Bir dakika, bir dakika!...
Karadeniz'de doğal gaz bulununca iktidar cenahının siyasileri, yandaş gazeteciler ve televizyonların yandaş yorumcuları muhalefeti yaylım ateşine tuttular. En hafif ifade, "sevinmediler" biçimindeydi. Devlet böyle bir müjde verir de muhalefet nasıl sevinmezdi? Sevinçlerini en yüksek perdeden belirtmeleri gerekirken nasıl suskun kalırlardı? Böyle bir müjde karşısında nasıl olur da tenkide cüret ederlerdi?
Yaylım ateşi, ülkemize eksen değiştirtecek bir keşif karşısında suskun kalmak ithamından başlıyor, hainlikle sona eriyordu. Müjdeye sevinmeyenler, keşfi sorgulayanlar, eleştirenler haindi; düşmanla, Yunan'la aynı ağzı kullanıyorlardı. Öyle bir baskı kuruldu ki keşif hakkında soru sormak isteyen muhalif siyasiler ve yazarlar sözlerine "Tabii ki sevindik… Böyle bir habere sevinilmez mi?" gibi cümlelerle başlamak mecburiyetini hissettiler.
Öyle ya, iktidar kusursuzdu, yunmuş yıkanmıştı, bugüne kadar hiç yalan söylememişti, hiiiç aldatılmamıştı. Aldatıldıklarını kendi ağızlarıyla hiç itiraf etmemişlerdi. "İstanbul'a ihanet edildi, biz de ihanet ettik." gibi sözleri hiç söylememişlerdi. Dolayısıyla onların yaptığı işlerden, söylediği sözlerden asla kuşku duyulmamalıydı?
Televizyonlardan konuşmalarını duydukça, gazetelerden yazılarını okudukça yerimden söylenip duruyordum: Bir dakika, bir dakika!...
Muhalifler, 2004, 2006, 2007, 2009, 2010, 2011, 2012, 2013'te petrol veya doğal gaz bulunduğu, bunların bir kısmının çok büyük keşifler olduğu haberlerini hatırlatıyordu. Haberlerin bir bölümü Anadolu Ajansı mahreçliydi ve çoğu da yandaş gazetelerde yer alıyordu.
Muhalifler, o zamanki gazetelerin bu haberlerle ilgili fotoğraflarını da koyuyorlardı. Yani keşif haberlerini fotoğraflarla belgelendiriyorlardı. Ve keşif haberlerinin arkasının boş çıktığını yazıyorlar, söylüyorlardı.
Şimdi… Bunlar yazılıp çizilmeyecek miydi, söylenmeyecek miydi, yok mu sayılacaktı? Arkası boş çıkan bu haberler dolayısıyla muhalifler kuşkularını dile getirmeyecekler miydi?
Bu durumda iktidara düşen "Sevinmediniz, bu vatanı sevmiyorsunuz, hainsiniz." demek midir? Normal bir ortamda, akıl ve vicdanın yok olmadığı bir ortamda bu kuşkulara karşı iktidar mensuplarının ve yandaşlarının söylemesi gerekenler şunlar olabilirdi:
1. Bahsettiğiniz önceki tarihlere ait keşif haberleri yoktur. Öyle haberler gazetelerde ve ajanslarda yer almamıştır. Koyduğunuz resimler sahtedir, fotoşoptur.
2. O haberler, daha sonraki büyük keşifleri gölgelemek için muhalefet / üst akıl / dış güçler tarafından kasten uydurulmuştur.
3. Evet itiraf ediyoruz, o haberleri halka umut vermek için bizler yaptırdık.
4. Evet, o haberler belki abartılı verilmişti, bazılarında yanılmış da olabilirdik ama az da olsa bulunan bir şeyler vardı. Filan tarihte bulunanlarla bugünkü keşif arasında çok büyük fark vardır ve o fark da şudur.
Hayır, bunların hiçbiri söylenmiyordu. İktidardılar ya, basının büyük kısmına hâkimdiler ya… Onların bu iddialara karşı hiçbir sorumluluğu yoktu. Mademki ne söyleseler baskın çıkabiliyorlardı o hâlde söylemek haklarıydı. Ağızları doldura doldura, mikrofonları kıra döke, tivitleri indire bindire bağırmalıydılar: Vatansevmezler, hainler!…
Bu keşif vatandaşın doğal gaz faturasına yansıyacak mı, yansıyacaksa ne zaman ve ne ölçüde yansıyacak? Rezervin işletmesi nasıl olacak, hangi firmaya verilecek? Sondajların, gazı çıkarıp halkın yararına sunuluncaya kadar yapılacak teknik işlerin maliyeti ne olacak, çıkan gazın getirisinden ne kadar düşük olacak? Bütün bu işlemler kaç yıl sürer, gaz halkın kullanımına ne zaman sunulur ve bu kaç yıllık ihtiyacı karşılar?
Bu soruların hiçbiri sorulmayacak. İktidarın yaptıkları ve söyledikleri dokunulmazdır, eleştirilmezdir ve hatta kutsaldır. Hele sarayla gemi arasındaki muhteşem şov!... Bu bir devrin battığı yerdir; yeni bir devrin çıktığı andır. Kuşku duyulamaz, eleştirilemez. Buna ancak sevinilir. Aslında muhalefete ve başka partiye de gerek yok. İkinci bir parti olarak MHP yeter. Bundan âlâ demokrasi mi olur? Ağzını açan haindir vesselam!