Bilal Erdoğan IRS'e vergi beyanında bulundu mu?
Tayyip Erdoğan’ın konuşmalarını biri çıkarak toplayıp biriktirse ve hangi konuda ne konuştu diye bir kitap haline getirip yayımlasa, inanın bir zamanların Akbaba dergisinden daha popüler bir kitap olur. Hayranım Tayyip beyin mantığına, mesela adam kendisi suçlu da olsa, savunduğu tez yanlış da olsa, bunu bile bile gözünün içine baka baka karşısındakini kendi yanlışının doğruluğuna ikna etmeye çalışıyor. Eğer baktı beceremiyor bu kez sizi düşman ilan ediyor. Belki ihbar bile edebilir Ergenekoncu diye.
Bir yandan da kahraman gibi tüm partisinin yolsuzluk ve yanlışlarını savunup duruyor. Adamın işi zor, bir yanda kendisinin pırlanta skandalı, öte yanda çocuklarını zengin etme numaraları, partinin aceleyle yürütülen kapkaç işlerini kamufle etme. Parti içinde ganimeti paylaşma kavgasına hakemlik, bunlar zor işler.
Bu aralar Tayyip beyin oğlunun başı Amerikan Vergi Dairesi IRS ile belaya girerse şaşmayın. Washington’da özellikle son pırlanta ortaklığı ardından Bilal’ın bu durumu IRS’e (Internal Revenue Service) beyan edip etmediği, bildirimde bulunup bulunmadığı konuşuluyor. Zira benim duyduğum kadarıyla Bilal’in Dünya Bankası’ndaki baba torpili ile kazandığı iki yıllık stajı sonrasında sözleşmesi yenilenmedi. (Bunu Dünya Bankası çalışanlarının ayrı bir durumu olduğu için belirttim. Orada çalışanlar vergi ödemezler, bu yüzden bizim Kemal Derviş gibi birçok kişi Amerikan vatandaşlığına geçmezler vergi vermemek için.)
Şimdilerde Başbakan’ın mahdumu, düşünce üreten bir kurumda yardımcı olarak çalışıyormuş. Dolayısıyla vizesi değişmiş olmalı. Amerikan yasalarına göre bu ülkede oturup çalışıyorsanız, vizeniz ne olursa olsun vergi beyannamesi doldurmak zorundasınız. Ve bu durumda da bir başka ülkedeki kazancınızı yıllık vergi beyannamenizde beyan etmek zorundasınız. Yani özetle bu kuyumculuk ortaklığını ve elde ettiği kâr veya zararı Amerikan Vergi Dairesi IRS’e beyan etmek zorunda. Burada herkesin korktuğu vergi dairesi kimsenin gözünün yaşına bakmaz, Başbakan oğlu falan demez adamı tutuklar ve hapse atar. Kaç tane kardinali, senatör ve milletvekilini hapsetti IRS.
Gerçi iki ülke arasında çifte vergilendirmeyle ilgili bir anlaşma var ama siz gene de durumu beyan ediyorsunuz, onlar karar veriyor ödeme yapıp yapmayacağınıza. Diyorum ya adamın işi zor. Bir de çocukların derdi çıktı ortaya, belediye başkanları yerine kavga et, milletvekilleri yerine kavga et, Ergenekon’a savcı ol. Zor dostum zor.
Bu arada Davos’ta yaşanan kriz unutuldu sanılırken, Türkiye bilmediği, hiç de hazırlıklı olmadığı sularda bir cahil ordusu ile pervasızcasına seyrediyor. Hamdolsun ekonomisi. Bizimkinin adı böyle. Halkını dilenci gibi görüp sadaka mantığı güden bir hükümet yönetiyor ülkeyi. Ve acilen yapılması gereken hiçbir şey ortada yok yakında da kaçmaya başlarlar.
Ne demek istediğimi özetleyeyim. ABD, ekonomik krizi tüm ağırlığı ile hissetmeye başladı. Her ay yarım milyon insan işsiz kalıyor, evlerini, sağlık sigortalarını kaybediyor. Arabalarına, eşyalarına haciz geliyor. Ülkenin orta kesimlerindeki halk bu kış kıyamette elektrik parasını, gaz parasını ödeyemediği için de bu enerji kaynaklarında kesintiler başladı.
Ülkenin yeni başkanı Obama, büyük bir hızla Kongre’den bir yardım paketini geçirdi. Amaç para kazanacak iş alanları yaratarak işsizliğe çözüm bulup ekonomiyi canlandırmak. Kendisinden önceki başkan Bush’un krizle mücadelede patronlara para akıtmasının aksine orta sınıfa para vermeye hazırlanıyor. Halkın parası olacak ki harcama yapabilsin ve bu tüketim ekonomisi ayakta kalabilsin.
Bizdeki durum da aynı. Büyük deprem sonrası alınması gereken önlemleri almamak gibi. Biliyorsunuz, beklenen depremde büyük kayıplar olacağı biliniyor. Bunun için de tüm kenti yıkıp yeniden yapamayacakları için, yolların, hastanelerin ve devlet daireleri ile okulların yeniden sağlamlaştırılması gerekiyor, ama siz etrafınızda bu kadar yıldır böylesine bir faaliyet görebildiniz mi? Ekonomik deprem konusunda da aynı. Diyorum ya biz fütursuzca ve umursamadan, “Bize bir şey olmaz” ve “Hamdolsun” temennileri ile aldık başımıza gidiyoruz.