Bir başka 15 Temmuz

Bugünü ihmal ettiklerimizi telafi günü ilan ettim gitti.

Bu gazeteleri sizler için yaptığımıza, ancak siz varsanız var olduğumuza göre, herkesten önce kulak vermemiz gereken de sizsiniz sonuçta.

Çok uzaklardan, Kazan'dan gelen bir mektupla başlayalım. Bizim, artık dostumuz da olan okurlarımızdan Emin Dindar, samimi bir sorgulamaya davet etmiş iktidarı:

"Fetö, iktidarın alnı secdeli din kardeşiydi. Fetullahçı örgütle "beraber yürünen yollar", devleti paylaşma konusunda tüketilince iktidar bu ilişkiyi sorgulamaya başladı. 7 Şubat 2012 krizi sonun başlangıcı oldu... 17-25 Aralık 2013'te iktidar mensuplarının kirli ilişkilerinin bir kısmı servis edildi.

Bu filmin benzerini daha önce görmüştük. 2010 yılının Mayıs ayında, Deniz Baykal'ın CHP Genel Başkanlığından ve Haziran 2011 seçimlerinden 35 gün önce MHP genel başkan yardımcılarının görevlerinden istifasına neden olan mahrem görüntüleri internete servis edilmişti. Çekilen bu kayıtlar belli ki siyaseti yeniden şekillendirmek için kullanılacaktı. İktidar bu işi kimin tezgahladığından çok seçim çıkarlarına odaklandı. Çünkü besleyip, büyüttükleri yılan o dönem kendilerini ısırmıyordu...

Ve tabii ki Ergenekon ve Balyoz kumpasları.

Dönemin başbakanı "İtalya'da Temizeller Operasyonunun savcısına saygı duyuyorsunuz. Türkiye'deki Temizeller Operasyonunu yapana da saygı duyun (Zekeriya Öz'ü kastederek). Bırakın bakalım nereye varacak bu işin sonu" diyordu. İşte işin sonunun vardığı yer kara temmuz oldu. Ordunun milliyetçi, vatansever mensupları bu süreçle tasfiye edilirken, Fetullahçı militanlar bir bir köşe başlarına yerleştiriliyorlardı.

İktidar için önemli olan kendi siyasi ikbali. İktidarını korumak için yararlı olan her şeyin doğru olduğunu düşünüyorlar. Amerika'nın Irak'a getirdiği demokrasi (!) eğer onların çıkarlarına hizmet ediyorsa Amerikan askerlerinin evlerine sağ salim dönebilmeleri için dua edebiliyorlar. Eğer mesele devletin yönetim şeklini değiştirmekse dün HDP ile iş tutarken bugün MHP ile ittifak oluşturabiliyorlar.

Asıl sorulması gereken soru şu.

Fetullahçı terör örgütü 15 Temmuz 2016 günü 14 yıllık CHP iktidarına karşı darbe girişiminde bulunsaydı iktidarın tavrı ne olurdu?

Millî mücadelenin ezeli düşmanı Şeyh Said'lere, Mustafa Sabri'lere, İskilipli Atıf'lara iktidarın hayranlığı sır değil.

Dersim isyanında devlete kazan kaldıran Seyit Rıza ve avaneleri için "eğer devlet adına özür dilenecekse, böyle bir literatür varsa ben özür dilerim, diliyorum" diyenler, 15 Temmuz darbesinde kimi mağdur olarak görürdü?

Göz göre göre gelen darbeye neden olan CHP iktidarı "Rabbim de milletimde bizi affetsin" dese bugünkü iktidar sahipleri haklarını helal eder miydi?"

Üniversitelerde ittifak yok mu?

Bu defa da 15 yaşından beri okurumuz olan, beraber büyüdüğümüz bir hukuk fakültesi öğrencisine kulak vereceğiz.

Siyasetin, üniversitelerdeki konsey seçimlerini dizayn için giriştiği 'ayak oyunları'ndan yakınan ve üniversitelerde iki senede bir yapılan konsey seçimlerinden sonra yapılması gereken "ulusal konsey seçimi"nin 6 yıldır türlü bahanelerle yaptırılmadığını ifade eden üniversiteli arkadaşımıza göre, "bunun tek sebebi seçimi Ülkü Ocaklılar'ın kazanıyor olması."

Gerçekten de -son birkaç yılı bilmiyorum- birkaç yıl öncesine kadar ülkücü öğrenciler konsey seçimlerinde belirgin biçimde öndeydiler.

Bu yıl üniversitelerde yapılacak konsey seçiminin "mevzuatta değişiklik yapılacağı, mevcut sistemin fayda sağlamadığı" gibi gerekçelerle iptalinin perde arkasındaki asıl mesele sahiden buysa;

"Beka" gerekçesiyle yapılan ittifakın, "beka"mızın en güçlü garantörlerinden olan, "birinci vazifesi" bu olan Türk gençlerinin eğitildiği üniversitelere uğramaması tuhaf geldi bana.

Bütün siyasi hesapların ötesinde, en büyük ittifakımızın onların üzerinde olması gerekmez mi aslında?

Ha bir de...

Konsey başkanlarını toplantılarınıza, kurullarınıza "formaliteden" dahil eder ve "öğrencinin sesi"ne kulak vermezseniz, sistemin "fayda sağlaması"nı nasıl bekleyebilirsiniz?

SORU-YORUM

2. Ordu Komutanı Metin Temel'in "kızağa çekilmesi"nin gerekçesi Fatih Altaylı'nın yazdığı gibi "Sorunlu bir komşumuzla sorunlarımızı daha da artıracak ve yeni dönem müttefikimizle sorunlar doğuracak bir emri ve bu emirdeki ısrarı" ise; ve 2. Ordu'nun sorumluluk alanını düşününce bu emir "sorunlu komşumuz Yunanistan"la ilgili olamayacağına göre bilin bakalım neresi;

a) Suriye?

b) Irak?

c) İran?

Yazarın Diğer Yazıları