Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Adnan İSLAMOĞULLARI
Adnan İSLAMOĞULLARI

Bir münevverin Twitter'daki medeniyet kürsüsü...

Dücâne Cündioğlu Twitter'daki kürsüsünden çığlık çığlığa yazıyor adetâ. Hakikat gibi esaslı bir derdi var, irfan gibi esaslı bir derdi var, hikmet gibi esaslı bir derdi var, düşünmek gibi esaslı bir derdi var, ikaz etmek gibi esaslı bir derdi var, tebliğ gibi esaslı bir derdi var ve çığlık çığlığa yazıyor, teverrüm etmişçesine dertlenip yazıyor...

Medeniyet dediğimiz kavramın şehirlerimiz ve şehirliliğimizle birlikte nasıl katledildiğini yazıyor...

Kâbe'den başlıyor ve Kâbe'nin yanına dikilen gökdelenlerin fotoğrafıyla birlikte, "Yapıların büyüklüğünü karşılaştırmak suretiyle asıl Efendi'nin (Rabb'in) kim olduğunu anlamaya çalışma, yanılırsın" diyor.

İlâhiyat Fakülteleri'ne sesleniyor ümitsizce, "İbn Haldun'un Mukaddime adlı eseri İlahiyatlarda ders kitabı olarak okutulmalı, çünkü İslâm tarihinde şehir-kültür hakkındaki tek başyapıt" diyerek. "İlâhiyat Fakültelerinde naklî ilimlere verilen önemin birazı aklî ilimlere verilseydi hiç kuşkusuz inanç dünyamızın kalitesi artardı" diyerek, "Bugün niçin Farabi'ler, İbn Sina'lar yok? Çünkü hakikate ve hikmete hürmet yok. Devir vaaz ve vaizler devri. Hakikat niçin saklanmasın?" diye soruyor. İlâhiyat Fakülteleri sağır duymuyor, dilsiz cevap vermiyor, İlâhiyat Fakültelerinde isminin önünde bir hurda yığını kadar sıfatlar taşıyan akademisyenler Cemil Meriç'in cümlesiyle, 'Kapitolün kazları'.

"Eyy Süleymaniye'yi asfaltla kaplayan evlâd-ı fatihan, ecdadınız sizinle ne kadar iftihar etse az!" diye haykırarak zarif ve kibarca hicvediyor.

"Allah'tan revâ mıdır, burası Fatih Camii avlusu. Her geçen gün tıpkı kalplerimiz gibi nefes alıp verdiğimiz yerler de hızla çölleşiyor" diye yazarak esef ediyor, "vâ-hayfa" diyor.

"Üsküdar Küçük Selimiye Camii avlusuna bir betonevi gömülüyor. HAK bize cemâlini(güzeli ve güzelliği) görmeyi haram etmiş olmalı" diyerek ümitsizliğe kapılıyor.

"Burası Kırşehir. Yazık, n'olmuş güzel ülkemize, gördükçe insanın havsalası almıyor. Nedeni halkın ve yöneticilerin gafleti, cehaleti" cümleleri isyan cümleleri artık.

"Burası Erzurum. Yakutiye Medresesi'nin önü. Çölleştirme hastalığı rastlantı değil."

"Burası da Sivas. Bu çaptaki bir çölleşme eğilimini açıklamaya benim ne bilgim ne görgüm ne takatim yeter. Elimden gelen bu kadar" diyor Dücâne Cündioğlu, cümlelerindeki çâresizliğin, üzüntünün, kahrın farkında değil kimse.

Dücâne Cündioğlu'nun içi yandıkça müteahhitlerin ve belediyelerin kepçeleri daha da azgınlaşıyor ve nihâyet Mevlâna müzesi arâzisindeki Mevlevî kabirlerine giriyor kepçeler. Gül bahçesi, hamûşân yani 'sessiz bülbüller' denilen Mevlevî kabirlerini alt üst ediyor kepçeler. Sebep; ek müze binası.

Ve siyâsetçilerin ağızlarında pelesenk olmuş 'ecdad' ve 'medeniyet' kavramları kulaklarımızı nasıl da kirletiyor!

"Kapitalizm seni ecdad diye diye betona gömüyor ey talib, farkında bile değilsin, hem de bu sefer sarığıyla, cübbesiyle, seccadesiyle" diyerek isyan ediyor Dücâne Cündioğlu.

Muhafazakârlığın 'kâr'dan evvel 'muhafaza etmek' olduğunu hatırlatıyor sağırlara, körlere ve câhillere...

Bir heykelin ağzına musluk takan vandallığın bir sonu gelsin istiyor...

Tek başına medeniyet, sanat, kültür, şehir ve şehirlilik mücâdelesi veriyor Dücâne Cündioğlu Twitter'daki kürsüsünden...

Sırtında cüppe, kafasında sarık, emrinde devâsa bütçeler bulunduran ulemâmız suskun, kör ve sağır, akademideki kazlar sürü, siyâsetçiler umursamaz...

İyi ki varsın Dücâne Cündioğlu, Allah ömrüne bereket versin...

Yazarın Diğer Yazıları