Çocuğun bıyıklarının bile terlemediği, bıyıklarının tarak tutmadığı bu delikanlılar, kısa bir talimden sonra cepheye uğurlanmış ve “isimsiz kahramanlar” olarak cephede düşman kurşunlarına körpecik bedenlerini siper ederek, vatan toprağını al kanlarıyla suladıktan sonra şehadet şerbetin içtiler. Ruhları şad olsun.
Bu civanmert bahadırların yazdıkları “Çanakkale Destanı” ve onların hiçbir şeyle ölçülemeyecek kadar yüce olan ölümsüz kahramanlıkları karşısında bize düşen vazifeler hakkında söylenebilecek en güzel ve en anlamlı sözlerden birisi de Darülfünun (İstanbul Üniversitesi) müderrislerinden İsmail Hakkı Bey’in şu sözleri olsa gerek:
“Çanakkale Müdafaası, bir gençlik müdafaasıdır. Zabit, küçük zabit, nefer sıfatıyla orduya iltihak eden binlerce mektepliler fikir ile ahlakın birleştiği her noktada kudretlerinin azametini ispat etmişlerdir.
Çanakkale Müdafaası, vücudun fenne mukabelesidir. Karadan, denizden, havadan fennin her türlü vasıtalarıyla hücum eden düşmana karşı Türkler göğüsleriyle mukabele etmişlerdir. Fenne karşı fen bu harbin en az tatbik edilmiş düsturudur. Çanakkale Müdafaası, inadın inada mukabelesidir. Kaleye hücum edenler için kaleyi almak ne bir zafer ne de kuvvet meselesi idi. Bir inat meselesi idi. Bu inat muharebesinde Türklerin seviyesi galip gelmiştir.
Çanakkale Müdafaası, milletimiz için büyük bir savlettir. Bu müdafaadan aldığımız izzeti nefis ile daha da canlandık, siyasi, hukuk, eğitim ve kültür, sosyal, ekonomik, sağlık ve ulaştırma alanlarında inkılâplar yaptık.
Çanakkale Müdafaası, milli hayatımız için bir kaynaşmadır. Bu müdafaada halk ile gençler temas etmiş anlaşmış bir olmuştur.
Çanakkale Müdafaası yapılmış ve kazanılmıştır. Lakin vazife yalnız askerler ve kumandanlar için bitmiştir. Bizim için bitmemiştir. Başlamamıştır bile! Herkes bilsin ki Bahrisefit (Akdeniz) Mezarına kanlarını akıtanlar, ölmek için ölmediler. Hep bu tarih hep bu namus ve fazilet tarihi için öldüler. Onların kan borcunu ödemek lazımdır...
Şairler destanlarını yapsınlar, ressamlar levhalarını çizsinler, heykeltıraşlar timsallerini yapsınlar, sağ kalanlar da rahmet okusunlar.”
* * *
İngiliz ve Fransız orduları, müttefikleri Rusya’ya Akdeniz yolunu açmaya çalışıyordu. Böylece Rusya’ya yardım gidecekti. Bunun için önce Çanakkale, sonra İstanbul Boğazı’nın açılması gerekiyordu. Bu amaca ulaşmak için İngiliz sömürgesi olan Avustralya ve Yeni Zelanda’dan, yani dünyanın öbür ucundan Çanakkale’ye on binlerce asker sevk ettiler. Orası, ne yazık ki, hepsinin mezarı oldu.
Gazi Mareşal Mustafa Kemal Atatürk 1934 yılında onlara şöyle seslendi:
“Bu memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar! Burada bir dost vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükûn içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar, gözyaşlarını dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat uyuyacaklardır. Onlar, bu topraklarda canlarını verdikten sonra bizim evlatlarımız olmuşlardır.” (BİTTİ)