Belediyeler, deprem ve siyaset

Deprem haberlerini herkes gibi, üzüntüyle, acıyla, seyrederken hatta seyredemezken gözüm ve kulağım Van Belediyesinin ve başkanının nerede olduğunu belirten bir haber, bir söz, bir beyan aradı.
AKP de vakit geçirmeden bu büyük felaketi nalıncı keseri gibi kendine yontacak ufak girişimlerle işe başladı. Kandilli Rasathanesi’nin müdürü hükümetten acil ve yoğun yardımların başladığını, daha ilk dakikalarda vermekte bir beis görmedi. Hüseyin Çelik’in konuşması ise, başkanını daha yeni değiştirdikleri Kızılay’ı yermek için bir bahane oldu.
Kim bilir “özelleştirme” niyetleri mi var, nedir?
İstanbul Belediyesi, altın çörek yolladı. Bu besleyici bir Halk Ekmek ürünü. İyi yaptı ama ben bu belediyenin İstanbul depremi için bunca zamandır ne gibi bir faaliyette bulunduğunu bilmiyorum. Oysa Ali Müfit Gürtuna’nın, hakkını yemeyelim, depremle ilgili birçok projesi ve çalışması vardı.
BDP, “özerklik” ve anayasa meselelerine fazla kafa yorduğu ve vakit harcadığı için olsa gerek, Vanlıların saatlerce, gecelerce yardım beklemesini önleyecek bir varlık gösteremedi. Oysa bir belediyenin ilk işi siyaset yapmak değil, sorumlusu olduğu ilin ve bölgelerin her türlü güvenliği için çalışmaktır. Can güvenliği, mal güvenliği, sağlıkta güvenlilik...
Çadır izdihamı olarak basın tarafından adlandırılan itiş kakışı gördünüz mü bilmem. Bir çadır alabilmek için insanlar birbirlerini ezdiler. Van Belediyesi’nin muhtemel bir deprem için ayıracak ödeneği yok muydu? AB’den gelen paralar ne oldu da, bu gibi hizmetlerde bu belediye böyle halsiz kaldı?

***


Bizde hükümetlerin de bir deprem politikası olmuyor. Bunu Kocaeli depreminden sonra da aynen böyle yazmıştım. Depremden sonra yapılan amaçsız ve yararsız koşuşmalar hiçbir sorunu çözmüyor. Acıya, derde deva olmuyor. Peki neden depremden önce yapılmıyor bu faaliyet?
Önemli olan iktidarların iktidarı ve iktidar süreleri mi, nasıl olsa gideriz, o süre içinde de deprem ya olur ya olmaz kaygısızlığı mı, insan hayatının önceliği mi?

***


Bu arada, sorulacak başka şeyler de var. Mesela Kocaeli depreminden sonra alınan deprem vergisi adı altında toplanan paralar ne oldu?
Üniversitelerin deprem çalışmaları yapmak için hükümete getirdikleri tekliflere cevap verildi mi? Bir deprem ülkesi olan Türkiye’de yapılan gökdelenlerde beton yerine çelik yapılaşmaya geçildi mi?
Halkın bu felaketten duyduğu acı ve yardım heyecanı da, siyasetçilere bir hakikat konusunda ilham vermeli. Arada oluşturulan acı kopuşun duygusal ve politik bir yakınlığa çevrilmesi o kadar zor değil. Bu da her şeyi veya birçok şeyi halleder zannediyorum. Hatta şu çok baş ağrıtan anayasa sorununu da. Yeniden hadiselere kalp gözüyle bakmayı öğreniriz, inşallah!

Yazarın Diğer Yazıları