Bir çağa damgasını vuran Ozan Arif aramızdan ayrıldı. Hayatıyla, duruşuyla, mücadelesiyle konuşulmaya devam ediyor. İsmi her geçen gün daha da büyüyor.
Ozan Arif’in vefatı Türkiye’deki birçok kesimde derin izler bıraktı. 1980 öncesinin “devrim”cilerinden Selçuk Haznedar'ın Ozan Arif yorumu ise büyük ses getirdi.
İşte Selçuk Haznedar'ın kaleminden Ozan Arif yorumu:
Bir devrimcinin OZAN ARiF değerlendirmesi Gençlik yıllarımızın ülkücü ozanıydı..
Soğuk savaş yıllarının iki kutuplu dünyasında amansız bir çatışmanın içinde ve ortasındaydık.. Biz devrimciler Gezegenin tüm nimetlerinin tüm insanlığa eşit paylaştırıldığı bir dünya istiyorduk..
Emperyalist kapitalizmin yerini sosyalizme bıraktığı bir dünya istiyorduk.. Müttefiğimiz sosyalist bloktu...
Ülkücüler ulusal boyutta, sağda, sistem içiydiler... Onlar da bir değişme, daha adil dünya istiyorlardı muhtemelen ama, bu reformlar düzeyinde bir düzeltme, değişim isteği, sistem içi duruştu...
Çoğu taşralı yoksul köylü, çocuklarıydı.. 90'lı yıllarda "sosyalist" blok çöktü.. Kağıtlar yeniden karıldı... Kapitalist emperyalizm şimdilik paçayı kurtarmış, Dünyanın bakir alanlarına ağzı sulanarak bakıyordu... Biz devrimciler, Spartaküs'ten beri, Paris işçi komününün 70 gün, Sovyet işçi iktidarının 70 yıl, dolayısıyla insanlığın böyle düşe-kalka büyüyen bir çocuk gibi yara bere içinde gerçek sosyalizme varacağını bilsek-düşünsek de, çok üzülmüştük...
Beraber zindanları hatmettiğimiz ülkücüler de yeni dünyaya bakıyorlardı elbet.. Ve kapitalizmin yeni dünyası, artık karşılarında caydırıcı-frenleyici bir sosyalist sistem ve güç de kalmadığı için insanlığa, insan haklarına, bağımsız ülkelere vahşice saldırıyordu...
Başta Orta Doğu olmak üzere, dünya cehenneme dönmüştü... Ülkücüler de elbet bu manzarayı izliyorlardı... “Kahrolsun komünistler" derken, acaba Dünya bambaşka bir zulmün, işte bu günkü cehennemin ortasına mı atılmıştı... Acaba SOL bütün söylemlerin de haksız mıydı...
İşte bu ortamda ABD, CIA Türkiye'de eski soğuk savaş Müttefiklerini, Tayyip Erdoğan'ı, Abdullah Gül'ü, Muhsin Yazıcıoğlu'nu, Gazeteci Abdurrahman Dilipak'ı vb. İstanbul'da bir toplantıya çağırdı...
Konu yeni dünya düzeninde, daha önce yeşil kuşak çerçevesinde ABD'ye, NATO'ya, emperyalist kapitalizme çok ciddi katkılar sunan İslamcı ve Ülkücülerin yeni Dünyada üslenecekleri yeni görevler, rollerdi.. Kan gözyaşı işgal ve ihanet demek olan BOP ve Ortadoğu'nun yeniden fethi, kendi deyişleriyle içinde bizim de olduğumuz 22 ülkenin sınırlarının değişimiydi..
İşte ne olduysa o gece oldu... Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül ABD'nin BOP projesine ve verilen tüm yeni görevlere "EVET" dediler.. Sadece Muhsin Yazıcıoğlu, "HAYIR" dedi...
T.Erdoğan "Niye hayır diyorsun...? Onları kandırır, yine bildiğimiz okuruz.. Yeterki iktidara gelelim.." deyince, Muhsin Yazıcıoğlu, "Hayır, o çarkın içinde bu asla mümkün değil.. Her türlü güç onlarda.. ancak uşak olunur..." dedi... ........ve işte manzara ortada.. Yazıcıoğlu Emperyalizmce öldürüldü...
Erdoğan BOP Eşbaşkanı oldu.. Orta doğuda halen, Anti emperyalist, Libya'ya, Suriye'ye, Irak'a karşı işgalci emperyalistlerin yanında savaşıyor... İşte burası ülkücüler için bir yol ayrımıydı..
MHP Devlet Bahçeli önderliğinde Emperyalizmin amiral gemisi AKP' katıldı.. Yani BOP'a yeni görevlere evet dedi...
YeniÇağ çevresiyse bir akıl ve vicdan muhasebesiyle "HAYIR" dedi...
Belkide Nihal Atsız damarıydı.. Sultan Galiyev, Ziya Gökalp, Nurettin Topçu, Cemil Meriç damarı...
Kuvayi Milliye damarı, yurtseverlik damarı.... İşte bu ayrışmada bir çok namuslu, yurtsever ülkücüyle birlikte tavır aldı
Ozan Arif... Son yazdığı bir şiirde şaşırtıcı bir ustalıkla ihaneti ve iktidarını anlatıyordu...
Bir duruşu, bir kaygısı, vicdanı olan idealist insanlardandı..
Anti emperyalistti.. Devşirilmedi.. Zulme- sömürüye-ülkeyi satanlara karşıydı..
Türkiye namuslu bir çocuğunu, bir yurtseverini kaybetti...
Rahmet olsun..."