“Beni neden sattın Yaşar!?”

Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından bir açıklama yapılarak Silivri’de yargılanan “163 personelin tutukluluk halinin devamını anlamakta güçlük çekiyoruz” denildi.
Anlamayacak ne var!! Devletin bütün kurumları arasında büyük uyum içerisinde “operasyon” yapılmış, süreç devam ediyor..
TSK’nın anlamadığını ben anladım!! Nereden anladım?!. Savcı “Z” Öz’ün veda konuşmasından sonra iyice anladım..! Ama olayı asıl anlamaya başlayışımın hikayesini anlatayım..
Okuyucuma tavsiyem bu yazının başlığını tekrar okumalarıdır!..
Yukarıdaki başlığı okuyanlar, sözleri hafızalarının bir kenarına kayıt etsinler! Tarih bir gün “Ergenekon”u deşifre ederken bu sözler gündeme gelecektir..
Sözler, bir “büyük rütbeliden” bir başka “büyük rütbeliye” yüzüne karşı söylenmiş sitemin ifadesidir..
Arif olan bu kadarından anlasın!..
Sözün ötesi şu..
Savcı Zekeriya Öz, sıkıntıdan elini kurtaran yeni görevine giderken veda konuşmasında şöyle dedi..
“Bu işin arkasında (Operasyonların) emniyet güçlerinin de emekleri var. Askeri makamların da, merkez komutanlığının da. Bu kadar iş yapılıyor, askerler de kanunlara saygı duyarak bu işlerin yapılmasına müsaade ettiler..”
Savcı Öz diyor ki; “Asker bu işlerin yapılmasına müsaade(!) etti..”
Bu “ilginç” sözden devam etmeden bir parantez açalım..
Ergenekon operasyonlarını gerçekleştiren polis müdürü, İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Ali Fuat Yılmazel’in gazeteci Fatih Altaylı’ya bir beyanı olmuştur. Bu “beyanı” Altaylı şöyle duyurmuştu..
“...karşılaşınca oturup biraz sohbet ettik. Çeşitli operasyonlar hakkında bilgi verdi. Bazıları ilginçti. Mesela, Ergenekon ve Balyoz operasyonları için ‘En büyük desteği Genelkurmay’ın kendisinden aldık. Pek çok bilgiyi, belgeyi hiç çekinmeden bizimle paylaştılar’ dedi...”
Neymiş?! Operasyonlarda “En büyük desteği Genelkurmay’ın kendisinden” almışlar ve “Pek çok bilgi, belge hiç çekinmeden” paylaşılmış..
Bu noktada bir hatırlatma daha yapalım..
Meşhur “Kozmik oda operasyonu” sırasında devrin genelkurmay başkanı,“altının” gazını almak için odasına topladığı subaylara hal ve gidişi aktarırken çarpıcı sözler kullanıyordu!..
“Ben izin vermesem nah(!) girerlerdi oraya!..”
Durum budur!.. Nedir?..
Ahalinin bir bölümü askere yönelik operasyonlarda siyasi iktidarın askere yönelik husumeti değerlendirmesini yapıyor. Savcı Öz ve öteki savcılara da “tek yanlı, iktidar cephesinin memurları” ithamı yöneltiliyor..
Savcı da diyor ki; “Biz bu operasyonları askerin birlikteliği ile gerçekleştirdik..”
Ortada olan şudur..
Bu “darbe planı” çerçevesinde adı geçen general ve amiral başta olmak üzere çok sayıda TSK mensubu darmaduman oldu.. Bu önemli görevliler arasında, hiçbir kontr eyleme kalkışmadıkları halde mağdur olduklarını söyleyenlerin sayısı az değil.. Bu yüksek rütbeli subaylar, kendi kurumları içindeki çekişmelere, terfi rekabetine kurban gittiklerini sırtlarından hançerlendiklerini söylüyorlar..
Bu yazının başlığındaki “sözcük” de bunun ifadesidir.. Sitem eden “general”in, şu sözünü de aktaralım..
“O ikisi(iki orgeneral) genelkurmay başkanlığı için çatışınca biz arada ezildik!!”
Şunu da bir kez daha yazalım..
Bu general, amiral mangasını cezaevi yoluna koyan, gazeteci Mehmet Baransu’dur. Baransu’nun yayınladığı belgeler. Gazeteci bu belgeleri kendisine Genelkurmay’daki dostlarının aktardığını söylüyordu..
Sözün özü, Savcı Öz bir üst makama giderken milletin kafasına takılı olan soruya da açıklık getirdi!..
“Ergenekon” , devletin kurumlarının büyük uyumuyla gerçekleştirilen bir operasyon ve Genelkurmay’ın her safhasında bilgisi ile “oluru” bulunan bir uygulama..

Yazarın Diğer Yazıları