AKP''nin göç politikaları konusunda öne çıkan isimlerinden, eski genel başkan yardımcısı Prof. Dr. Yasin Aktay Euronews''in sorularını yanıtladı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “İktidara geldiğimizde Suriyelileri ülkelerine göndermek istiyoruz” dedi. İktidar değişirse göçmenler gönderebilir mi gerçekten? Bu mümkün mü?
''''Pratik olarak mümkün değil. Pratik olarak ülkenize sığınmış, belli koşullarda göçmen ve mülteci statüsü elde etmiş olan insanları apar topar, paldır küldür dışarı atmak veya göndermek diye bir durum zaten söz konusu olamaz. Bunu yapamayacağını biliyor Kılıçdaroğlu. Belki de bilmiyordur, danışmanları kendisine söylemiyordur. Neden yapamaz? Bu sadece mültecileri sevip sevmemek ile alakalı değil sadece. Netice itibariyle ülkeye sığınan Suriyeli mülteciler belli bir hukuki statü elde etmiş oluyorlar. Uluslararası göçmen hukukuna göre bu insanlar gerekçesiz bir biçimde herhangi bir suç işlememişlerse gönderemezsiniz. Neticede bu insanlar keyfinden gelmedi, turist değiller. Kendi kaynak ülkesindeki huzursuzluk, güvensizlik, can güvenliği siyasi baskılar gibi durumlardan dolayı size sığınıyor. Geri döndüğünde hayati tehlikesi vardır. Ayrıca Suriyeli dediğimiz insanların önemli bir kısmı on yıldır ülkemizde yaşıyor. Önemli bir kısmı ya işçi ya farklı mesleklerden olacak şekilde Türk toplumuna katkıda bulunacak haldedir. Toplumun bir parçası haline gelmiştir ve toplum da onlardan faydalanmıştır. Kuru kuruya göçmen politikası yapmak bir popülizm. Ve bu çok tehlikeli. Belli bir insan grubuna yönelik nefret söylemi söz konusu. Bu insani açıdan da çok tehlikeli.''''
Kılıçdaroğlu neden dayanışsın Esad’la?
''''Anlam veremiyoruz ama anlam vermek gerekirse sanki bir mezhebi dayanışma içerisinde hareket ediyor. O da Alevi biz de Aleviyiz gibi bir yaklaşım içerisinde. Bu çok tehlikeli. Sisi ya da Saddam Sünni’ydi ama biz muhalif olduk. Mısır’dan da bir sürü insan göçmen olarak geliyor. Ancak aklımızdan Sisi bir Sünni nasıl olur onunla değil de muhalifleri ile bir dayanışma içinde olmayız gibi bir düşünce geçmedi. Bizim için zalim zalimdir. Sünni de olsa Şii de olsa. Yine mazlum Şii ise onunla da dayanışma içerisine gireriz. Nitekim İran’dan kaçıp gelen ve bize sığınan Şii de vardır. Halepçe’den kaçan 500 bin kürde ve Kobani olayları nedeniyle kaçanlara Türkiye kucağını açmıştır. Türkiye göç politikasında mezhepçi ve ırkçı olmadı. Bundan dolayı da Türkiye tüm dünyada moral üstünlüğe sahiptir.''''
Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘’Suriyelileri katillerin kucağına atamayız’’ dedi ama Ak Parti’nin Suriyeli göçmenler konusunda tam olarak tavrı nedir?
''''Göçmen politikası bir ülkenin başına gelen kriz politikalarından bir tanesidir. Türkiye’nin bu krizi yönetme tarzı en insani ve uluslararası hukuk normlarına en uygun olan halidir. Türkiye hiç bir katile ve de katil olarak görülen hiç bir rejime o ülkeden kaçan insanları teslim etmez. Fakat buradan kaçanlar ülkemizde kalıyorsa eğer o nüfusun da yönetilmesi gerekiyor. Bu da uluslararası toplumlarla belli işbirliği içerisinde ve anlaşmalarla olur. Ki bu destekler hâlihazırda var, AB bu nüfus kendi ülkesine akmasın diye belli bir destek vermektedir. Kılıçdaroğlu ben Esad ile anlaşır gönderirim diyor ama nasıl olacağı yok. Daha öncesinde tecrübe edilen Bosna soykırımı var. BM gözetiminde yapıldı bu. Türkiye çözüm peşinde tabi ve Suriye’ye dönebilecek olanların şartlarını oluşturma gayretinde. Esad rejiminin gitmesinden başka çare yok. Esad rejimine güven olmaz, kendi halkı da bunu söylüyor. Türkiye hiç bir Suriyeliyi zorla tutmuyor ve teşvik de etmiyor. Maalesef yanlış algılar var. Suriyeliler, Türkiye’de asla imtiyazlı insanlar değiller. Bu insanların Suriye’ye gidebilmesi için şartların düzelmesi gerekir. Nitekim Türkiye’nin operasyon yapıp güvenli hale getirmiş olduğu İdlib, Afrin, El-Bab bölgelerindeki güvenli alanlara 200 bin insan Suriyeli göç etti. Bizim politikamız bu işte. Güvenli ve yaşanabilir alanlar oluşturup gitmek isteyenleri göndermek. Zorla olmaz bu, açlık diye bir sorun da var neticesinde. Şu anda 6 milyona yakın insan var. Eğer Türkiye bu önlemleri almasaydı, güvenli alan olmasıydı en az 6 milyon Suriyeli göçmen daha olacaktı. Türkiye bunun önlemini aldı. Pratik olarak işleyen çözüm budur. Ama kapıları kapatırken, 6 milyon göçmeni ölüme terk etmedi. Eğer ölüm varsa kapıyı kapatamazsınız. Bu insanları katletmek ve soykırım yapmak insanların suçlarına ortak olmak anlamına geliyor.''''
Peki, sizce bu işin sosyolojisi değişti mi? Bu kadar yılın ardından Suriyelilere misafir demek ya da bir gün elbet gidecekler demek hala mümkün mü?
''''On yıl az bir süre değil. Entegre oldular. Bugün Suriyeli çocuklar sizden benden daha iyi Türkçe konuşuyor. Bunu Türklerin Almanya’ya olan göçü ile karşılaştıralım. Almanya’ya ilk giden Türkler, bavullarını hiç bir zaman kaldırmadılar. Bazıları bavulların üzerinde oturdu, yaşadı. Her an geri gelebilecek şekildeydiler. Almanlar da onlara öyle bakıyorlardı. Ama bu insanların kalış süresi uzadı. Her ne kadar kendilerine ikinci sınıf muamele yapılsa da, bazı alman ırkçıları aynen Suriyelilere yapılan ayrımları, aşağılamaları yapsa da onların iş gücü çok değerliydi. O iş gücünden dolayı da Almanlar, Türkleri tam olarak göndermeyi de göze almadı. Çünkü en iyi çalışan işçi grubuydu, en kaliteli emekti. Bununla birlikte o nüfusun çocukları oldu, yerleştiler. Artık isteseler de geri gelemeyecek hale geldiler. Orda bir birikimleri oluştu. Ya da bozulan ekonomiden Türkleri sorumlu tuttular. Ama zaten Türklerin çalıştığı işlerde Almanlar hiç çalışmadı ki. En kolay günah keçisi seçildi.
"NARGİLE İÇİYORSA SANA NE?"
Türkiye’de de benzer bir durum var. Mesela adam Suriyelilerden nefret ediyor, neden? Diyor ki nargile içiyor. Sana ne nargile içmelerinden. Keyif çatıyor diyor, e keyif çatmak sadece senin hakkın mı? O da insan. Sen onun hangi şartlar da buraya geldiğini biliyor musun? Travmalarla dolu bir insanın nargile içmesi sana neden bu kadar dokunuyor. Burada ekonomik olarak da bir katkı var. İş gücü katkısı var Suriyelilerin. Türklerin çalışmadığı işlerde çalışıyorlar. Ki emek sömürüsü de söz konusu. Ben bu sömürünün yaşanmaması için Suriyelilerin çalışma izinlerinin çok düzenli ve seri bir biçimde çıkması gerektiğini düşünüyorum. Eğer vatandaşlık verilmemişse, çalışma izinleri ve oturumları daha düzenli hale getirilmeli. O da plaja gidiyor deniliyor. E sen Bodrum’a Antalya’ya gidiyorsun, onun gittiği yerlere de gitmiyorsun. Bir de kaldı ki kaç Suriyeli gidebiliyor, bir kaç sahne yakalanıyor.
Zaman zaman Antep’te Suriye düşmanlığının kabardığı durumlar oluyor. Fakat bir taraftan da işverenler Suriyelilerden çok memnun. Suriyelileri çekin Antep ekonomisi çöker diyorlar. Antep yıllarca işgücünü Güneydoğu’dan çekiyordu. Köyden çıkmış nüfus işe gidiyordu Antep’e. Son yıllarda Güneydoğu’dan eski işgücü gelmiyor.
"BU BİRAZ KADER, İMTİHAN"
''''Türkiye’de Araplara dönük antipati maalesef var. Oluşması da bir nebze anlaşılabilir ama bir sosyal demokrat partinin bunu kışkırtması anlaşılamaz. Her zaman bir takım taleplerin toplumda bir karşılığı olur. Eğer bu arzular başkalarına tehdit oluşturuyorsa, siyasetçiler söylemlerinde çok dikkatli olması gerekir. Türkiye Suriyeli mültecilerle yaşamak zorunda. Bu bir kader biraz da… Bundan kaçamadığımız gibi, bu bir imtihan. Bizim onları nasıl yönettiğimize bakmamız gerekiyor. Bir açıdan baktığımızda da göç bir toplumu dirilten bir şeydir. Canlandıran bir etki de yapar. Bakın Türklerin Alman ekonomisine yaptığı katkıdan bahsediliyor. Bu yönde çalışmalar var. Beyin niteliğinde Türkler yetişiyor orada. Belki Suriyelilerin de ilk gelenleri sanayi, inşaat alanında çalışanlar olarak kalacaklar ama Suriyelilerin Türkiye’ye yaptığı katkı ile Türkiye Arap dünyası ile arasında çok ciddi bir köprü oluşturacak. Sadece Suriye ile ticaret yok, Arapça konuşan 300-400 milyonluk bir coğrafya ile ticareti yönetiyorlar. Bu Türkiye’nin misafir ettiği veya bakımını üstlendiği dört milyon Suriyelinin Türkiye’ye oluşturduğu yükün çok daha fazlasını ürettiği anlamına geliyor.''''
Misafir demek mümkün mü hala?
''''Bence hepsi değil ama bir kısmı kendi ülkelerinde güvenli koşullar oluştuğunda geri dönmeyi isteyecektir. Ama önemli bir kısmı da beraber yaşamayı isteyecektir. Zaten Suriye’de güvenlik şartlarının oluşması demek Türkiye ile Suriye arasındaki ilişki de gayet akışkan olması anlamına gelecektir. Belki de pek çok Türk, Suriye’ye gidip orada köprüyü canlı tutacaktır, ticaret anlamında. O bölgeler çok güzeldir. Türkiye’nin ekonomisi kabına sığmıyor. Mülteci düşmanlığı yapanlar bunu çok fark etmiyor. Türkiye’nin mültecilerin hedefi olmasının bir sebebi de en azından belli bir refah düzeyinde yaşanabilirliğin olmasıdır. Türkiye’nin sağlık sektörü ortada, dünyada en iyi 3-4 ülkeden biridir Türkiye. Sağlık hizmetleri bedava deniliyor Suriyeli için ama Türkler için de bu böyle. Hakkari’deki bir kişinin aldığı sağlık hizmeti ile İstanbul’daki bir kişinin aldığı sağlık hizmeti aynıdır. Yani sağlık hizmetini bedava olarak sadece Suriyelilere verilmiyor.''''