Şehir tarihi yazımında otobiyografik eserlerin önemini vurgulamak amacıyla İBB Kültür A.Ş.'nin oluşturduğu "İstanbul'a Dair" dizisinin üçüncü kitabı olan "Erdem Yücel: Mazide Kalanlar", Cemile Yücel ve Fatih Dalgalı'nın editörlüğünde hazırlandı.
Kitabı kaleme alan arkeolog, müzeci, yazar Erdem Yücel, eserin Önsöz'ünde, ülkemizdeki yazı hayatında "otobiyografi denilen yazı türünün nedense çoğunlukla önemsenmediğini" ve bu yüzden "ünlü pek çok kişinin ölümlerinin ardından yazılanların hem eksik hem de yanlış olduğunu" söyledikten sonra, kendisinin de yazı hayatı boyunca birçok kişinin hayatını ölümlerinden sonra yazarken zorlandığını itiraf ederek şöyle soruyor: "Bu olası yanlış ve eksikliklerin olması benim mi yoksa onların suçu mu? Suç kimde derseniz; arkada kalanlardan çok, kişinin kendisindedir."
Yücel, İstanbul'un yakın tarihine dair birçok ayrıntı içeren kendi otobiyografisini yazma serüvenini ve gerekçesini ise yine Önsöz'de şöyle açıklıyor:
"Kendi adıma bir otobiyografi yazmayı düşünmüş, ancak zamanlamasını yapamamış ve nasıl yayınlanacağını kestirememiştim. İnsanın kendi kendisini yazması, anlatması nasıl olur diye düşünürdüm. Bazılarımızın yaptığı gibi ben de zaman zaman geçmişe dalarım, hayatım bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçer. Aile büyüklerimin yaşadıklarını, Osmanlı'nın son günlerini, Anadolu'nun emperyalistler tarafından işgalini, Cumhuriyetin ilanını, Ankara'nın kasaba görünümünden bugünlere nasıl geldiğini anlattıklarını sisler arasında olsa da hatırlıyorum. O insanların küçük yaşlarda bana anlattıklarını birbirine bağlayınca, geçen yüzyılda acısıyla, sevinciyle neler yaşadıklarını şimdi çok daha iyi anlıyorum. Çocukluğumun ilk döneminin içinde geçtiği İkinci Dünya Savaşı yılları, Kuzguncuk'taki sakin ve ıssız köşk yaşantısından sonra Fatih'e taşınınca içine düştüğüm şehrin kalabalıkları, hukuk fakültesi maceram, askerlik, arkeoloji eğitimim, iş hayatındaki mücadeleler, müzecilik görevini yürüttüğüm yıllarda tanık olduğum bürokrasimizin iyi kötü yanları, İstanbul ve yurtdışı görevlerinde yaşadıklarım, başarılı olduğum günlerde beni kıskanan insanlar, sürgünler, başarısızlıklar... Çevremi gözlemleme yaşımdan bugünlere erişinceye kadar meğer ben de neleri görmüş, neleri yaşamışım. Bu hatıralar benimle birlikte bir gün toprak olursa yazık olmaz mı?"
Erdem Yücel, otobiyografisinin birinci bölümünde ebeveyninin hayatlarını anlatıyor, Osmanlı'nın son dönemine ve Cumhuriyet'in ilk yıllarına dair onlardan dinlediği hatıraları okuyucusuyla paylaşıyor. Kitabın ikinci bölümü, Yücel'in Kuzguncuk'taki bir köşkte ve ardından Fatih'te yeni yapılmaya başlanan apartmanlardan birinde geçen çocukluk ve ilk gençlik yıllarına dair hatıralarını içeriyor. Bu hatıralar içerisinde Kuzguncuk semtinin ve Fatih ilçesinin yakın tarihine ışık tutan ve Yücel'in canlı anlatımı ve sürükleyici üslubu sayesinde okurun ilgisini çekecek birçok gözlem ve anekdot yer alıyor. Yücel, kitabın üçüncü bölümünde, başarısız hukuk fakültesi öğrenciliği macerasından sonra yeniden üniversiteye dönerek okuduğu arkeoloji ve sanat tarihi bölümüne ve bu bölümde kendilerinden ders alma bahtiyarlığına eriştiği Ord. Prof. Arif Müfit Mansel, Prof. Dr. Halet Çambel, Prof. Dr. Oktay Aslanapa, Prof. Dr. Semavi Eyice gibi değerli hocalarına dair hatıralarını aktarıyor.
Yücel, kitabın dördüncü bölümünde Bursa Müzesi, Türk ve İslam Eserleri Müzesi, Divan Edebiyatı Müzesi, Ayasofya Müzesi başta olmak üzere müzelerde ve diğer kültür kurumlarındaki profesyonel hayatına dair birçok hatırasını ve gözlemini okurla paylaşıyor. Bu bölümde anlatılanlar, Türk müzeoloji tarihi açısından da önemli bir kaynak değeri taşıyor. Beşinci bölümde, yazarın Ayasofya Müzesi'nde müdürlük yaptığı sırada ağırladığı devlet başkanları ve diğer yabancı devlet temsilcileriyle yaşadığı olaylar anlatılıyor.
Altıncı bölümde, Erdem Yücel'in Trakya Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Arkeoloji Bölümü'ndeki hocalığı döneminde Arkeoloji öğrencilerine verdiği Tarihi Coğrafya, Mitoloji, Müzecilik, Nümizmatik ve Eski Anadolu Tarihi dersleri; Sanat Tarihi Bölümü öğrencilerine verdiği Sanat Tarihine Giriş, İslam Öncesi Türk Sanatı, Minyatür, 19. Yüzyıl Mimarisi ve Tarih Bölümü öğrencilerine verdiği Roma Tarihi, Bizans Tarihi, Orta Asya Türk Tarihi derslerinde öğrencileriyle yaşadığı olaylar konu ediliyor. Bu bölümde ayrıca Yücel'in üniversite hocalığı vesilesiyle katıldığı Vize Tiyatrosu Kazıları da ele alınıyor. Kitabın son bölümü olan yedinci bölüm ise, Erdem Yücel'in Cumhuriyet, Turkish Daily News, Günaydın ve Akşam gazeteleri başta olmak üzere çeşitli gazete ve dergilerde sürdürdüğü yayın hayatındaki tecrübelerine odaklanıyor. Bu bölümde ayrıca Yücel'in basında çalıştığı yıllarda tanıma fırsatı bulduğu Niyazi Ahmet Banoğlu, Cemal Kutay, Cemalettin Server Revnakoğlu, Reşad Ekrem Koçu, İbrahim Hakkı Konyalı, Necdet Sevinç gibi değerli yazarlarla olan hatıralarına da yer veriliyor.
Kültür AŞ Yayınları Tel:(0212) 467 07 76
***
Osmanlı'da muhaliflik
Gazeteci yazar Rıza Zelyut, "Osmanlı'da Karşı Düşünce ve İdam Edilenler" başlıklı kapsamlı araştırmasıyla "Osmanlı kimdir?" sorusunun gerçek cevabını ortaya çıkaracak belgeleri gündeme taşıyor. Osmanlı kimliğinin doğru anlaşılabilmesi için 15. yüzyılda Edirne'de diri diri yakılan Hurufilerden başlayıp 17. yüzyılda 90 yaşında iken katledilen Hamzavipiri Beşir Ağa'ya kadar uzanan aydın kırımını araştırma konusu yaptığı "Osmanlı'da Karşı Düşiince ve İdam Edilenler" adlı kitabı haknıda Rıza Zelyut şu değerlendirmede bulunuyor:
Bu kitapta, tarihimizde üzeri örtülen bir alanı; karşıt düşünceleri yüzünden katledilen düşünce şehitlerini inceledik.
Böylece egemen sınıf elemanlarının yok saydığı veya kötülediği gerçek aydınlarımızı itildikleri o karanlıklardan alarak ışığa çıkardık.Bu konuda bizlerden önce temel çalışmaları yapması gereken üniversitelerimiz Osmanlı medrese geleneğinin devamı gibi görüntü veriyor. Buralardaki akademisyenler, toplumsal miras olarak aldıkları Osmanlılığı yüceltme güdülerini Türkiye Cumhuriyeti'ni savunma zorunluluğu ile birleştirerek, günümüzde olduğu gibi geçmişteki bütün karşı düşünceleri haksız, yanlış, yıkıcı, olmaması gerekirken talihsizlik sonucu ortaya çıkmış sapmalar olarak gösterdiler. Ve onların üzerini örterek göstermemeyi, bir akademik tavır haline getirdiler.
Bu çalışmada, resmî tarihin yok saydığı veya kötülediği "düşünceleri yüzünden katledilen" ulu dedelerimiz ilk kez gün ışığına çıkartılıyor.Eserde, Türklerin İslamiyet'e geçişleri, bu süreçteki halk İslâmî'nin aldığı muhalefet biçimleri ilk kez karşı gözle veriliyor. Ve bu haliyle de eser "gerçek halk tarihi" olma özelliğine kavuşuyor. Çalışmada, gerçek tarihe tanıklık etmesi için, düşünce şehitlerimizin yaşadığı ortamla ilgili olarak Osmanlı sivil yaşamına ait belgeler, eski kaynaklardan sayfa sayfa, bol bol aktarılmıştır.
Tarihçi Kitabevi Tel: (0216) 418 68 86
***
Muhteşem bir proje
Değerli eğitimci ve siyasetçi Mustafa Gazalcı, "Köy Enstitüleri Sistemi / Mezunları Üzerine bir Araştırma" adlı çalışmasıyla sistemi birinci ağızlardan anlatmayı amaçladığını belirtiyor: Her Köy Enstitülü, yaşadıklarını ancak en iyi kendisi anlatabilir. Bu düşünceyle 1990'lı yıllarından başlayarak değişik Köy entitülerini bitirenlerle bir anket çalışması yaptık. İşte "Köy Enstitüleri Sistemi / Mezunları Üzerine bir Araştırma" kitabı böyle doğdu. Bu çalışmanın ilerde konuyu araştıracaklara iyi bir kaynak olacağını umuyorum.
Bilgi Yayınevi Tel:(0312) 434 49 98
***
Moğollar ve sonrası
Sultan Alaeddin Keykubat'ın ölümünden sonra Anadolu içlerine kadar ilerleyen Moğollar Anadolu'daki huzur ortamını da bozmuşlardı. Kadim Türk Devleti'nin derin güçleri bu varolma yokolma savaşında Türkleri yeniden organize eden Ahilik teşkilatıyla birlikte umutların yeniden yeşermesini sağladı. Gökhan Maraş'ın Ahi Evran'dan sonra kaleme aldığı "Şeyh Edebalı" romanı, Yunus Emre'den Ertuğrul Gazi ve Osman Bey'e varıncaya dek zengin karakter kadrosuyla okuyucuyu tarihî bir serüvene çıkartıyor.
Ötüken Neşriyat Tel:(0212) 251 03 50