Bıçak kemiğe dayandı (28 Temmuz 2015)
PKK, başından bu yana ’çözüm süreci’ni kendisini halk nezdinde meşrulaştırmak için kullandı. Güneydoğuda kitlelerin HDP’nin peşine takılmasında silahın etkisi kadar çözüm sürecinin PKK’yı meşrulaştırıcı etkisi de büyük olmuştur!
PKK’nın bölgede otoriteyi tekeline almak için yaptığı bütün eylemler, iktidarın akil adamları ve yandaş kesim tarafından çözüm süreci hesabına görmezlikten gelindi. Bu tür eylemlerin marjinal gurupların işi olarak nitelendirildi. PKK’nın çözüm sürecindeki eylemlerine AKP yandaşı kesimler “derin PKK’nın”, “PKK’nın içindeki kontrolsüz gurupların”, “çözüm sürecine karşı olan PKK’lı şahinlerin”, “paralel PKK’nın” işi olarak nitelendirildi. Kendi kendine yalan söyleyen bir anlayışla Türkiye karşı karşıya kaldı.
Türkiye’de endeksli yazarlar özellikle PKK’ya terör örgütü olarak değil ’yasa dışı örgüt’sıfatı vermeye başladılar. Onlar bebekleri beşikteki kundaklarında katledenlere “bebek katili” dememeye özel bir önem atfettiler. Dağdaki PKK’lılara ağlayan yetkililerden, Kandil’dekilere ’eğitimli çocuklar’diyen bakanlar çıktı. AKP’nin yayın organları yıllarca PKK’nın imaj makeri gibi propaganda yaptılar.
Gelinen noktada DEAŞ’ın ortalığı kasıp kavurması, vahşet ve dehşet salması PKK’nın durumdan vazife çıkarmasına neden olmuştur. İçeride “çözüm süreci” yle dışarıda ise DAEŞ’e karşı mücadele eden ’kurtuluş savaşçısı’sıfatıyla PKK giderek meşruiyet kat sayısını artırdı. PKK, Kuzey Irak’ta Ezidi operasyonu, Kuzey Suriye’de kurduğu kantonlarda DAEŞ ile mücadele konsepti bağlamında ABD ile organik ilişkiler içerisine girdi.
Türkiye “çözüm süreci” bağlamında düğüm düğüm çözülürken ülkenin Başbakanı bu sürecin altına gövdesini koyduğunu açıklıyordu.
Bölgede devlet yok edilip, millet adeta PKK’nın silahlı milisleri tarafından rehin alınırken AKP hükümet yetkilileri Dolmabahçelerle, Akil Adamlarla halkı efsunlamaya devam ettiler.
Suriye’de kantonlar koridora, koridor Türkiye’yi kuşatmaya dönüştü. PYD’nin egemenlik kurduğu bölgelerden etnik temizlik sonucu Arap/Türkmen göç dalgası Türkiye’nin gözünü açtı. Bıçak kemiğe dayandığı ve durumun sürdürülemezliği anlaşıldı.
Türkiye bölgeye ciddi askeri yığınak yaptı ve gelişmelere seyirci kalmayacağını göstermiş oldu. Türkiye’nin ABD ile yürüttüğü görüşmeler anlaşmayla sona erdiği açıklanınca da PKK çıldırdı. Kuzey Suriye’de konumunu güçlendiren PKK, açıktan sürecin bittiğini açıkladı ve namlunun ucunu Türkiye’ye çevirdi.
DAEŞ’in Suruç bombacısı fırsat arayan PKK’yı harekete geçirdi. TIR’ları yakmaya, yolları kapamaya, polisleri ensesinden vurarak katletme eylemlerini hızlandırdı. Bu durum tek başına iktidarı kaybeden yaralı AKP hükümetini harekete geçirdi!
Bakanlar Kurulu toplanarak PKK’nın eylemlerini görüşüp mevcut tablo ile yola devam etmenin mümkün olmadığı değerlendirmesi yapıldı. Bölgede tamamen bozulan kamu düzeni ve güvenliğini sağlamak için yapılması gerekenler belirlendi.
Bu bağlamda bakanlar kurulunda aşağıdaki tespiti yaptığı basına yansıdı: “Mahkeme kuran, yol kesen, kamu düzenini bozanlar tutuklanıp, yargı önüne çıkartılacak. Kentlere de depolanan silahlar toplanacak. Çözüm süreci döneminde dağdan inenler de yakın takibe alındı. Bunlardan kamu düzenini bozanlara yönelik nokta operasyonlar yapılacak. Cizre’de kazılan tüneller iş makineleri ile ortadan kaldırılacak. Sözde mahkeme binalarına girilecek”.
Bölgede vaziyet bakan kurulunda açıklanandan da vahimdir. Ancak bu tespit bile “çözüm süreci” nin Türkiye’yi getirdiği yeri göstermesi bakımından ibret vericidir.
Bir hükümet düşünün ki üç yıldır ülkenin belli bir bölümünde yargı yapan, yol kesen, asayiş birlikleri kuran, tünel açan, silah depolayan ve vergi toplayan çeteleri görmezlikten gelmiş. Bir hükümet düşünün ki öldürülen korucuları, dağa kaldırılan insanları, yakılan araçları ve basılan şantiyeleri çözüm sürecine zarar gelmesin diye sessizce izlesin.
Silahlı terör yapan örgüte karşı bu iş silahla olmaz diyen AKP’nin geldiği yer burasıdır. Bıçak kemiğe dayandı ve uçaklar terör kamplarını bombaladı.