Bir bilen var mı?

Geleneği bozmuyor ve "sizden gelenler"le başlıyoruz yeni haftaya. İlk konuğumuz Prof. Dr. Ali Demirsoy. Demirsoy'a göre Türkiye'de ne olup bittiğini anlayabilmemiz için üzerindeki bütün perdelerin kalkması gereken 4 temel başlık var:

"1. Henüz parti başkanı iken, başbakan olmadan Beyaz Saray'da Oval Ofiste dışişlerimize bile kapalı olan 1.5 saatlik gizli görüşmede neler masaya yatırıldı? Bu konuşmalar bu coğrafyanın kaderi ile ilgili miydi?

2. Beylerbeyi Sarayında AKP'nin alternatifi olan CHP'nin başkanı Deniz Baykal ile gizli olarak ne konuşuldu ki Deniz Baykal Anayasal olarak milletvekili olamayan birini, önce milletvekilliğine daha sonra başbakanlığa getirmek için "bütün uyarılara karşın" Anayasayı ve yasaları değiştirmek için çırpandı?

3. Dolmabahçe Sarayında o dönemin Genelkurmay başkanı ile yapılan gizli konuşmadan sonra, aslan gibi kükreyen hatta hükümete karşı bildirge bile yayınlayan Genelkurmay Başkanı neden sus pus oldu?

4. Bugün cumhurbaşkanımız olan yöneticimiz, hükümetin ilk yıllarında sık sık televizyonlara çıkarak, 'ben BOP (Büyük Orta Doğu) eş başkanıyım, bize bir görev verildi' diyordu; o görev tam olarak neydi?

(...) Önümüzü görebilmek için ilk olarak yukarıdaki 4 önemli başlığın içeriğini açık açık halkımıza duyurma ile işe başlamalıyız..."

*

Baykal'ın sözleri neden çarpıtılıyor?

CHP eski Genel Başkanı, Antalya Milletvekili Deniz Baykal'ın, geçtiğimiz hafta CNN Türk'teki Tarafsız Bölge programında, Halep hakkında söylediği sözler nedeniyle "mezhepçilik"le suçlanmasına karşı çıkan Dicle Eroğul, soruyor:

"Bu suçlamayı yapanlar;

(...) 'Siyasetini mezheple, dinle meşrulaştıranların ve mezhep, din ve etnik kimlik temelinde yürütülen siyasetin sonu diktatörlüktür. Bu tip siyasetlerin ayrılmaz bir parçası şiddet ve terör olmak zorunda kalıyor' saptamalarını özellikle mi gizliyorlar?

(...) Anayasa Mahkemesi kararıyla "laiklik karşıtı odakların merkezi" olduğu saptanmış olan AKP'nin iktidarda olduğu 2010 yılında Kemal Kılıçdaroğlu'nun 'Bugün için Türkiye'de laiklik tehlikededir diyemem, böyle bir tehlike görmüyoruz' söylemi ile somutlaşan bir siyaseti devam ettirme çabası mıdır bu çarpıtmanın nedeni;

Yoksa CHP'nin 35. Kurultay bildirgesinde, AKP'den ödünç alınan bir tanımlamaya özel önem atfederek somutlaşan "Türkiye'nin bugün ihtiyacını duyduğu dördüncü devrim 'Özgürlükçü Demokrasi'dir." ibaresiyle Cumhuriyet devrimini sıradanlaştırma siyasetini sürdürme gayreti midir?"

*

Rejim değişikliği teklif edilemez

Selçuk Uysal'dan gelen uyarı mühim:

"Yeni Anayasa'yı ihtilalci-kurucu hükümetler yapabilir; iktidar sadece mevcut anayasal sınırlar içerisinde ve anayasanın özüne aykırı olmayan değişiklikleri TBMM'ye önerebilir. Referandumla ülkenin rejimini değiştirmeye kalkarsa vatana ihanet etmiş sayılır..."

*

Bu "Ey" Türk Milleti'ne

Ankara'dan İbrahim Dumanay yaşadığı kaygıları uzun uzun anlattıktan sonra şöyle sesleniyor hepimize:

" Ey Türk Milleti...

Aklını başına almazsan, büyük felaket kapımızda... Büyük bedeller ödeyerek kurduğumuz on yedinci Türk Devleti de yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya...

"Vatan" olmayınca, "din"in de olmayacağının farkına var artık... Vatanına, milletine, ülkene, geleceğine sahip çık..."

*

Fırat'ı unutturmayacağız

Ege Üniversitesi'nde PKK'lı teröristler tarafından katledilen Fırat Çakıroğlu'nun ölümünün üzerinden bir yıl geçti. Katilleri bugün bir kez daha hâkim önüne çıkarılacak İzmir'de.

Çukurova Üniversitesi Öğrenci Konseyi Başkanı Hasan Mert Sarıkaya, "bir Fırat öldü ama bu ülkeye kast edenler binlercesini bulacak karşılarında" diyor arkadaşını anarken:

"Ege Üniversitesi koridorlarını ihanete boyayan, öğrenci görünümlü dağdan inme vatan hainlerine boyun eğmediği için, bayrağa sevdalı Fırat Yılmaz Çakıroğlu kardeşimiz, geçtiğimiz yıl 20 Şubat tarihinde kahpece şehit edilmiştir. Unutulmamalıdır ki; Fırat kardeşimizin şehadetine sebebiyet verenler namusumuza, vatanımıza, bayrağımıza gölge düşürmek istemişlerdir. Tarih bölümü okuyan Fırat Çakıroğlu mezuniyetinin arifesinde tarih yazmıştır. Üniversiteleri eğitim yuvasından, PKK kamplarına çevirenler ve buna göz yumanlar, gönlü vatan aşkıyla yanan yüzlerce Fırat'ı karşılarında bulacaklardır. Çukurova Üniversitesi Öğrenci Konseyi olarak bu kahpeliği unutmayacağız ve Fırat Çakıroğlunu her fırsatta hatırlatacağımızdan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Ruhun şad olsun yiğidim!"

Yazarın Diğer Yazıları