Bireysel emeklilik sistemi, kısa adıyla BES, bireylerin emeklilik döneminde oluşacak gelir açığını kapatmak ve uzun vadeli tasarrufları teşvik etmek için 2003 yılında uygulamaya konuldu. Gönüllü katılıma dayalı ancak devletin teşvik ettiği bir sistem. Sistemde kuruluşundan sonraki süreçte çeşitli reform ve iyileştirmeler de yapıldı. 2013 yılında uygulamaya konulan %25 devlet katkısı bu reformların en önemlisi. Bilahare, 2017’de çalışanlara yönelik otomatik katılım sistemi (OKS) uygulanmaya başladı, Mayıs 2021’de 18 yaş altı sisteme dahil edildi, 2022’de devlet katkısı %30’a çıkarıldı.
Ekim ayı verilerine göre BES’te katılımcı sayısı 8 milyon 500 bin, toplam fon büyüklüğü 635 milyar TL. 2017’de başlatılan OKS’de 7 milyon 220 bin katılımcı ve toplam 50 milyar TL fon birikimi var. Bunların bir kısmı mükerrer kişilerden oluşuyor. Mükerrerler ayıklandığında her iki sistemin toplam katılımcı sayısı 13 milyon 800 bin.
Yapılan her bir iyileştirme sistemin büyüyerek devamına katkı sağlamış. Özellikle devlet katkısı uygulamasının faydası çok yüksek düzeyde. Ne var ki katılımcı sayısındaki hızlı büyüme, toplam fon tutarına reel anlamda aynı oranda yansıtılamamış görünüyor.
On sene önce toplam fon büyüklüğü 4 milyon gönüllü BES katılımcısı ile millî gelirin %1,6’sı düzeyinde bulunuyordu. Bugün ise yaklaşık 14 milyon gönüllü BES ve OKS katılımcısı olmasına rağmen toplam fon büyüklüğü millî gelirin ancak %2,7’sine çıkabilmiş. Yani katılımcı sayısındaki büyüme fon büyümesine yeterince katkı sağlayamamış. Emeklilik şirketlerinin, özellikle OKS sayesinde sistemle tanışan 7 milyon kişiyi gönüllü ek emeklilik tasarrufuna ikna edemediği anlaşılıyor.
***
Vatandaşta tasarruf yapacak para var mı ki BES’e yatırsın sorusu akla gelebilir. Buna yanıt, toplumun bir kesimi için “evet var” olsa gerek. Yoksa emlak fiyatlarını, arazi fiyatlarını, araç fiyatlarını talebiyle şişiren kim, tüketimi çılgınca artıran kim? BES’ten yolu bir şekilde geçmiş en az 20 milyon kişinin tasarruf etme imkânı var ama BES’i ve uzun vadeyi tercih etmiyor. Çoğu, kısa vadeli kazanımların cazibesine kapılmış.
Hâl böyle iken, Eylül ayında yapılan bir düzenlemeyle BES fonlarını azaltacak yeni bir kapı açılmış durumda. 26 Mart 2024’te yürürlüğe girecek bu düzenlemenin tam adı Bireysel Emeklilik Sisteminde Kısmen Ödeme Hakkında Yönetmelik. Buna göre; evlenenler, konut alacaklar, eğitimlerini finanse edecek üniversite öğrencileri ve doğal afetlerden zarar gören katılımcılar kısmi çekiş hakkından yararlanabilecek. Birikimlerinin %50’sini sistemden tamamen çıkış yapmadan ve haklarını kaybetmeden çekebilecek.
Kısmi çekiş hakkıyla beraber sistemden fon çekiminin hızlanabileceğini öngören yetkililer, buna mukabil tam çıkışların düşeceğini umuyor. Yani düzenleme, katılımcı tamamıyla çıkmasın da ihtiyacını kısmi çekişle karşılasın diye yapılmış. Ama sonuç beklendiği gibi çıkmayabilir. Yapılan düzenlemenin, amaca hizmet edeceğinden oldukça şüpheliyim.
Bu düzenleme iki açıdan tehlike içeriyor. Birincisi, uzun vadeli birikimlerde tahminlerin ötesinde ciddi bir erime olacak ve emeklilik tasarrufu kavramı da zarar görecek. Zira yapılan düzenleme bu hâliyle, sistemden çıkmak isteyeni sadece yarısını çekmeye razı etmekten çok, haklarını kaybetmemek için sistemde kalmaya devam edenleri de parasının %50’sini çekmeye sevk edecek bir düzenleme. Uzun vadeli tasarruf amacının belli bir rolü olmakla birlikte katılımcıları sistemde asıl tutan şey, sistemde kalış süresine bağlı ve çıkınca kaybedecekleri hakların olması. Kısmi çekiş düzenlemesi, birikimlerin yarısı için bu engeli ortadan kaldırmış durumda. Katılımcılar, daha sonra yerine koyarım düşüncesiyle oradaki hazır parayı çekecekler ve birikimler eriyecek. Ancak çekilen paralar bir daha geri gelmeyecek. Emeklilik dönemi paraları vaktinden önce tüketime gidecek.
İkinci olarak, sistemden çıkan paralar, enflasyonla mücadele programı çerçevesinde kontrol altında tutulmaya çalışılan tüketimi daha da artıracak, enflasyonu artırıcı bir işlev görecek. Bu dönemde tam da bize gereken şey!
Benzer şekilde, gelecek ocak ayında yürürlüğe girecek olan, birikimlerin bankalara teminat olarak gösterilebilmesi uygulaması da tüketimi körükleyecek diğer bir uygulama. Bunun amacı, katılımcının BES birikimlerini bankaya teminat göstererek daha düşük maliyetli krediye erişim imkânı elde etmesi ve sistemden çıkış yerine, ihtiyaçlarını bu krediyle karşılama yoluna gitmesi olarak ifade ediliyor. Ayrıca bu olanağın, orta ve uzun vadede bireylerin emeklilik sistemine olan katılımını artıracağı da öngörülüyor. Buna verilecek tek cevap şu; düzenlemeyi bu şekilde savunanların hayal gücü çok geniş ve maalesef gerçeklerden kopuk. Olacak olan şu; ek emeklilik geliri olarak biriktirilen para, alınan kredi yoluyla vaktinden önce tüketime gidecek çünkü kredi geri ödemesi başka kaynaklarla değil yine emeklilik birikimi ile yapılacak.
***
Sosyal güvenlikte 1999 ve sonrasında yapılan parametrik reformlarla kamu emeklilik geliri düşürülmüş durumda. Özellikle 2008 sonrası çalışmaya başlayanlar gittikçe azalan bir kamu emeklilik geliri ile karşılaşacak. Bu kayıplarının telafi edilmesi ve kişilerin çalışma dönemlerindeki refah seviyelerini emeklilik döneminde de koruyabilmeleri bakımından, hala çalışıyorken emeklilik tasarrufu yapmak şart. Kısmi çekiş ve alacağın bankaya devri gibi düzenlemelerle BES’i kısa vadede tüketime kurban etmemek lazım.
Bu haliyle BES, özel emeklilik tasarruf sistemi olmaktan çıkmaya başladı. Ülkede bunca tasarruf açığı varken, finansal istikrara katkısı bakımından uzun vadeli tasarrufların önemi ortada iken, çalışanlar açısından emeklilik dönemi tasarruflarının artırılması bu kadar elzem iken ve ayrıca yüksek enflasyonu dizginlemek için tüketim kontrol altında tutulmaya çalışılıyorken bu yeni düzenlemeleri makul bir yere oturtmak oldukça zor.
Güçlükle ve yüksek teşviklerle temin ettiğimiz değerli kazanımları ve filizlenmeye başlayan emeklilik birikimi kültürünü bu şekilde kolayca aşındırmamalıyız. Yoksa bir daha bunları yerine koymak çok daha zor ve zaman alıcı olur.