NTV'den İlker Kocaş'ın haberine göre içinde yaşadığımız evrenden tamamen farklı paralel bir evren veya evrenlerin olup olmadığı uzun bir süredir bilim dünyasının tartıştığı konuların başında geliyor.
İnsanoğlunun hayallerinin sınırlarını zorlayan paralel evren teorisi yıllardır kurgunun da vazgeçmediği öğelerden bir tanesi.
Paralel evren teorisi, yani içinde yaşadığımız evrenin dışında başka bir evrenin daha bulunduğu hipotezi bir kez daha gündemde.
Bu iddia son birkaç gündür yerli ve yabancı pek çok gazetenin manşetlerini süslüyor.
Benzer bir durum geçtiğimiz yıllarda pek çok sitede yer alan ‘NASA açıkladı: Burçlar değişti’ başlıklı haber ile de karşımıza çıkmış, bunun sahte haberler üreten bir sitenin ana akım medyayı kandırma girişimi olduğu ortaya çıkmıştı.
Peki kısa sürede pek çok internet platformunun Türkçeleştirdiği bu haberlerdeki iddialı ifadelerin ne kadarı gerçek ne kadarı abartı?
Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) destekli olarak yapılan bir araştırmanın bulgularının, paralel evren teorisini destekler yönde dair kanıt sunduğu iddiası ilk olarak New York Post, Express ve Daily Star gibi tabloid gazetelerin manşetlerinde yer aldı.
Kısa cevap: NASA'nın maddi olarak desteklediği deneyde zamanın geriye doğru aktığı paralel bir evrenin keşfedildiği iddiasını destekleyen tek bir delil bile bulunmuyor.
Ancak bu deneyin bulgularının önemsiz olduğu anlamına da gelmiyor. Hayya uzay ajansının 2003 yılında evreni dolduran hayalet parçacıkları aramaları için 35 milyon dolar fon sağladığı araştırma kapsamında oldukça ilginç bulgulara rastlandı.
Antarctic Impulsive Transient Antenna (ANITA) isimli deney kapsamında özel olarak tasarlanan bir balon, yaklaşık bir ay boyunca yükselerek uzaydan gelen yüksek enerjili parçacıkları aradı.
Projede görev alan bilim insanları bu deney sonrası mevcut fizik anlayışımıza meydan okuyabilecek temel parçacıkların kanıtları olan sinyalleri saptamayı başardı.
Araştırmayı ilginç kılan şey ise keşfedilen Nötrinoların Dünya’dan gelmesiydi. Zira bugüne kadar bunların evrenin derinliklerinden gelmesi gerektiği düşünülüyordu.
