Beyaz Saray yalanlarken o şiir okudu
Ne garip, kendi söylediğimiz yalana, kendimiz inanıyoruz. Bizden başka inanan da yok. Size, ne örnek vereyim, şaşırdım. Mesela, Ermeni soykırımı konusu. Bu hafta sonu, bu yazıyı okurken, kendi yalanlarınızla, boğuşuyor olacaksınız. Mesela, bugün Beyaz Saray’dan, Obama’nın bildirisi yayınlanınca, gördünüz mü, “Soykırımı” demedi, ama Ermenice “Meds Yeghern” , (Büyük felaket) dedi diye, zil çalıp, oynayacaksınız. Aslında, Ermenice de bu kelime, soykırımı anlamına geliyor ama kime anlatacaksınız, yalana inanmaya hazırsınız.
Alman Parlamentosu, soykırımı bildirisi yayınlayacakmış, ne gam. Fransız Parlamentosu ve öteki Avrupa parlamentoları, soykırımı bildirileri yayınlayacak. Sultan buyurdu, yok hükmünde. Avrupa Parlamentosu karar tasarısı kabul etmişmiş. Ne dedi sultan aynı“yok hükmünde.” Ama dolar yeşili karar tasarısı olsa, anında, var hükmünde. Biz de, Amerika’nın, bu kelimeyi kullanmamasına odaklanacağız. Dedim ya, kendi yalanımıza kendimiz inanıyoruz.
Kimseyle uzlaşma yok
Söz konusu, “yalan” dı değil mi? Mesela bizim politikacılar, ABD başkentinde palavra sıktıklarında, daha ülkeye dönmeden gerçeğin açıklanacağını, hâlâ anlayamadılar. Hatırlarsanız, geçen yazıda Çavuşoğlu, Babacan ve takımının, Washington maceralarının ayrıntıları, kısa sürede ortaya çıkar demiştim. Haklıymışım.
Hatırlayın, AA ve TRT muhabirlerine, Dışişleri BakanıÇavuşoğlu, Maryland eyaletindeki, cami esaslı kültür merkezinin açılışı için, “Erdoğan’ın, Obama’ya, birlikte açmayı teklif ettiğini ve Beyaz Saray’ın bunu prensipte onayladığını” söylemiş. Bu açıklama bana, garip gelmişti. Neden mi garip? Hatırlayın, ABD Başkanı Obama, İsrail Başbakanı Netanyahu’nun, Washington ziyareti sırasında, görüşmeyi kabul etmemiş, bunu da seçim öncesi, bu ülkelerin seçim malzemesi olmak istemediğine işaret etmişti.
Gelelim bize. İslami Kültür Merkezi, bu ay sonu veya en geç, gelecek ay içinde açılacak. Peki, Türkiye seçime giriyor mu? Evet. O zaman Obama’nın, Netanyahu için ileri sürdüğü gerekçe, Türkiye için geçerli mi? En basitinden evet. Zira Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanlığı Sözcüsü, açıklamada, kimseyle böyle bir uzlaşma olmadığını bildirmiş. Peki, neden, ben söyledim, onlar yer mantığı?
İlk yalanlama değil
Düşünün, Obama ile Erdoğan, cami açılış kurdelesi kesiyor. Erdoğan için artı, Obama için eksi puan, hem de Obama, Müslüman mı, Hıristiyan mı tartışması gündemdeyken. Anlamak mümkün değil. Beyaz Saray’dan böyle bir davet almadan, nedeni ne olursa olsun, “Ben Washington’a giderim, oldu-bitti ile Obama’yla yanak yanağa resim çektirir herkesi kazıklarım” kafası. Oldu mu? Olmadı. Açıklama, daha 24 saat geçmeden yalanlandı. Hangi akla hizmet? Beyaz Saray’ın, Erdoğan takımını ilk yalanlaması değil. Daha önce de, Fethullah Gülen’in iadesi konusunu yalanlamışlardı. Alışıklar böyle şeylere.
Gelelim Dışişleri Bakanı’nın Washington maceralarına. Washington’a gelip de gazetecilerin karşısına çıkmayan ilk Dışişleri Bakanı unvanını kazandı bir kere. Çavuşoğlu, Türk dernek temsilcilerini toplantıya çağırmış. Normal. 24 Nisan öncesi ortak bir politika ve eylem hazırlığı değil mi? Değil. Cemaat temsilcileri süzgece takılmış. İyi de Erdoğan hükümeti, zaten, Amerika’daki Türk toplumunu küstürmedi mi? Amerika’yı ziyaret eden AKP’li yetkililer, her noktada Türkler tarafından protesto edilip, Türkiye’de yasaklanan sloganlar duymuyorlar mı? Yani, Ankara’dan gelecek, böyle bir eylem planının, burada uygulanma şansı, yok denecek kadar az.
Çabalar boşa çıktı
Çavuşoğlu’nun görüşme listesinde, Kerry, Ulusal Güvenlik Danışmanı Rice, Senato Çoğunluk lideri Mitch McConnell vardı. Kerry görüşmesi ardından, geleneksel son 50 yılın palavraları sıkıldı. Davet edilmeden Washington’a gelmekte ısrar eden Erdoğan’ın, geçen gün Arif Nihat Asya’nın “Dua” isimli şiirini okuyuşu. Her halde, rahmetli şair, mezarında şiirini Erdoğan’ın ağzından duyunca, fır fır, dönmüştür ne hale getirdi diye. Bir sürü adam yolladı, Washington’a kendini davet ettirmek için. Anlaşılan tüm çabalar boşa çıktı, son çare bu oyun. Uzun süredir, Erdoğan’ın camiyi bahane ederek Washington’a gelmek ve Obama ile görüşmek istediğini biliyorduk. Biliyorduk da, nasıl kılıflayacağını merak ediyorduk. İşte o da ortaya çıktı.
Son olarak Hürriyet muhabiri Tolga Tanış, sağ olsun, kitabını yollamış. “Potus ve Beyefendi.” Kitapta, bugüne kadar varlığından bile haberim olmayan bazı belgeler var. Bir de bu kitabı bizim Dışişleri mensuplarının okumasınıöneririm. Çünkü Tolga, Amerikan bürokrasisinin nasıl çalıştığını, çok ayrıntılı anlatmış. Mesela, bu tür Washington seyahatleri öncesi okunması gereken bir el kitabı bazılarına.