Bileylendik... (13 Eylül 2016)
Bayramlar gerçek bayram tadında olmadığı için bir türlü sevemedim. 6 Ocak 1991 de babamı kaybedince zehir olmuştu bayramlar. Yetimliği yediremedim, sindiremedim yıllarca. Çocuklarım ve anam için bayrammış gibi davranışlarımda çok sakil dururdu. Yakınlarıma, sevdiklerime tebessümden çok hüzün yansıttığı söylerler hep. Nitekim yıllar sonra Hasdal Cezaevinde yazdığı kitabı imzalayıp yollarken "Hüzünle gelen adam" deyi vermişti Sevgili dost Mustafa Önsel... Kumpas davalarının başladığı günden bu yana da bayramlardan neredeyse nefret etme noktasına geldim. Masumiyetlerine sonuna kadar inandığım tutukluların anne-baba-eşleri ve çocuklarının yüzüne nasıl bakacağım diye kahroldum bayramlar boyunca.Arşivime kısa bir göz attım. 1991'den bu yana bayram yazılarımın tamamı hüzün yüklü. Tekrara düştüğümü bile bile her defasında "bayram gelmiş neyime... kan damlar yüreğime türküsünün ölümsüz dizelerini paylaştım hep. İnsanın sevdikleri ile beraber olmadığında bayramın da, özel günlerinde anlamı yok. 20 Haziran 2016'da canım annemi kaybedince dünyamın karardığını sanmıştım. Öksüz ikinci bayramı yaşamanın acısı kanatıyor yüreğimi. Başına gelmeyenin hoşuna gidermiş der büyüklerimiz anasızlığın dayanılmaz yalnızlığı öyle bir çöküyor ki kaldırmak mümkün değil. Oyy diye bağıra bağıra ağlayamadığım için de dolu için. Resimlerine bakarken gırtlağıma düğümlenen hıçkırıkları da özgür bırakamadığım cam kesikleri batıyor yüreğime. Paslı çiviler çakılıyor kafama. Hüznü taze baharlara benzettiğim cahil günlerime yanıyorum. Keşkelerim daha da depreşiyor bayramlarda.
Bol keseden "benim hiç keşkem olmadı" diyenlere öfkeliyim. "Robotmusunuz ya" diyesim gelir keşkesizlere. Hadi anladık pişmanlık duyulmayışları. Ancak keşkesiz insan olmaz! En azından bayramlarda bir araya geldikleri ya da gelemedikleri için "keşke biraz daha vakit ayırsaydım" diye iç geçirmeyen insan olabilir mi? Bu bayram bir keşkem daha oldu. Ankara Emniyet Müdürlüğünün KOM Şubu, Organize İşler Dairesinin nezarethanesinde belirsizlikle beklemekte olan halen özgürlüğüne kavuşamayan arkadaşlarımın yanında olmadığım için bir de üzerine sövdüm ihbar mektubu yazanlara... Kumpası kurup, listeyi hazırlattıkları çomarlar yarın öbür gün yakayı ele verince tanımayacaklar geçen bayramdaki baskına kalkışanlarda olduğu gibi. Tasmasını tuttuğu ite sahip çıkmayan sahibe de lanet olsun.
Güzel Annem "Ayarsız" derdi, çocuklarım da "huysuz" diyor bana. Her ikisi de doğru. Ayar tutmam.Çok şükür kimse de ayar veremez. Huysuzluğum zannediyorum muhalif ruhumdan kaynaklanıyor. Karşı durmak, muhalif olmak karakter haline gelmiş de olabilir. Dedim ya bence sakıncası yok. Beni hayata bağlayan kızım Aybikehan ile oğlum Erdem Kutalmış, "Baba ya senin gibi huysuz bir adamın bu kadar seveni olabileceğini tahmin etmiyorduk" diyerek telefonla arayan, Emniyetin önüne gelen, sosyal medya da destek mesajları yazan on binlerce insanın destekleyişine teşekkür ettiler. Tamamını kısa sürede okumak mümkün değil ancak hepsini arşivledim. En kısa zamanda tek tek cevap vermeye çalışacağım iltifatları ile ağlatanlara...
Sonuçta bayramlık bir söz ile bağlayalım. "Bizi diz çöktürüp bükmeye çalışsalar da ancak bileyleyebildiler!"