Berlin'e kulak verin; ilham verir belki…

Başından sonuna bir ironi destanı olur aslında da "gülecek" halimiz kalmadı; iftira gülünç değil travmatik bir "etken" sonuçta insan/toplum hayatında…

***

Milyonlarca Yahudi'nin sistemli biçimde katledilmesinden -yani- "soykırım"dan sanık Almanya, Türkiye'yi "soykırım"la suçluyor!

Bu "yeni bir haber" değil tabii; ülkemize "hazmettirilenler"den…

Yeni olan, Alman Federal Meclisi'nin, kendisini BM yerine koyup "hüküm" vermeye cüret etmesi; illegal yöntemlerle bir devleti yargısız infaza yeltenmesi!

Evet evet… Yanlış okumadınız; bir "ırk"ı yeryüzünden silmek üzere gaz odaları oluşturan, kitle imha kampları kuran, çocuklar dahil sayısız insanı fare gibi Mengele'nin kobaylarına dönüştüren, işkence yapan, kısırlaştıran Almanya yapacak bunu!

Hani şu "Yönetime geldiğimde yapacağım ilk şey Yahudileri yok etmek olacak. Bunu yapacak güç elimde olduğunda, Marienplatz 'da, trafiğin izin verdiği kadar yan yana darağacı yerleştireceğim. Sonra bütün Yahudiler istisnasız asılacak ve asıldıkları yerde kokana kadar ve hijyen şartları izin verene kadar kalacaklar. Onlar indirildiğinde diğer yığın ipe dizilecek ve Münih'teki son Yahudi ölene kadar devam edecek. Diğer şehirlerde de aynı şekilde, bütün Yahudiler ölene kadar bu sistem sürdürülecek…" diyen bir ruh hastasını iktidara getiren Almanya!..

Çünkü…

Mevzu bahis "Türkiye Cumhuriyeti'nin bekası" olduğunda, "Türk Milleti'nin kaderi"yse tayin edilecek olan "değneksiz köy"e döndü dünya; atış serbest!

Çünkü…

Bakmayın "Bismillah"larının da, "Eyvallah"larının da, "Maazallah"larının da "ecdad" olduğuna; "Bre Densiz" diye gürleyecek bir tane eli -emperyalizme karşı- sopalı kabadayı yok bu memleketi yöneten zümre içinde!

***

Olsaydı eğer…

Geçen yıl sözde "Ermeni Soykırımının 100. Yılını Anma" sını düzenleyen, tehcir sırasında yaşananları "soykırım" olarak tanımlayan, Cumhurbaşkanı seviyesinde Türkiye'yi "Ermeni, Pontus ve Süryani soykırımları"yla suçlayan Alman Federal Meclisi'nin şimdi de Hıristiyan Birlik Partileri, Sosyal Demokrat Parti ve Yeşiller Partisi tarafından hazırlanan "1915 olayları soykırım olarak tanınmalıdır" şeklindeki kanun tasarısını kabul etmeye hazırlandıktan sonra; Merkel'i İstanbul'a prensesler gibi karşılamaz, birlikte "aile fotoğrafı" çektirmezlerdi!

Olsaydı eğer…

Bu kepaze planın ortaya çıkmasından, üstelik de Alman Dışişleri Bakanı'nın da desteğini açıklamasıyla, bunun sadece muhalefet değil, iktidarın da katıldığı bir "iftira" olduğunun anlaşılmasından sonra öyle bir tepki geliştirirdi ki… Değil Merkel gelip İstanbul'da "mülteci"ler konusunda ayar vermek; Kapıkule sınırına yüz km yaklaşmaya cesaret edemezdi!

Olsaydı eğer…

3 milyondan fazla Türk'ün yaşadığı Almanya'da, Alman basını Türkiye'yi her gün yerden yere vururken, Şükrü Elekdağ, Uğur Dündar gibi birkaç ismin köşelerine sıkışmadı Türkiye'deki "kamuoyu tepkisi"; "havuz" dolar taşardı;

Ama işte işin içinde "eurocuklar" var!

Olsaydı eğer…

Yusuf Halaçoğlu gibi… Bilal Şimşir gibi… Şükrü Elekdağ gibi… Onur Öymen gibi… Mehmet Perinçek gibi… İlmini, kalemini, mesleğini, ömrünü bu "çamur"u uluslararası alanda Türkiye Cumhuriyeti armasından silmeye adamış insanları toplar…

Alman Federal Meclisi'nin alçak iddialarına "delil" gösterdiği Lepsius'un, bizzat Alman araştırmacılar (bkz. Hans Barth) tarafından BİLE "… birinci asırlardan kalma kopkoyu haçlı düşüncelere sahip bir papazdır. Bu haçlılık ruhu ve düşüncesini her fırsatta hem de açıkça ortaya çıkarıp işlemektedir. (…)bütün Türk olanlara karşı, vahşi, körü körüne acımasız bir kin sergilemektedir (…) keyfi sahte vahşet olayları sunmaktadır" diye "Türk yiyicisi" ilan ettiklerini afişe ettirir, bu şarlatanın uluslararası meşruiyetini sıfırlamalarını sağlardı!

***

Muhtemelen siz bu satırları okurken çok büyük, çok kalabalık, çok güçlü, çok gür sesli olmasını dilediğimiz bir yürüyüş yapılacak Berlin'de; Avrupa'nın her yerinden ve Türkiye'den giden Türkler Berlin Potsdamer Platz'dan bu iftirayı atan Alman Meclisi'nin önüne kadar yürüyecekler.

Ve bu yürüyüş sırasında ellerindeki biricik "koz" ne olacak biliyor musunuz?

"Ermeni soykırımı emperyalist bir yalandır" dediği için İsviçre ile davalık olan Doğu Perinçek'in itirazı üzerine AHİM 2. Dairesi'nin verdiği ve "İsviçre siyasi otoriteleri arasında dahi bu konuda değişik görüşler olması nedeniyle, 1915 olaylarının hukuken soykırım olarak tanımlanması hususunda genel bir oydaşma (consensus) olduğu söylenemez. Ayrıca, dünyadaki 190 devletten sadece 20 tanesi Ermeni soykırımını resmen tanımıştır. Bu itibarla Ermeni anlatısı tek ve mutlak gerçek olarak kabul edilemez.", "Ermeni soykırımı, Yahudi soykırımı gibi kanıtlanmış bir tarihsel olgu değildir" diyen "nihai karar".

***

Koskoca devlet 100 yılda neden "şahsi çaba"yla dahi gelinebilen bu noktaya gelmedi/getirilmedi; bugün bu sorgulamayı yapmanın tam zamanı değil mi?

Dün, "her şey olup bittikten sonra" Diyarbakır'dan ABD'ye "lafla kınama" yollayanlar; henüz atı alanın Üsküdar'ı geçmediği hâlâ engel olma fırsatları bulunan bir konuda neden Almanya'yı da bu "kınama listesi"ne dahil etmediler acaba?

Perinçek dün Almanya'ya giderken havaalanında son derece gerçekçi bir perspektif çizdi:

"Almanya devleti, hiçbir sorununu Türkiye'yi karşısına alarak çözemez. Almanya'nın, dünya ölçeğindeki stratejik çıkarlarının ötesinde, kendi ülkesi içinde de Türk dostluğuna ihtiyacı var. Almanya nerdeyse ortak yurdumuz oldu. Türkiye'yi ve Türk dostluğunu dışlayan bir Alman siyaseti, Alman siyaseti olmaz, Amerikan siyaseti olur…"

Türkiye bu "fırsat"ı lehine çevirmek için ne bekliyor daha; birilerinin de "illegal" yargılamalar, hükümsüz "karar"larla sınırımıza dayanıp "toprak" demesini mi?

Yazarın Diğer Yazıları