Bir de alkış mı bekliyorsunuz! (05 Haziran 2017)

Denildiği gibiyse, sabotaj yoksa, saldırı yoksa, ari bir kazaysa; geçtiğimiz günlerde Şırnak'ta düşen helikopterimizle birlikte benzeri kazalarda toplam 50 şehidi niye vermişiz biliyor musunuz?

Helikopterlerimize engel tanıma sistemi alınması için yapılan "ihalelerin sonucuna tarafların rıza göstermemesi" yüzünden!

Övünerek duyuruyorlar:

Son 13 şehidimizden sonra siyasi iktidar "gerekirse doğrudan temin yoluyla bu işi hemen halledin" talimatı vermiş!

"Bu iş" madem bir talimatla halledilebilecek kadar kolaydı niye bugüne kadar yapılmadı?

Ülkemizi yönetenlerin, şimdiye kadar niye yapmadıklarının hesabını vermeleri gerekirken, alkış bekleyerek, bir şey lütfediyormuş havalarında yaptıkları açıklamaları dinlerken, utanmıyor olmalarından utanıyorum!

***

Boğazına kadar batmak dedikleri...

--------

İlhan Kesici, sadece zeka ve espri dolu analizleriyle değil insaniyetiyle, zarafetiyle de Türk siyasetinin eşine az rastlanır şahsiyetlerinden biri...

Düğünümüzde hem çiçeği, hem telgrafıyla kalbinin bizimle olduğunu fazlasıyla hissettirmiş olmasına rağmen, bir de şahsen kutlamak üzere Ankara büromuza "düğün tebriği"ne geldi birkaç gün önce. Ben tabii kendi içimde epey duygulandım filan ama mevzunun bu boyutu bana kalsın.

***

Yeniçağ Ankara Temsilcisi Ahmet Takan ile birlikte, zamanı kısıtlı da olsa "eee ne olacak bu memleketin hali böyle" üzerine üç beş kelam ettirmeden salmadık tabii Kesici'yi... Geçtiğimiz yılın sonunda hazırladığı ekonomi tablosundan bahsetti.

Hani lafta durmadan büyüyoruz, gelişiyoruz, 16 Nisan 2017 itibarıyla uçuyoruz filan ya... Kesici'nin çok detaylı, karşılaştırmalı grafiklerle belgelediği rapordan sadece birkaç başlığa bakalım; sahiden öyle mi?

***

Raporun adı "Nereden Nereye".

Daha ilk sayfada rakamlar da teyit ediyor başlığı;

Türkiye'nin yıllık büyüme hızının doruğu, yüzde 7.3 ile 1923-1938 arası.

Sonraki sıçrama 1946-2002 arasında: Yüzde 5.1

Ya 2002'den sonra, AKP'li yıllarda?

2003-2016 arası yüzde 4.6, 2007-2016 arasında ise yüzde 3,3'e düşmüş büyüme hızı!

***

Hepimizi doğrudan ilgilendiren başlıklardan biri:

Kişi başına düşen millî gelir.

2002'den 2013'e kadar inişli çıkışlı bir seyir izliyor. 2013'ten itibaren 10.800 dolardan 9.200 dolara doğru istikrarlı bir gerileme(!) var.

Toplam borçluluk durumu;

2002'de, 201 milyar dolar.

2016'da, 733 milyar dolar.

2002'de toplam dış borcumuz 107 milyar dolar, 2016'da 421 milyar dolar.

Kamu yatırımlarına gelince;

2002'den 2016'ya kadar olan aralıkta yüzde 2 oranında gerileme var.

"Kamu hizmeti" adı altında pazarlanan o "dev", "çılgın", "en büyük", "en uzun" projeler geliyor gözünüzün önüne ve "nasıl olur" diyorsunuz değil mi?

Bütün o köprüler, havalimanları, yollar "aslında" kime kazandırıyor diye biraz eşeleyince, kazın ayağı ele veriyor kendini!

Ve elbette işsizlik oranları;

2002'de, hükümet düşüren bir ekonomi krizin akabinde yüzde 10 iken, güya yatırım zehirlenmesi yaşadığımız AKP'li yılların sonunda yüzde 12'ye çıkmış nasıl/nedense!

***

En vahim sonuçlardan biri:

"Dış sermaye akımında bir aksama olursa en çok sıkıntıya düşecek ülkeler endeksi"nde, tahmin edin kaçıncı sırada Türkiye?

Zirvede!

"Bana, iliklerine kadar dışa bağımlılığın resmini çizebilir misin Abidin" diye sorsa şair;

O büyük ressam bile bu tabloyu uzatmakla yetinirdi herhalde!

+++++++++

Arsızlıkta rekora koşuyorlar

--------

Şırnak'ta düşen helikopterde şehit olan Tümgeneral Aydoğan Aydın'ın hatırasına karşı sergilenen riyakarlık isyan yarattı.

Dün "FETÖ'cü" diye tutuklamaya kalkıştıkları, yurt dışına çıkışını yasakladıkları kahraman komutanı pişkince omuzlarında taşıdılar, sanki o kara lekeyi atmaya çalışan kendileri değilmiş gibi gözyaşı döktüler ya;

Yok böyle utanmazlık sahiden de...

Tek bu da değil...

Ya Songül Yakut komutan.

O iğrenç kumpas davalarında biz Songül Yakut ve daha nice Türk subayının uğradığı hukuksuzluğu, adaletsizliği, vicdansızlığı anlatmaya çalışırken, bizi de onlarla birlikte "darbeci" diye yaftalayanlar, bakıyorum da, sanki o zulüm günlerinde de hep yanındaymışlar gibi, sanki hakkını hukukunu savunmak için seferber olmuşlar gibi, sanki mahkeme salonlarında "adalet nöbeti" tutmuşlar gibi günlerdir, görseniz sahiplenici ifadeler kullanıyorlar. Anasından çok ana oldular. Dostlarından çok dost. Avukatlarından çok avukat.

Giden gittikten sonra acaba neye yarar!

Yazarın Diğer Yazıları