Cumhuriyet’ten Figen Atalay’ın haberine göre, Alman Lisesi’nden 2021 yılında mezun olanların 104’ü yurtdışındaki üniversitelere gitmiş. Mezunlardan yalnızca 10’u Türkiye’deki üniversitelerde öğrenim görüyor.
Notre Dame De Sion Fransız Lisesi 2021 mezunlarının yüzde 42’si Türkiye’de, yüzde 58’i yurtdışında okumayı tercih etti. Bu okulun 2020 mezunlarından yüzde 61’i Türkiye’deki, yüzde 39’u yurtdışındaki bir üniversitede okumaya karar vermişti.
St. Georg Avusturya Lisesi ve Ticaret Okulu 2020 mezunlarının yüzde 85’i yurtdışında bir yükseköğretim programına yerleşmiş.
Sağlık ve Eğitim Vakfı (SEV) liselerinden mezun olan öğrencilerin yüzde 50’si her yıl yükseköğrenim için yurtdışındaki üniversitelere gidiyor. Bu yıl da oran değişmedi.
MUTLU BİR GELECEK YOK
MEF Üniversitesi rektör yardımcısı, YetGen kurucusu Prof. Dr. Erhan Erkut, öğrencilerin üniversite eğitimi için yurtdışını tercih etmesiyle ilgili şu değerlendirmeyi yaptı:
“Sosyal medyadan aldığım bir habere göre İstanbul Erkek Lisesi’nin (İEL) bu yılki mezunlarının üniversite tercihlerinde ilk beş sırada Alman üniversiteleri var. Örneğin tam 30 öğrenci Münih Teknik Üniversitesi’ni seçmiş! 165 mezunun 105’i yurtdışında okumayı tercih etmiş. Çok iyi Almanca bilmelerine ve Alman üniversitelerine rahatlıkla girebilecek olmalarına rağmen geçmişte İEL mezunlarının yarısından fazlası Türkiye’de okumayı tercih ederdi. İlk defa 2019 yılında bu oran tersine döndü ve yurtdışında okuma eğilimi hızlanmış görünüyor. Benzer trendler Almanca eğitim veren diğer liselerde de görülmekte. Almanca bilen öğrencilerin Almanya’da üniversite okumayı tercih etmesi yeni değil çünkü Alman üniversiteleri hem ücretsiz hem de dünya çapında eğitim veriyorlar. Bunun yanında öğrenciler okurken çalışarak harçlıklarını çıkarabiliyorlar ve stajlarını da orada yapabiliyorlar. Yeni olan bu sayılardaki artış.
AKADEMİK ÖZGÜRLÜK YOK
Bu artışın nedenleri ise şu şekilde sıralandı:
1) Gitgide derinleşen ekonomik kriz ve bunun beceriksizce yönetimi gençlerde derin bir kaygı yaratıyor ve onları umutsuzluğa düşürüyor. Türkiye’de kendileri için başarılı ve mutlu bir gelecek göremeyen öğrenciler yurtdışına göçmek istiyorlar. Bunun da en kolay yolu olarak üniversite eğitimlerini yurtdışında almayı seçiyorlar. Sadece İEL değil, yabancı dilde eğitim veren tüm okulların mezunlarında son yıllarda yurtdışına yönelimde artış var.
2) Ülkemizde özellikle son yıllarda üniversiteler çok kan kaybetti. Akademik Özgürlük Endeksi’nde dünyada 175 ülke arasında 170. sıradayız. Üniversitelerde ne idari ne finansal ne de akademik otonomi mevcut. Liyakatin yerini biat almış durumda. İEL gibi üst düzey liselerden çıkan gençler bu durumu rahatlıkla değerlendirebiliyorlar. Ayrıca bu tür liselerin mezunları düşünce ve ifade özgürlüğüne önem veriyorlar. Bu öğrencilerin yurtdışı tercihini, özgür ve özerk olmayan bir üniversitede okumayı reddetme olarak değerlendirmek gerek.
3) İEL mezunlarının önemli bir kısmı tıp seçer. Ülkemizde doktorluğun prestiji son yıllarda hızla düştü. Doktorlara şiddetin önüne geçilememesi, meslek içi mobbing, saatlerin uzunluğu, zorunlu hizmet, ücretlerin düşüklüğü gibi nedenler tıp okumak isteyen İEL mezunlarının tercihini yurtdışına çeviriyor.
4) Geçmişte İEL mezunlarının en yukarıda gelen hedeflerinden birisi Boğaziçi olmuştu. Boğaziçi’ne üst üste paydaşlara danışılmadan atanan rektörler ve üniversite camiasının direnişi, Boğaziçi’ni düşünen İEL’lilerin tercihlerini yeniden değerlendirmesine yol açtı. 2021 mezunlarından sadece beş kişi Boğaziçi’ni seçti. Halbuki 2018 yılında bu sayı 31 idi.”
AVRUPA ÜLKELERİ REVAÇTA
Uluslararası Eğitim Danışmanları Derneği (UED) yönetim kurulu başkanı Eren Göker, salgınla değişen şartlara rağmen yurtdışında üniversite eğitimi alma talebinin, pandemi öncesine göre aynı düzeyde kaldığını söyledi. Yurtdışında üniversite eğitimi için tercih edilen ülke yelpazesinde bir genişlemenin olduğuna dikkat çeken Göker, şöyle devam etti:
“Pandemi öncesinde ilgi daha ziyade ABD, İngiltere ve Kanada gibi birkaç ülke üzerine yoğunlaşmışken döviz kurlarındaki dalgalanma, Avrupa üniversitelerinin görece uygun eğitim maliyetleri, Avrupa’da her ülkede artan İngilizce lisans programlarına katılabilme imkânı ve ülkemize fiziki yakınlığı gibi nedenlerle Almanya, Hollanda, Polonya, Macaristan gibi Avrupa ülkelerindeki üniversiteler de öğrenci ve velilerimizin ilgi alanına girdi.”
İLLE DE ALMANYA
Kadir Has Üniversitesi Türkiye Araştırmaları Grubu ile Global Akademi ortaklığında yapılan “Türkiye Eğilimleri Araştırması 2021” sonuçlarına göre, Türkiye’deki 18-20 yaş arasındaki gençlerin yüzde 18’i yurtdışında yaşamayı istiyor. Almanya, yurtdışında yaşamak istenen ülkeler sıralamasında ilk sırada yer alıyor. Almanya’yı sırasıyla ABD ve İngiltere izliyor.
Araştırmaya katılanların “Neden yurtdışı?” sorusuna yanıtları da şöyle:
Yaşam şartları (yüzde 45.9)
Ekonomik nedenler (yüzde 22.4)
Hak ve kişisel özgürlüklere değer verilmesi (yüzde 27.3)
KABATAŞ ERKEK LİSESİ’NDEN VİYANA’YA
‘TÜRKİYE’DE YABANCI GİBİYİM’
Kabataş Erkek Lisesi mezunu, Viyana Ekonomi Üniversitesi öğrencisi Selin Şeremet için yurtdışında eğitim, babasının Avusturya vatandaşlığı nedeniyle her zaman aklında olan bir seçenekmiş. Ancak İstanbul’u çok seven ve 17 yaşına kadar Viyana’da okumayı hiç istemeyen Şeremet, Viyana’ya geliş nedenini şöyle anlatıyor:
“Lise sondayken YGS ve LYS stresini yaşamak istemiyordum ve artık sınavlardan ve rekabetten de çok bunalmıştım. Avusturya hükümeti çifte vatandaşlığı yasakladığı için 18 yaşıma gelince bir karar vermem gerekiyordu ve ben de Türk vatandaşlığından çıktım. Türkiye’ye kıyasla yurtdışındaki eğitim sistemi bana daha çok hitap ediyordu ve iş olanakları da daha fazlaydı. Bu nedenle 17 yaşımdayken ani denebilecek bir kararla Viyana’ya taşınma kararı aldım.
Viyana’da günlük yaşam Türkiye’ye göre çok daha durağan. Başta bana garip gelse de buraya ve buranın genel düzenine alıştıktan sonra artık Türkiye’ye gidince kendimi yabancı gibi hissediyorum. Tek başına yurtdışında yaşamak kolay değil ama buradaki hayatımdan gayet memnunum. Buraya geldiğimden beri her şeyimi kendim halletmeye başladım ve kendime güvenim arttı. Bunun dışında kendimi günün her saati güvende hissedebiliyorum ve bu çok hoşuma gidiyor.”
ÇOK ÇABA HARCANIYOR
Türkiye’ye dönmeyi planlamadığını söyleyen Şeremet, “Bunun sebeplerinden biri iş imkânları ve maalesef ülkemiz öyle bir duruma geldi ki burada tam zamanlı bir garson Türkiye’deki yönetici maaşının iki katını kazanıyor. Ayrıca her ne kadar yurtdışında okumak kulağa bir rüya gibi gelse de başka bir kültüre uyum sağlamak ve anadilin olmayan derslerle uğraşmak gerçekten çok yorucu olabiliyor. Burada bu kadar çaba harcadıktan sonra bu emeklerimin karşılığını da burada almayı tercih ederim” diyor.
YURTDIŞINDA PSİKOLOJİ ÖĞRENİMİ GÖREN MAHİR PETEKKAYA: HÂLÂ DÖNECEK BİR ÜLKEM OLACAK MI?
Alman Lisesi mezunu Mahir Petekkaya, okulu sayesinde lisans eğitimini yurtdışında almasının çok kolay olduğunu, kafa yapısı olarak da çoğu öğrencinin Alman Lisesi’ne yurtdışında okumak üzere başladığını söylüyor. Türkiye’de kalmayı da düşündüğünü belirten Petekkaya, Viyana Üniversitesi’ne gidiş sürecini şöyle anlatıyor:
“Dünya sıralamasında ilk 50’ye, bölümüne göre 20’ye, 10’a girmiş, çeşitli alanlarda kendi ekollerini yaratmış üniversiteler varken Türkiye’yi seçmek istemedim. Viyana ise tercihten çok bir denk gelişti. Psikoloji okumak istiyordum, bunu Almanya’da yapmak çok zor zira sadece lise diploma notuna göre öğrenci alınıyor ve dünyanın her yerinden talep çok yüksek. Viyana ise diploma notundan bağımsız olarak psikoloji, analitik düşünme ve dil becerisini ölçen bir sınav yapıyor ve o sınavda ilk 500’e giren kişiler okuma hakkı elde ediyor. Ben de 62. olmuştum o sınavda ve bu başarı büyük bir motivasyon kaynağı oldu bana.”
Yurtdışına çıktığında 17 yaşında olan ve nihai planının her zaman Türkiye’ye dönmek olduğunu söyleyen Petekkaya, “Bulduğum en ufak tatil, ara gibi fırsatta her zaman Türkiye’ye dönmeye çalışıyordum. Lakin sonradan işler değişti. Ben ilk gittiğimde Avro kuru 3 küsur bir şeydi. Tabii ki o zaman mükemmel bir ülke değildik ama çok daha iyiydik. Hem ekonomik hem manevi anlamda İstanbul/Türkiye insanın umutlarını kırmamıştı ve yaşın da getirdiği idealist bir bakışla eğitimi alıp ülkeye dönmek ve kazanımlarımı gidemeyenlere aktarmak gibi bir planım vardı” diyor.
ÜLKE ÇOK DEĞİŞTİ
Hâlâ yarı zamanlı akademisyenlik yapmayı istediğini belirten Petekkaya, Türkiye’de gözlemlediği değişimleri ve kariyer planını şöyle dile getiriyor:
“Ülke atmosferi çok değişti. Sokakta yürürken insanların bakışları bile değişti. Umut kalmadı. Kaynaklar azaldıkça insanlar ve sektörler daha da vahşileşti. Burada kalan arkadaşlarımın umutsuzluklarını ilk elden yaşadım. Gitmeye alıştığım mekânlar kapandı, dolaşmayı sevdiğim sokakların çehresi değişti. Talan, rant hem arttı hem de daha çok gözüme çarpmaya başladı. Alanımda mesleki yeterliliğe sahip olmak için yurtdışında okumam gereken süre asgari sekiz sene. Ortalaması ise 10 sene. Yani bir doktor kadar yoğun ve uzun bir eğitim yolum var. Lakin bu eğitimin karşılığını orada alamaz mıyım acaba diye bir soru işareti asla yok kafamda. Türkiye’de ise yasal bir koruma ya da temel olmadığı için psikoloji mezunu olmayan kişiler bile kendine psikolog demekte ve hiçbir yaptırımı yok. Yaptıkları tamamen yasal. Psikoloji mezunu kişileri istihdam edecek kadro yok. Dolayısıyla insanlar uzun süre kölece çalışmaya sesini çıkarmamak zorunda. Bütün bunları düşününce de mezun olunca dönme fikrim daha çok kendimi güvenceye alınca dönmeye evrildi. Orada klinik eğitimini tamamlamayı, ardından doktoramı yapmayı ve hâlâ dönmeye heveslenilecek bir İstanbul/Türkiye varsa dönüp yarı zamanlı akademisyenlik ve klinik psikologluk yapmayı hedefliyorum.”