Belene Kampı: Bulgaristan Türklerinin kapanmayan yarası

Belene Kampı: Bulgaristan Türklerinin kapanmayan yarası

Belene Kampı, Bulgaristan’da yaşayan Türkler için bir kabusun adı oldu. İnsanlık dışı koşullar altında Türk azınlığın maruz kaldığı zulüm, bir halkın kimliğini silmeye yönelik acımasız bir girişimdi.

Tarihin karanlık sayfalarından birinde, Belene Kampı, Bulgaristan’da yaşayan Türklerin acı dolu anılarına kazındı. Adını Bulgaristan’ın Tuna Nehri üzerindeki Belene adasından alan bu kamp, komünist rejim tarafından Türk azınlığa uygulanan sistematik bir baskının sembolü haline geldi. Belene Kampı, sadece bir toplama kampı değil, aynı zamanda bir halkın kimliğinin yok edilmesine yönelik korkunç bir girişimdi.

1949 yılında, Bulgaristan’ın komünist rejimi, ülkedeki Türk azınlığın kültürel ve dini kimliğini hedef alan sert bir asimilasyon politikası izlemeye başladı. Bu politikanın en acımasız yüzü ise, Belene Kampı’nın kurulmasıyla ortaya çıktı. Belene Kampı, aslında sadece Türkler için değil, rejim karşıtları, dini liderler ve diğer etnik azınlıklar için de bir ceza merkezi olarak planlanmıştı. Ancak, özellikle 1984-1989 yılları arasında Türk azınlık üzerinde yoğun bir baskı kuruldu.

Belene Kampı, adını Tuna Nehri üzerindeki bir adadan alıyordu ve fiziksel olarak izole, ulaşımı zor bir bölgedeydi. Bu özellikleriyle, orada yaşananların dış dünyadan gizlenmesi kolaydı. Kamp, zorunlu çalıştırma ve psikolojik baskı merkezlerinden biri olarak işlev gördü. Binlerce Türk, hiçbir yargılama olmadan bu kampa sürüldü, ailelerinden koparıldı ve insanlık dışı koşullar altında yaşamak zorunda bırakıldı.

Belene Kampı’nın kurulmasında en büyük rolü Bulgaristan Komünist Partisi’nin lideri Todor Jivkov oynadı. Jivkov, 1954’te Bulgaristan’ın başına geçtiğinde, ülkedeki Türk azınlığın sayısını ve kültürel etkisini bir tehdit olarak görüyordu. Jivkov’un amacı, Bulgaristan’daki Türklerin asimilasyonunu hızlandırmak ve bu yolla Bulgar ulusal kimliğini güçlendirmekti.

todor-jivkov.webp

Jivkov’un bu politikasına en büyük destekçilerden biri ise İçişleri Bakanı Dimitar Stoyanov’du. Stoyanov, Belene Kampı’nın yönetimini üstlenen kişi olarak, kampta uygulanan vahşetlerin doğrudan sorumlularından biri oldu. Stoyanov, kamptaki Türkleri, rejime boyun eğmeyen unsurlar olarak görüyordu ve bu kişilerin kimliklerinden tamamen koparılması gerektiğini savunuyordu.

Belene Kampı, Türk azınlık için sadece bir ceza merkezi değil, aynı zamanda kimliklerinin yok edilmesi için tasarlanmış bir psikolojik savaş alanıydı. Kampta, her türlü dini pratik yasaklanmış, Türkçe konuşmak ağır şekilde cezalandırılmıştı. Türkler, zorla Bulgar isimleri almaya zorlanmış ve her türlü direniş şiddetle bastırılmıştı. Kamp, hijyenik olmayan koşullarda yüzlerce kişinin birlikte yaşadığı, yetersiz beslenme ve ağır iş yükü altında ezildiği bir yer haline gelmişti.

Kamptan sağ kurtulanların anlattıkları, insanlık onuruna yapılan bu saldırının ne kadar derin ve acı verici olduğunu gösteriyor. Birçok insan, kampta geçirdikleri süre boyunca ailelerinden haber alamadı, dış dünyayla tamamen bağlantısı kesildi. Bu izolasyon, insanlarda derin psikolojik yaralar açtı ve birçoğunun kamptan sağ çıksa bile hayatlarının geri kalanında bu travmayı atlatmaları mümkün olmadı.

Belene Kampı hakkında çalışan tarihçilerden biri olan Dr. Mihail Gruev, kampın Bulgaristan’daki Türk azınlığa yönelik sistematik bir asimilasyon politikasının parçası olduğunu belirtiyor. Gruev’e göre, Belene Kampı sadece bir toplama kampı değil, aynı zamanda Türk kimliğini ortadan kaldırmaya yönelik bir araç olarak kullanıldı. Gruev, bu kampın, Bulgaristan Komünist Partisi’nin Türk azınlığı pasifleştirme ve kontrol altına alma çabasının en uç noktasını temsil ettiğini ifade ediyor.

.jpg

Tarihçi Prof. İvan Ilçev ise, Belene Kampı’nın, sadece Bulgaristan’ın iç politikaları değil, aynı zamanda uluslararası baskıların da bir sonucu olduğunu vurguluyor. Ilçev, Bulgaristan’ın o dönemdeki siyasi konjonktürünü ve Sovyetler Birliği’nin etkisini göz önünde bulundurmanın önemli olduğunu söylüyor. Ona göre, Jivkov rejimi, Moskova’nın da desteğiyle, Türk azınlığa yönelik bu tür sert önlemleri uygulama cesaretini buldu.

Belene Kampı, Bulgaristan tarihinin en karanlık sayfalarından biri olarak hafızalarda yerini aldı. Bu kamp, bir halkın kimliğini, dilini ve inancını silmeye yönelik acımasız bir girişim olarak tarihe geçti. Binlerce Türk, bu kampta insanlık dışı koşullar altında yaşam mücadelesi verdi. Belene Kampı’nın ardındaki nedenler, o dönemin siyasi ve sosyal dinamikleriyle şekillendi. Ancak ne olursa olsun, bu kamp, bir halkın sessiz çığlıklarının duyulduğu, acı ve gözyaşı dolu bir yer olarak tarihin hafızasına kazındı. Bugün, Belene Kampı’nda yaşanan zulümler, geçmişle yüzleşmenin ve insan haklarının korunmasının önemini bir kez daha hatırlatıyor.

belene-800x445.jpg

27-01-holokost.jpg