Bir Adama, Bir Destan Şairi...
İki destan kitabı... Gülce Yayınları arasından çıkmış... 14.05.2016 tarihinde Fethiye'de imzalı olarak armağan edildi şairince... Şairin adı Harun Yiğit...
İlk kitabın adı "Buzların Tutuştuğu Yer Sarıkamış"... Buzların tutuştuğunu duymuş şair, okumuş, çok okumuş, sonra demiş ki "Antalya sıcağında buzların tutuşmasını yeterince anlayıp algılayamam, oralara gitmem gerek"... Bu dediğini yapmış, benim de karış karış bildiğim o coğrafyayı dolaşmış, şehitlikleri ve araziyi görmüş...
Sarıkamış gâzisi bir dedenin torunuyum, Sarıkamış'ta evlendim, 13 yıl yaşadım da orada. Ve Sarıkamış'ı çok yazdım, şiirlerimde, öykülerimde, oyunlarımda var Sarıkamış... İşte bundan dolayı Harun Yiğit kardeşim tam adamına armağan etti bu kitabını...
Kitabın en başında şairimiz "Sarıkamış sadece ağıt değildir/Kırmızının ak'la/Kanın karla seviştiği yerdir./Buzların alev alev yandığı yerdir/Sarıkamış sadece ağıt değil/Sarıkamış bir destandır" demiş ve sonra koyulmuş bu destanı yazmaya. Tam 224 sayfa yazmış.
Yazdıklarından örnekler sunarak kitabın tümü hakkında fikir verebilmek ve bu arada da en iyi şiirleri seçebilmek için dikkatlice okudum bu yapıtı. Derlediklerimi paylaşayım:
"Donmak"... O yerlerin, o harekâtın simge sözcüğü... Harun Yiğit de donma üstüne yazmış elbette:
"Binlerce can ak örtüye uzanmış/Ben sana ne diyeyim ey Sarıkamış?!/Beyaz cehennemden yolları donmuş/Donmuş da civanım donmuş/Taze gelin dul kalmış"
Ve Enver Paşa'ya şairce eleştiri, pek vurucu, pek doğrucu, had bildirici:
"Haddini bilmeyen/Hudut çizemez/Haddini bilmeyenle hudut çizilmez/Hudut haddin sınırıdır/Hiddet haddin belasıdır/Haddini aşanlar/Hudutlarını koruyamazlar/Sınır çizgisi/Sinir çizgisidir"
Harun Yiğit'in ikinci kitabında kadim Türk destanları var. Yaratılış, Şu/Alp Er Tunga, Oğuz Han, Ergenekon, Bozkurt, Göç ve Satuk Buğra Han destanlarını aslına uygun olarak yeniden yazıp manzumlaştırmış...
"Sevdiğini sakınırmış goncadan/Yaptığını düşünürmüş inceden/Kalleşliğin kokusunu önceden/Sezer imiş Alp Er Tunga" dizelerini de bu kitaptan örnekleyeyim.
Ve gelelim yazımın başlığına aldığım "Adama" şairine. O şairin adı Nuray Tunç. Tunç'un kitabı "Vaktin İnsanları" adını taşıyor, İlkim Ozan Yayınları'nca yayımlanmış. 155 sayfalık kitaptaki tüm şiirler bir şaire ya da sanatçıya adanmış. Adanmışları bilmek gerek adamak için, bilmek için de onları okumak, dinlemek, anlamak gerek. Şair bu yetenek ve birikimde...
"Şiir Ne İster" adlı şiirden başlayalım, şair bu şiiri Cemal Süreya'ya adamış.
"Şiir yalnızlık ister/Kapı kollarında bırakılır kalabalık/Ne gitmelerde ne gelmelerdedir şiir/Şiir boşluk ister/Pencereden uçup giderken heceler/Şiir bazen yakalanmak ister.../Biraz salaş, biraz kayıtsızlık ister şiir/Sarhoşken susmayı, ayıkken bağırmayı/Günahla yoğrulup sevapla arınmayı ister şiir"
Kitap "Onlar Destandılar" adlı şiirle başlıyor, bu şiir, bir toplu adama, bir şairler geçidi... Son kümesini sunayım tadımlık:
"Cumhuriyet'in ebedi güneşinde İlhan Selçuk/Bir selvi gölgesinde denizin gömleğini giyerken/Yusuf Ziya Ortaç/Suyum, Unum, Buğdayım Şükrü Erbaş/Kahramanların Ölümünde/Sarı Zeybek'le doğuyor H.Nihal Atsız milletime..."
Adama izleğinden niteliklilik, özgülük ve özgünlük çıkarmış, Nuray Hanım, kutluyorum, okumanızı öneriyorum...