"Çingenelerin Sosyal ve Toplumsal Sorunları-Mahcup Red Notaları" adıyla kitaplaştırılan çalışma beş ayrı araştırmanın bir araya getirilip konunun bütünleştirilmesiyle ortaya çıktı. Çalışmada büyük emeği bulunan diğer akademisyenler ise Bahriye Eşeler ve Eren Topuz. Kendi alanında büyük bir boşluğu dolduran projenin hikaye ve amacını Prof. Dr. Baran Dural şöyle özetliyor:
Bu eser, aralıklarla yürütülen saha çalışmasıyla birlikte, son 7 yılın ürünü bir çalışma. Proje, Bandırma odaklı özgün bir proje olarak başlatılan ve Çingene gençlerinin eğitimlerine katkı sağlarken, katılımcı gençlerin en başarılı sayıldıkları müzik alanının, itici güç olarak kullanıldığı, "Sevginin Ritmi" projesine, danışman Harun Karacan''ın çağrısı üzerine dışarıdan katılımıyla doğdu. Gönüllülük esasıyla sürdürülen proje, Karacan''ın ani vefatı, benim, Çingenelerin güncel-toplumsal sorunlarına ilişkin algısını keskinleştirerek, aynı konuda çalışmalarda bulunan Bahriye Eşeler ve Eren Topuz ile iletişim kurmamla yeni bir boyut kazandı. Bu durum, eser kapsamının genişlemesine neden oldu. Toplam 5 bölümden oluşan, "Mahcup Red Notaları", Türkiye Çingenelerinin toplumsal-sosyal sorunlarını tartışmaya açmak, başlıca sorun alanlarının çözümüne katkıda bulunmak adına kaleme alındı.
Kitabın ilk bölümünde Çingenelerin belli başlı sorunları, yoksulluk-yoksunluk ilişkisi ekseninde genel olarak özetlenmektedir. Daha sonra, "Sevginin Ritmi" projesi üzerinden, eğitime erişim hakkı, Çingene gençliği özgülünde tartışmaya açılmakta, Çingene kökenli öğrencilerin, derslerdeki başarısızlığının bir kader olmadığı, veriler somut örneklerle savunulmakta.
İkinci bölümde; üniversite gençliğinin, kalabalık bir Çingene mahallesini içinde barındıran Şişli''nin Kuştepe mahallesine yaklaşımları, Çingene kökenlilerle ilişkileri ve kafalarında beliren Çingene algısı üzerine yoğunlaşılmaktadır.
Üçüncü bölümde, Bandırma''da yapılan görüşmelerden oluşturulan kontrol topluluğundan edinilen görüşler denetiminde, Tekirdağ''da sürdürülen alan araştırmasının bulguları paylaşılmakta.
Dördüncü bölüm hegemonya olgusu etrafında, Çingene alt-kültürünün, hâkim üst Türk kültürüyle kurduğu ilişkiye ayrıldı. Tarihsel örnekler, karikatürler ve çizimlerle süslenen bu bölümde, diğer alt kültürlerle ilgili kitap genelinde yapılan değinilere işaret edilerek, Çingenelerin karşı-hegemonik örgütlenmesi değerlendirildi. Bu değerlendirmede Çingenelerin seslerini en net duyurabildikleri Çingene ezgileri-müzikleri, başat yol göstericiler oldular.
Prof. Dr. Baran Dural bu açıklamaları sonrasında değerlendirmelerini şöyle noktalıyor:
Son olarak toplumun diğer unsurlarının Çingenelerle iletişim kurarken ya da Çingenelerle iyi geçindiklerini ifade ederken, dikkatli olmaları ve "gizil aşağılama" ediminden kaçınmaları zaruridir. Örneğin "güzel Türkçemiz"den bahsederken söze nasıl, "ana, avrat, soy, sop" gibi veciz argo tamlamalarla başlanmıyorsa, Çingenelere sempati duyduklarını ileri sürenlerin, hemen ikinci cümlelerini, "sipali, şopar, naşlamak" gibi argo kelimelere dayandırmamaları önemlidir. Bilinmelidir ki Çingeneler, Türkiye Cumhuriyetine çok sayıda, siyasetçi-vali-hekim-sanatçı katmış bir topluluktur. Bu kişilerin bazılarının isimleri kitap genelinde de geçmektedir. Bu topluluk arasında özellikle sanatçıların, Türkçe''yi konuşmadaki duyarlılıkları ve yorum güçleri. Çingenelerle ilişkin hemen her şeyin, hiç duraksamazcasına ve büyük bir hoyratlıkla, toplumsal bilinçaltında hatalı biçimde kodlanmasını engellemelidir. Bu da diğer toplulukların, empati ve yanlış bilinç halinden kendilerini kurtarmalarıyla mümkündür.
Kitaptaki ana konu başlıkları şöyle:
- Çingene (Roman) Kökenli Gençlerin Alt Kültürleri Üzerinden Toplumla Bütünleşme Çabası: Sevginin Ritmi Projesi.
- Üniversite Öğrencilerinin Gözüyle Çingeneler.
- Dezavantajlı Bir Grup Olarak Çingenelerin Yerel Yönetim Mekanizmalarında Algılanırlık Durumu: Tekirdağ ve Bandırma Örneği.
- Bir Karşı Hegemonya Kültürü Olarak Çingene Müziği: "Mahcup Red Nota"ları.
- Türkiye''de Yaşayan Çingenelerin Yurttaşlık Algısı.
Paradigma Akademi Yayınları İletişim: fahrigoker@gmail.com
***
Cinayet yazarı bir cinayet işlerse...
Dünyaca ünlü polisiye roman yazarı Agatha Christie, Aralık 1926''da arkasında hiçbir iz bırakmadan ortadan kaybolur.
Yürütülen geniş çaplı operasyona rağmen ünlü polisiye yazarı bir türlü bulunamaz.
On bir gün sonra bir kaplıca otelinde ortaya çıktığında kocasının metresinin adını kullandığı öğrenilir. Ünlü yazar, kayboluşu ve orada ne yaptığıyla ilgili herhangi bir açıklama yapmaz. Bugüne dek bu gizem çözülememiş, o, on bir günde yaşananlar hiçbir zaman öğrenilememiştir.
Peki ya Agatha Christie hain bir şantajcının kurbanı olduğu için ortadan kaybolduysa? Amansız bir düşmanla savaşıp onun kıskacından kurtulmak için umutsuzca çabaladıysa? Gizemli cinayetlerin kraliçesi bir cinayet işlemek zorunda kaldıysa?
Andrew Wilson, "Cinayet Ustası" romanında merkezine dünyanın en ünlü polisiye yazarı Agatha Christie''yi alarak gerçek ile kurguyu ustaca harmanlıyor. Zekâ dolu üslubu, tempoyu bir an bile düşürmeyen gerilimli anlatımıyla okuru şaşırtıyor.
Guardian''ın, "Gerçekler ışığında yazılmış, elinizden bırakmak istemeyeceğiniz bir polisiye... Ünlü yazarın korkularının ve umutlarının anlatıldığı muhteşem bir eser" yorumuyla okurlarına tavsiye ettiği "Cinayet Ustası" gerçek yaşam öyküsüne dayanan, soluk soluğa okunacak bir roman.
Altın Kitaplar Tel:(0212) 446 38 88
***
HAFTANIN KİTABI
Türk devrimi ve arka planı
Tarihçilerce "katastrofik" ve "karanlık" bir evre diye nitelenen iki dünya savaşı arası dönem, Türkiye''nin kendi "yeni insan"ını inşa ettiği yıllar oldu. Çağdaş bilim ve eğitim anlayışının temelleri uluslaşmanın ilk evrelerine özgü romantik özlemlerle 1930''lu yıllarda atıldı. Harf devrimi ertesi 1928-1938 evresi bilim anlayışında milat sayıldı. İlköğretimden yükseköğretime antropolojik verilerle yüklü bir geçmiş vurgulandı.
Süreç tarih, coğrafya, dilbilim, mantık, jeoloji, biyoloji başta olmak üzere geniş bir bilim yelpazesini kuşattı. Kültür devrimi ise Anadolu insanı üzerine Batı''daki nasırlaşmış ön yargıları sorgulayan bir projeye dönüştü. Prof. Dr. Zafer Toprak, "Cumhuriyet ve Antropoloji " adlı kapsamlı çalışmasında yine çok zengin bir malzeme külliyatına dayanarak, bunalımlı bir evrede doğayla barışık bilimsel kaygıları belgeleriyle dile getiriyor ve 1930''lu yıllarda gerçekleştirilen bilimsel ve kültürel devrimin geri planında yer alan birikime odaklanıyor. "Cumhuriyet ve Antropoloji" Tanzimat sonrası yüz yılı kapsayan bir bilim tarihi.
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları Tel:(0212) 252 39 91
***
Dünyayı sarsan gençlik: 1968
Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı''nın başta Fransa ve Türkiye olmak üzere dünyadaki 1968 öğrenci hareketlerini incelediği "Öğrenci Ayaklanmaları" adlı bu önemli çalışması, içerdiği bilimsel yöntem ve çeşitli üniversitelerde yapılan öğrenci araştırmaları verilerine dayandığı için, bu alanda yapılan çalışmalar içinde öne çıkıyor...
Kışlalı, öğrenci ayaklanmaları konusunda çok önemli tezler oluşturuyor, öyle ki, o tezleri ve bu kitaba dayanak oluşturan araştırmaların sonuçlarını, bugünün öğrenci ayaklanmalarının ortaya çıktığı zeminde de görmek mümkün...
Kırmızı Kedi Yayınevi Tel:(0212) 244 89 82
***
KÜTÜPHANEMDEN
Her gittiği şehirde tarih yazan lider
Atatürk''ün yurt gezileri hakkında yaptığı çalışmalarla tanınan Mehmet Önder''in, bu konudaki araştırmalarını topladığı kitaplardan biri de, "Atatürk''le Adım Adım Türkiye" adını verdiği eseridir. Kitabın ilk baskısı 1984 yılında Ankara''da Kültür Ofset Araştırma Yayınları tarafından yapılmıştır. Mustafa Kemal''in (Atatürk) hayatı boyunca elli iki il merkezine çeşitli ziyaretlerde bulunduğunu kaydeden Mehmet Önder, bu gezilerle ilgili şu değerlendirmede bulunmuştur:
"Mustafa Kemal''in kazanmış olduğu zaferleri ve yeni Türk Devleti''nin kurulmasından sonra yapmış olduğu inkılâpları, Anadolu''nun çeşitli yerlerine gerçekleştirmiş olduğu yurt gezileri içinde değerlendirmek gerekir. Mustafa Kemal gerçekleştireceği inkılâpları masa başında kararlaştırıp, arkasından hemen uygulamaya koymamıştır. Mustafa Kemal, her inkılâptan önce çıktığı yurt gezilerinde gerçekleştireceği inkılâbın ilkelerini anlatmış, Türk milletinin görüşlerini almıştır. Uğradığı her köy, kasaba ve şehirde, milletini çevresinde tek bir yürek, tek bir ses olarak görmüş, kendisine karşı gösterilen sevgi ve bağlılığı şahsına mal etmemiş, Türk milletinin bir temsilcisi olarak, yaptıkları yine Türk milleti tarafından onaylanmıştır. Hemen her geziye çıkışında Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği, uğrayacağı illere "karşılama törenleri yapılmamasını" duyurmasına rağmen, öğretmeni-öğrencisi, memuru-esnafı, işçisi-işsizi köylüsü-şehirlisiyle tüm halk O''nun geleceği yollara dökülmüş, hele Cumhuriyeti emanet etmiş olduğu gençler peşini asla bırakmamıştır. Mustafa Kemal''i (Atatürk) görmek her Türk için bir mutluluk olmuş, görenler görmeyenlere ve hatta sonraki nesillere anlatmışlardır."
(Ahmet Yabuloğlu)