Bir millet uyanıyor ve çıldırıyor
Bu sabah gazetelere bakınca her nedense birden umutlandım... “Malûm” tezvirat ve fesat haber ve yorumlarının dışında, bazı köşelerde umut pırıltıları, ışıkları fark ettim. Son zamanlarda umutsuzluk kâbusları içinde yaşıyorum. Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet avuçlarımızın içinden göz göre göre, bir süredir yavaş yavaş, şimdi de hızla kayıyor diye!
Tekrar etmekten usandım: İktidardan, dış düşmanlardan üstün ahtapot gibi bir güç, bütün kurumları ele geçiriyor, bütün değerleri alt üst ediyor, bunları iktidarın üstünden yapıyor.
Tehlikenin adı
Hürriyet’te Mehmet Y. Yılmaz, tehlikenin doğru adını koydu; “İslamcı-faşist sivil darbe tehlikesi”. Yılmaz “Türkiye aylardır bir askeri darbe tehdidi üzerine konuşurken, gerçek bir darbe tehdidinin göz ardı edilmesine, kendini gizlemesine neden oluyor, adım adım amacına doğru ilerlemesine zemin hazırlıyor. Son derece örgütlü bir tehdit ile karşı karşıyayız” diyor.
Ertosun olayı
Bu örgütün son hedefi HSYK Üyesi Ali Suat Ertosun idi. Hakkında yapmadıkları tezvirat, fotoğraflı McCartycılık kalmadı... Dün Ertosun basın toplantısında kendisini başarı ve alçak gönüllükle savundu...
Bu da Özkök
Şimdiye kadar dansöz gibi kıvıran “ne şiş yansın ne kebap” yazıları yazan Ertuğrul Özkök, hidayete mi erdi, “sabırların” taştığı ve artık bir şeylerin olacağı hususunda da kulağına kar suyu mu kaçtı? Onun kalemine bile “tak” demiş...
Der ki; “HSYK toplantısı devam ederken, bütün meslek hayatımda gördüğüm en ağır propaganda taarruzlarından birini izledim... Ali Suat Ertosun’a, bu insana büyük haksızlık yapılmış duygusuna kapıldım. Bazı gazetecilerin hoyratlığı, saldırganlığı, militanlığıyla, insanların nasıl ağır bir propaganda saldırısına maruz kaldığını, nasıl insafsızca sindirilmeye çalışıldığını gördüm” diyor! “İyi sabahlar Sayın Özkök”; bu operasyon, yıllar ve aylarca, sadece saygı değer Ertosun hakkında değil, Silivri’de yargılananlar hakkında da sürüyor... Özkök devam ediyor; “Ergenekon davası ne yazık ki, medyanın bir kesiminde akıl almaz bir şımarıklık ve vicdansızlık ortaya çıkardı”. Gene çok iyi bildiğiniz Fransızcasıyla, “Rebonjour Mösyö le Redacteur En Chef”! Özkök “Bu dönem ilerde, 28 Şubat’tan çok daha ağır şekilde eleştirilecektir. Türk halkı, otoriter rejimlerin sadece askerler değil, siviller tarafından daha da beter şekilde getirilebileceğini öğrenecektir.. Polis soruşturması, iddianamenin hazırlanışı ve yargılama sırasında yapılan hak ihlalleri, usulsüzlükler, vicdansızlıklar ve yanlışlıklardan dolayı, gerçekten darbe girişimi yapmış, çeteleşme faaliyetlerine karışmış kriminal kişiler bile cezalardan kurtulabilecektir...
Türk ordusuna, bazı gazetecilere, gazete sahiplerine, aydınlara, sıradan insanlara, kadınlara yapılan haksızlıklar er veya geç halkta tepkiye yol açacaktır. Bu süreç, dünün kendini mazlum hisseden insanlarını halkın gözünde zalime dönüştürecektir...
Böyle bir hoyratlık ve sindirme siyaseti ile demokrasiye gidildiğini hâlâ bize yutturmaya çalışan aydın takımı, utancından sokağa çıkamaz hale gelecektir... Üstelik bugün üstlerine sinen “Güç bizde” duygusunun verdiği kibir ve şımarıklıktan, özür dileme duyguları da köreldiği için bunun bedelini daha da ağır ödeyeceklerdir... Askeri darbelerle hesaplaşan Türkiye, ancak bu sivil darbeyle de hesaplaştıktan sonra gerçek demokrasiye geçebilecektir.” Özkök özeleştiride bulunuyor. “Bu konuda tek satır yazı yazmadım. Çünkü Ergenekon savcı ve hâkimlerinin değiştirilmesinin, dava üzerine büyük bir şaibenin düşmesine yol açacağına inanıyordum... Ergenekon Davası, Engizisyona dönüşmemeli”. “Sabah Hayırlar olsun” Ertuğrul bey. Artık şüphe filan kalmadı, sizler engizisyon karşısında sessiz kalırken, süreç Engizisyondan beter bir işkenceye, “cadı avcılığına” dönüştü bile!
Özkök’ün bu yazısını genişçe aldım çünkü bazı ayrıntıları hariç, altına imzamı atarım. Gene Hürriyet’te özetle PKK’ya “açılım”, Ergenekon sanıklarına “tıkılım” diye yazan Yılmaz Özdil’in yazısının, Mehmet Yılmaz’ın, Bekir Coşkun’un yazılarının altına da, imzamı atarım, hem de birkaç kere! Galiba millet uyanıyor ve yakında, inşallah çıldıracak! Sonra neler olacağını, bir de Turgut Özakman’dan okuyun. En umutsuz günlerde umut ışıklarından da “Kurtuluş” çıkmıştı!