Binali Yıldırım'ın yol haritası...

İstanbul'un en çok Ankara'ya dönüşlerini sevenlerdenim. Boğaz'a, balığa, rakıya rağmen sarmaz beni İstanbul... Boğulurum, sıkılırım, daral gelir... Bir an önce köyüme Ankara'ya dönmek için can atarım... Trafiği, gürültüsü, kalabalıklığı boğar beni. Arabamla gitsem dahi sokağa çıkasım gelmez. Uçakla gitsem, bir yerden bir yere hareketlenmek için taksiye binmekten korkarım. Metrobüs çılgınlığına hiç yeltenmem. Dolmuşları öcü gibi gelir bana. Tüm cesaretimi toplayıp kendimi sokağa atmadan önce mutlaka güvenilir arkadaşlarımı arar gideceğim mıntıkadaki sağlam lokantaların ismini ve adreslerini alırım. Cebimde bol para yoksa kafamı camdan bile dışarı çıkartmam... Bir dostum, beni, ısrarla İstanbul'a davet ederse tek şart koşarım "gidene kadar sen gezdireceksin." Kabul ederse davete icap ederim!..

İstanbul'u sevmez değilim, çok severim. Ama onu uzaktan sevmek sevgilerin en büyüğüdür en güzelidir diye düşünürüm. Bir Mustafa Kemal'in Türkiye'yi kurtarmasını beklediğim gibi bir Fatih'in çıkıp İstanbul'u yeniden fethetmesini bekleyenlerdenim... Yaklaşan mahalli seçimlerde içinde yaşadığım Ankara gibi İstanbul'daki gelişmeleri de çok yakından takip etmeye çalışıyorum. Aynen, İzmir, Bursa, Adana, Mersin, Eskişehir, Antalya, Iğdır, Kars, Düzce, Trabzon, Ordu, Samsun, Gümüşhane, Zonguldak gibi...

Kuruluş aşamasından beri çok yakından takip ettiğim AKP'yi hiç bir seçim döneminde bu kadar sıkıntılı görmemiştim. Cadı kazanından beter kaynıyor... Onlar tarafından "yanlış aday tercih edildi" diye örtülmeye çalışılan sıkıntı -özellikle büyükşehirlerde- sahada hâlâ giderilmiş değil. Her geçen gün daha da büyüyor. Dışarıya pek çaktırmasalar da bir kıvılcımda kan gövdeyi götürecek gibi bir fotoğrafı izliyorum. Geçenlerde, AKP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Binali Yıldırım'ın temposunun AKP içinde yarattığı hoşnutsuzluğu anlatan bir yazı kaleme almıştım. Karşılaştığım bir çok AKP'li isim "az bile yazmışsın" dedi. Binali Yıldırım'ın istemeye istemeye aday yapıldığını sağır sultan bile biliyor.Nedenlerini de!.. TBMM Başkanlığı koltuğunu bıraktı gitti, AKP'de hâlâ Binali Yıldırım ve gelecekte -eğer kazanırsa- İstanbul'un nasıl yönetileceği kavgası, tartışması sürüyor.

Günlük siyasetin gerçeklerine baktığımız zaman şöyle bir fotoğrafı çok rahat ortaya koyabiliriz;

Binali Yıldırım, Ulaştırma Bakanlığı döneminde gerçekten çok rahat ve hatta "bağımsız"dı. İstediği gibi, köprü ve otoyollar yapabiliyor, iletişim şirketlerine ve de müteahhitlik firmalarına hükmedebiliyordu. Tabii ki, Erdoğan'ın direktif ve isteklerini de dengeleyerek. Binali Yıldırım son Başbakan oldu. Hatırlayın çok yakın geçmişi... Etliye sütleye hiç karıştı/karışabildi mi?.. Herhangi bir icraatta şahsi imzası var mı?.. Türkiye'nin en çetrefilli döneminde dış politikada, ekonomide herhangi bir ağırlığı oldu mu?.. Ağzından çıkan tek bir lafı hatırlayanınız var mı?.. Başbakanlıktan azledilen Ahmet Davutoğlu bile Süleyman Şah türbesi kaçırılırken kahramanlık fotoğrafları servis etmişti!.. Geçenlerde bir gazeteci dostumun ofisinde, "son Başbakan" olarak hazırlattığı, oldukça pahalı kağıda bastırılan bol fotoğraflı kitapçığı inceledim. İnanın bana, ilçe belediyelerinin hazırladığı icraatın içinden broşürleri daha kapsamlı ve doludur!..

Bunca otoyol ve de köprü yaptıran Binali Yıldırım, İstanbul için açıklaya açıklaya Boğaz'a 2 yüzer sahne projesi açıkladı. Küçümsediğim, sanat ve kültür etkinliklerine karşı olduğumdan değil. Bir dünya şehrinin yüzlerce sıkıntısı varken tek ihtiyacı 2 yüzer sahne mi?.. Duydum ki; o sakinliği ve ılımlılığı ile bilinen/tanınan Binali Yıldırım bugünlerde çok sinirliymiş. Asabiyet kat sayısı her geçen gün daha da artıyormuş. Etrafını kırıp geçiriyormuş. Geçenlerde AKP'nin bir ilçe belediye başkan adayını "niye bu kadar çok proje açıklıyorsun. Nereden çıkarıyorsun bunları" diye çok sert bir biçimde fırçalamış. Arkadaş da şaşırmış ne cevap vereceğini bilememiş!.. Proceci Binali Yıldırım'dan böyle bir fırça... İnanılır gibi değil!. Bu anekdotu bana aktaran AKP'li arkadaşım, konuyu İstanbul ilçelerinde ağırlıklı olarak Binali Yıldırım'ın Karadeniz kökenli isimlerin aday gösterilmesine ve kendine tercih hakkı tanınmamasına bağlıyor da ben pek öyle düşünmüyorum. Durumu, İstanbul'da siyaseti çok yakından izleyen bir dostuma aktardım ve yorumlamasını istedim. Aynen şunları söyledi;

"Binali Yıldırım'ın çok sinirli ve isteksiz olduğu doğru. Bu biraz da aşırı kibirden kaynaklanıyor. Bence asıl sıkıntısı, eğer İstanbul'u kazanırsa nasıl yöneteceğine ilişkin. Seçildikten sonra Bilal Erdoğan ve Berat Albayrak ile yaşayacağı kavgaları düşünüyordur. Aile çiftliğine kahyalık yapmak için görevlendirildiğini o da biliyor. Asıl sıkıntı kaynağı burası."

Bu değerlendirmeye katılır, katılmazsınız... Ben, daha farklı bir açıdan bakıyorum. Biraz da siyasi kulislerden kulağıma gelen bilgilere göre... Bugünlerde, AKP içinden yeni bir parti kurulacak fısıltıları dolaşıyor ya!.. Bütün objektifler de Abdullah Gül, Ali Babacan ve biraz da Ahmet Davutoğlu'nun üzerine çevrilmiş durumda... Bu üçü hakkında kanaatlerimi tekrarlamayacağım!.. Peki, Binali Yıldırım önderliğinde AKP içinden kopacaklarla yeni bir parti kurulabilir mi?.. Soruya çok şaşırdınız değil mi?.. Bana şimdi, Binali Yıldırım'ın Erdoğan'a bağlılığı hakkında tonlarca laf sayıp "hadi oradan" mı diyorsunuz?.. Hatırlatırım!.. "Olmaz". "Nayır nolamaz" denen nice şeylere şahitlik etmedik mi bu ülkede?.. En basiti, bebek katili Öcalan'ın ipten Devlet Bahçeli sayesinde kurtulabileceğini, sonrasında da "sayın" olabileceğini hiç tahmin edebilir miydiniz?.. Burası Türkiye!.. 1 Nisan sonrası çook ilginç şeyler olacak..

Yazarın Diğer Yazıları