Beş Hikâye Bir Destan

Anlattığı aşklarda hep "yaman ayrılık", dinmeyen acı ve asla unutulamayan o sevgilinin izi, gözü, yüzü, sözü var; o sevgili, yâdından çıkmayacaktır başına aklar düşmüş sevdalının… Aşk böyle bir şeydir işte aşkın kalıcı izleri edebî yapıtlar doğurmaya devam edip durur, aşkın rolü ve işlevi de budur…

Yahya Akengin Dostum'un son kitabı yalnızca 64 sayfa, içinde beş hikâye ve bir destan var, adı da bu ürünlerin adı zaten. Akçağ Yayınları arasından çıkmış.

Evet aşklar var ve de dediğimiz minval üzere. Ve seferberlik acılarını yazmaya devam ediyor Akengin, ailesinin de çektiği bu acıları, edebiyatın tutanaklarına geçiriyor, tarihin ilgisine sunuyor. Samanyolunda ilerleyen kağnılar var hâlâ Akengin'in belleğinde, Hünkâr Nene var, Alişan Çavuş var.

Günümüze de geliyor elbette, sarı ile mavinin aşkı eşliğinde, sarı, mavi ve yalnızlık ortak tatil yapıyor.

Akengin'in bu öyküleri yalın ama sığ değil; ilgi çeken, iletili, anlamlı derinliklere daldırıyor insanı. O derinliklerden eli ve gönlü boş dönmüyorsunuz.

Ve destan… Bir tarih turuna çıkarıyor okuyanı, kadimden alıp bugünlere getiriyor şiir atlarına bindirip akınlar ederek. Hamaset ve övgüden ibaret bir söz yığını sanmayın bu destanı, tarihsel hesaplaşmalar ve eleştiri de var.

Okuyalım azıcık:

"Şehzade saraylarında ağlar kurulur/Göz bebeği evlatlar gözden çıkarılırken/Yürür ayrı kollardan asaletle hıyanet/Çıkar Habillere Kabiller bir yerlerden

Koruyalım kutlu mülkümüzü derken/Kıpırdar görünmez yerlerdeki gölgeler/Gölgeler birikir birikir karanlık olur/Karanlıkta rasathaneler topa tutulur

Kararır Semerkant semalarında yıldızlar/Fatih'te Fatih'in kemikleri sızlar/Geçince elin eline elimizdeki meşale/Anlaşılmaz olur Mevlana ile Hacı Bektaş/Zafer beklenir tefekkürsüz seferlerden

(…) Hak suretinde yaklaşır ve yerleşir/Ve daraltır gönül ufuklarımızı/Puslandırarak akıl aynamızı/Kullanır cehalet tepe tepe imanımızı"

Süt Gölü

Süt Gölü'nü Azerbaycanlı yazar Azad Karaderili yazmış, Boyalıkuş Yayınları arasından çıkmış. İçinde 14 öykü ve yazarı ile yapılmış bir söyleşi var.

Yazar, ülkesinin Sovyetlerin yıkılış dönemi ile bağımsızlık sonrası yaşanan toplumsal ve bireysel savruluş ve sarsıntıları aktarıyor genellikle öykülerinde. Tabii Karabağ Savaşı da yer alıyor en çarpıcı ve acıtıcı sahneleriyle bu öykülerde.

Bir rejim değişiyor, bir sistem altüst oluyor, bir ülke yeni ülkeler doğuruyor ve bu ülkelerden biri olan Azerbaycan da gafil avlanıyor her bakımdan. İşte bütün bu olağanüstü olaylar, siyasal tarihte birkaç paragrafla yüzeysel vaka anlatıcılığı ile hikâye edilir. Toplumun bu olaylardan dolayı yaşadığı etkilenmeleri ise edebiyat üstlenir ve işin önemli yanı işte burasıdır. Azad Karaderili bunu başarıyla yapıyor öykülerinde. Akıcı bir üslubu var, kurgulamaları ilgi çekici, seçtiği olaylar ve kişiler oldukça çarpıcı.

Kitabın son bölümünde yazarla yapılan bir söyleşi var, Azad Bey, burada, başında Anar Rıza'nın bulunduğu Azerbaycan Yazarlar Birliğine sert eleştiriler yöneltiyor. Haklı olduğu yerler var elbette, ancak ben Azerbaycan Yazarlar Birliği'nin 1992 yılında bir hafta ekmeğini yemişim, konuğu olmuşum, unutamam ilgilerini, dostluklarını, taraf olamam bundan dolayı, biz onları bir ve dost görmek isteriz.

Yazarın Diğer Yazıları