (Türkiye’nin Etnik Yapısı, s. 13,14, Kripto yayın))