Belediyeler nerede acze düştü?
Bakan Bey açıklama yapıyor: "İşte gördük. Büyük laflar ederek, İstanbul''da, Ankara''da belediyeciliğe talip olanların düştükleri hali gördük. Onların halkımızın en temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamayacak kadar acze düştüklerini, o anlamda eser siyasetini, hizmet belediyeciliğini hayal dahi edemeyecek vizyonda olduklarını gördük…"
Halbuki belediyeler pandeminin başlangıcından beri ağır yükün altına girdiler ve "Şu iş benim ilgi sahama girer mi, girmez mi?" demeden halka yetişmeye çalışıyorlar…
Daha iki yıl önce Mersin''de, belediyenin halka ekmek dağıtması bile yasaklanmıştı da gelen tepkiler üzerine vaz geçilmişti… Hastalığın getirdiği olağanüstü şartlar dolayısıyla belediyeler inisiyatif almış, bu ise belli ki rahatsızlık doğurmuştu…
Hem ''hizmet belediyeciliği''ne olabildiğince engel olmaya kalkacaksın, hem de hizmet etmedikleri gerekçesiyle ''acz ve vizyonsuzluk''la suçlayacaksın!..
***
Ankara tarih yazdı… Sadece Ankara''ya değil, geliştirdiği yardım kampanyalarıyla ülkeye tarih yazdı… Diğer kurumlara da model oldu, ilham verdi…
Belediyenin görevleri arasında mıdır, bakkalların veresiye defterlerinin kapatılmasına aracılık etmek, borçlu fakirin üzerinden yükün alınmasına çalışmak? Tabii ki hayır!.. Ama yangın vardı ve belediye bir şeyler üretmeli, yangına karşı dayanışmayı başlatmalıydı…
Öyle de oldu, ''veren el ve alan el'' birbirini görmeden, ''güvenilir bir belediye''nin çağrısıyla, birbirine rahmet oldu… Felaket, kapıları çalarken, belediye başka alanlardan kıstı ve önce insanı hayata tutundurmaya çalıştı ve başardı… Sözde belediyelerin ''hizmet anlayışı''nı sorgulayanlara sormak lâzım: "Bir belediye başkanının böyle bir mecburiyeti var mıydı?"
''Teşekkür'' gerektiren bu hâl için teşekkür etmek yerine 20-30 metrelik havuz açılışından siyaset çıkarıp ''işte hizmet'' havası basmaya kalkışmak, nasıl bir komplekstir böyle?
***
Yüzlerce ''alan dışı'' hizmete örnek olsun diye birini daha hatırlatalım… Küresel salgın dolayısıyla çocuklar okullara gidemediler ve internet üzerinden eğitime geçildi… Belediyenin hangi yasal mecburiyeti vardı da, ''çocuklar yararlansın, eğitim görsün'' diye, Ankara''nın bütün köylerine internet hizmeti götürdü?
Böyle bir mecburiyeti kesinlikle yoktu ama duyarsız da kalamazdı… Görevi olmamasına rağmen elinde kovalarla o yangına da yetişti… Başta Milli Eğitim Bakanlığı olmak üzere, hiçbir resmî kuruma hava da basmadan, siyaset yapmadan… Bu felakette siyaset mi olurdu?
''Askıda su faturası'' yöntemiyle, daha varlıklı olanla ihtiyaç sahibini buluşturup, borçluya nefes aldırmak belediyeler için bir şart değildi… Duyarsız kalmadılar ve bir kardeşlik dayanışmasıyla insanların birbirlerinin yarasını sarmasına aracılık ettiler… En temel hizmet alanlarında, ekmeği ıska geçip, gidin asfalt yiyin diyemezlerdi ve demediler!..
***
Ülkemizde, maalesef her şeyi ''kendileri''nden ve ''düşmanlar''dan ibaret gören bir anlayış var… Ülkemiz ve insanımız için ''dayanışma'' ve ''işbirliği'' gerektiren hâllerde bile bu kötü duygu hemen devreye giriyor… Felaketler, dayanışma ruhumuzu harekete geçirmesi gerekirken, kimi siyasetçimizde ve onların etki alanlarında, husumet, kıskançlık, çekemezlik, siyasî endişe gibi duygular ağır basıyor…
Belediyelerin eksik yaptığı, yetersiz kaldığı alanlar yok mu? Var elbette… ''Askıda su faturası'' gibi uygulamalarla ''askıda ahlâk'', ''askıda dürüstlük'', ''askıda kardeşlik'', ''askıda haysiyet'' gibi kampanyalar da düzenlemeleri lâzım… Çünkü ihtiyacı olanlar var!..