Bir olan millet nasıl bölünür?
Başbakanlık, İçişleri Bakanlığı ve MİT uzmanlarından oluşan komisyonun hazırladığı 26 maddelik kısa döneme ait “Kürt açılımı” raporunun (Star Gazetesi 19.9.2009) bir maddesi daha gerçekleşiyor. Devlet okullarında önce Kürtçe seçmeli dersler, sonra “Kürt Tarihi” dersleri okutulacakmış.
Bu amaçla, MEB, Mardin Artuklu Üniversitesi’ne 1000, Bingöl Üniversitesi’ne 200 Kürtçe öğretmen yetiştirmek üzere görev vermiş. 2012-13 öğretim yılı, Eylül ve Şubat aylarında 500’er tezsiz yüksek lisans öğrencisi alınacak ve bir yılda mezun olacak adaylar Kürtçe öğretmeni olarak atanacakmış. (24.6.2012)
Böylece PKK, çok önemli bir mevzii daha kazanmış oluyor. Aslında Erdoğan konuyu, daha RP İstanbul il başkanıyken, 1991’de Erbakan’a verdiği “Kürt Meselesi” raporuyla gündeme getirmişti. AB de, 1999’da aday yaptıktan sonra, kendi müktesebatına aykırı olduğu halde, etnik dil ve kimlik meselesinde hep dayatmıştır.
Esasen bu iktidar döneminde, AB’ye uyum adı altında istenenlerin büyük kısmı yapılmıştır. Sadece dil konusunda değil, her alanda; etnisiteyi millet bütünlüğünden ayrıştırmak siyasallaştırmak ve grup kimliği kazandırarak egemenliğe ortak yapmak yolunda çok sayıda yasal ve idari düzenleme yapılmıştır. Halen de yapmaktadır. Bu yolun sonunun bölünme olduğu açıktır.
Terörün yenilemeyişinin ana sebebi de buradadır. Terörün amacı olan bölücülükle mücadele edilmemiş, aksine bölücü talepler bir bir karşılanmıştır. Bunun için terör azmış, akan kan artmıştır.
Bu siyaset, bir olan milleti, demokrasi uyuşturucusuyla bölünme noktasına getirmiştir. Bu durumu 8 yıl önceki bir yazımızda şöyle ele almıştık. (Türk Yurdu, Ocak 2004-Zaman 8 Haziran 2004)
Perşembenin gelişi...
“Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin hiçbir maddesinde azınlığın (azlığın) dil hürriyetinden söz edilmemekte ve dil hürriyeti teminat altına alınmamaktadır. Sözleşme’nin “Düşünceyi Açıklama ve Haber Alma Özgürlüğü” ile ilgili 10. Maddesi şöyle: “Sözleşme azınlık dillerini himaye etmediği için bu dillerde yayın, öğretim ve eğitim yapılma mecburiyeti” bulunmamaktadır. Bu husus Avrupa İnsan Hakları Komisyonu ile Avrupa Adalet Divanı’nın Belçika ve Hollanda ile ilgili aldığı kararla teyit edilmiştir. İçtihat oluşturan bu kararlarda, dil hürriyetinin Sözleşme’nin kapsamı dışında kaldığı, ayrıca “düşünceyi açıklama hürriyetinin, dil hürriyetini içerir şekilde yorumlanamayacağı” açıkça belirtilmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Komisyon kararında; “Sözleşme, dilsel özgürlüğü garanti etmez. Özellikle de idari (resmi) konularda isteyenin istediği dili kullanma özgürlüğünü garanti altına almaz” diyerek bir dilin “siyasi-kamusal-resmi” kullanım alanı ile toplumsal-özel-kültürel-günlük kullanım alanını ayırmıştır.
Egemen devletlerce tanınmış ve kabul edilmiş, resmi azınlıklarla (Bizim resmi azınlığımız Lozan’da belirlenen gayrimüslimlerdir) ilgili bir diğer uluslar arası belge de, BM Genel Kurulu’nun 20 Aralık 1993 tarihli ve “Ulusal veya Etnik, Dinsel veya Dilsel Azınlıklara Mensup Olan Kişilerin Haklarına Dair Bildiri”dir. Bu Bildiri’de de resmi azınlıklar için alınması istenen tedbirler konusunda dahi, “devletler mümkün veya gerekli gördüğü takdirde” ifadeleri kullanılmıştır.
Hollanda Eğitim Bakanlığı, “asimilasyonu engellediği gerekçesiyle” ilkokullarda seçmeli Türkçe dersini kaldırmıştır.
Fransa nüfusunun %19’unu teşkil eden etnik grupların dillerini (Bu orana, sömürgelerden gelen, çoğunluğu Müslüman olanlar dahil değildir), 100 yıldan fazla bir zaman yasaklayıp unutturduktan sonra, kişisel özgürlükler kapsamında değerlendirilmek üzere serbest bırakmıştır.”
Demek ki bugünlere taammüden gelmişiz. Milli/Ulus devletlerde ve uluslararası hukukta devlet, çoğunluğun değerleri üzerine kurulmuştur. Kurucu çoğunluğun kimliği ve dili, devletin de kimliği ve dilidir. Zira devlet; milli kültür, bütünlük, eşitlik, standart ve uyum demektir. Devlet nazarında bireyler eşittir, kökene göre iş yapılamaz. Yerel dil ve kültürler devletin hukukunda yer almaz, ama toplum içinde hür bir şekilde yaşanır.
İsteyen BM Şartına, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ne ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne bakabilir.
Dünyanın ve milletimizin bu gerçeği inkar edilerek, etnisite kurucu unsur yapılmak isteniyor.
İşte bir olan millet böyle bölünür. Bu bir felakettir.