Bir Kağızmanlının ağzından Ermeni zulmü
“Urus getdi. Top da tüfeg de (Ermeni’nin) elinde. Yoharda onnar ona zor verdi, o da geldi, bizi gırdi. Getdik, bi Çürükdaş’a gaşdık. Arhamdan geldi, dediler ki ‘Ermeni gelir.’... Silahları açıldı. Megem Ereke’yi vurmuşlar, Mamo’yu vurmuşlar, bizim Çerkez’i vurmuşlar. Fermannı’nın, Fero’nun oğlunu yuharda bu bölüün başında vurdular. Ele ben orda camuşları bırahdım. Getdik, Budakveren’e çıhdım. Budakveren’de silahlar açılmış, meded Allah!.. Biz de Budakveren’i aşdıh. Getdik, bizim Abı’ya gurban... Bir de bahdım Abı atı bindi, yokuşa getdi, bizim Abıbekir. Abı bizi arazıdan geçirdi, Zerephane’ye geldik... Bizi götürdüler, hep evlere dağıtdılar, gardaşa gurban olum, bizim er gişiler de hep orda. Bizim İsmayıl, Gara, Hasan, Hüseyin hep bizinen. Garılar geri döndüler. Ertesi günü haber geldi ki valla hepsini gırmışlar. Geldik ki Allah vere, heş de biri yoh. Damlara (evlere) da hele ateş verillerdi. Geldik, rehmetlik Habu’nan Nuro arabalarınan daşıdı, cendehleri (cesetleri) guyladılar (gömdüler)” .
Yukarıdaki metin, Kağızman’ın Kötek nahiyesinin Çeperli (Kızılveran) köyünden derlenmiştir. 1969 yılında. Konuşan, Pero Çolak adlı, o zaman 85 yaşında olan bir kadın. Ruslar çekildikten sonra, 1919-20 yıllarında Ermenilerin Kars ve civarında yaptıklarından bir sahneyi anlatıyor. Pero Çolak o sıralarda 35-36 yaşlarında olmalı. Bir köyden bir köye kaçıyorlar. Çürüktaş, Budakveren, Zerephane... Kadınları ve çocukları evlere dağıtıyorlar ve erkeklerin hepsi Ermeniler tarafından kırılıyor. Cesetler el arabalarıyla taşınıp gömülüyor.
“Kars İli Ağızları-Ses Bilgisi” adlı doktora tezimi hazırlarken o zamanki Kars’ı (şimdiki Kars, Ardahan, Iğdır illerini) köy köy dolaşarak ses alma cihazıyla metinler derlemiştim. Yukarıdaki metin de bunlardan biri. 1983’te Gazi Üniversitesi yayınları arasında basılan kitabımın 176-177. sayfalarında yer alıyor. Türk Dil Kurumu, kitabı daha sonra tekrar yayımladı.
Metinleri derlediğim 1969 yılında Ermeni meselesi diye bir mesele yok. Dil malzemesi olabilecek her türlü malzemeyi derliyorum. Masallar, fıkralar, şiirler, günlük hayat, askerlik hatıraları... Teybi kuruyorum, “Ne olursa anlatın.” diyorum, onlar da anlatıyorlar. İşte bu metin de onlardan biri. Yani belli bir amaçla, Ermenilerin yaptıkları zulmü belgelemek amacıyla derlenmiş değil. Keşke o tarihlerde, yaşayanlar henüz hayattayken bu amaçla da metinler derleseymişiz. İyi bir sözlü tarih arşivi meydana gelmiş olurdu. Mamafih 1970’te Ankara’da basılmış “Kars İli ve Çevresinde Ermeni Mezalimi” adlı küçük bir kitap var ve orada bu konuda ciddi malzeme ve belgeler mevcut.
Bu küçük sözlü tarih belgesine şunun için dikkat çekiyorum. Doğu Anadolu şehirlerimizde, Erzurum’da, Kars’ta, Van’da Ermeni mezalimiyle ilgili pek çok araştırma yapıldı. Özellikle Prof. Dr. Enver Konukçu’nun öncülüğünde Türklere ait pek çok toplu mezar bulundu. Ancak bu buluş ve araştırmalar şu anda neredeyse unutuldu. Oysa 1915 için Ermeniler var güçleriyle hazırlanıyorlar. Buna karşılık Türkiye’nin yapması gereken işlerden birisi de işte bu mezalimle ilgili çalışmaları yeniden gündeme getirmek ve çeşitli dillerde yayımlamaktır. Bir nevi karşı atak.
1915’te olan ne soykırımdır, ne de katliam. 1915’te olan bir tehcir (göç ettirme) hareketidir. Savaş hâlinde olan bir devletin arkasını emniyete almak için başvurduğu bir göç ettirme hareketi. Ve on binlerce insanın göçü sırasında meydana gelen ölümler. Tehcir, Doğu Anadolu’dan Suriye’ye yapılmıştır. Suriye şu anda başka bir devlet olduğu için insanların çoğu sanıyor ki Ermeniler yurt dışına çıkarıldı. Oysa ülkenin bir toprağından bir başka bölgesine göç ettirme söz konusu.
Bir de şu var: Soykırım iddiasında bulunan Ermeni diyasporası nereden çıktı? 1,5 milyona yakın ABD’de, yarım milyon Fransa’da. Soykırım olduysa bunlar nereden çıktı? Cevabı açık: Bunların çoğu, Suriye’ye tehcir ettiğimiz Ermenilerin torunları.