Belâ okunacak ne yaptı?

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş yine ortalığı karıştırdı. Yüklenen yüklenene. Bir tanınmış avukat öyle bir "belâ" okudu ki...

Hutbe içinden çekilmiş bir cümlenin karşılığı "belâ" okumak olabilir mi?

O cümle şöyle: "Deprem kıyametin alıştırmasıdır."

Tartışmaları takip ederken Mustafa Kemal'in "Balıkesir Hutbesi" aklıma geldi. Mustafa Kemal, 7 Şubat 1923 Çarşamba günü Balıkesir Zağanos Paşa Camisi'nde cemaate hitap etmiş. Zaten konuşmadan sonra cemaatin sorularını da cevaplandırıyor. Camideki hitabet üslûbu, hutbe hazırlayan DİB yetkilileri için de bir örnek.

Mustafa Kemal, cami konuşmasında"Dinimiz akla, mantığa, hakikate tamamen tevâfuk ve tetâbuk ediyor." der.

İki cümle daha alacağım... Şu zamanda Saray'ın duyması gereken iki cümle:

"Arkadaşlar! Cenab-ı Peygamber mesaîsinde iki dâra, iki haneye malik bulunuyordu. Biri kendi ikamet eylediği hanesi, diğeri din işleriyle iştigal buyurduğu Allah'ın evi idi. Kendi hususî işlerini kendi evinde görür, âmmenin, ümmetin hizmetini de Allah'ın evi olan câmi-i şerîfte ru'yet eylerdi."

Hadis-i şerifte "Kolaylaştırın, zorlaştırmayın. Müjdeleyin, nefret ettirmeyin. Uyuşun, ihtilafa düşmeyin. İnsanlara yumuşak davranın, şiddet göstermeyin." buyurulur.

Yukarıdaki sözler tartışmaya yol açacak, "Acaba?" sorusunu sorduracak sözler değil.

Ali Erbaş'ın konuşmanın bütününe bakmalı ve tartışılan cümlenin dinde yeri nedir, diye düşünmeli. Yalnız cami içinde hitap edilse bile hitabet edenlerin mevkileri itibarıyla sözleri herkese demektir.

Ali Erbaş'ın konuşmasında yukarıda verdiğimiz belâ okunan cümlenin geçtiği yeri belirleyelim:

"Deprem de ilâhî kurallara uygun biçimde meydana gelir. İnsanoğlu depreme engel olamaz; depremin zamanına ve şiddetine müdahale edemez. Ama depremde zarar görmemek için çeşitli önlemler alabilir... Esasında deprem afeti bize hem dünya için, hem de ahiret için bir uyarıda bulunuyor. Diyor ki, 'evlerinizi, binalarınızı sağlam yapın. Her an gelebilirim', ahiret için de, işte kıyamet de böyle kopacaktır. Deprem, kıyametin bir örneğidir, alıştırmasıdır. Ölüm gibi ne ne zaman geleceği belli değil. Ey insanlar, hazır olun, ölüme hazır olun. Tedbirinizi alın, ibadetlerinizi ihmal etmeyin."

Bizde her musibetten bir ders çıkarma esastır. Bu dersi Ali Erbaş fazlasıyla çıkarmış. Hazır deprem fırsatını yakalamışken, insanları korkutarak ibadete çağırayım havasına girmiş. Keşke, "kolaylaştırıcı, müjdeleyici" konuşsaydı... Yine aynı neticeye varırdı.

***

Bir eski dostu daha kaybettik. İlahiyatçı Prof. Dr. Harun Güngör Hakk'a yürüdü. Doktora çalışmaları sırasında, İstanbul'da, o kendi sahasında, ben kendi sahamda epey koşturmuş, ara ara Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı'nda bir araya gelmiştik. Sonra Kayseri'ye, Erciyes Üniversitesi'ne gitti. Çalışma alanı dinler tarihi ve münhasıran Türklerin eski dini idi. Tavizsizdi. İlmen büyük hizmeti olmuştur. Telefonlaşırdık. Aylık dergi, haftalık gazete çıkardığımızda kendisini arardım, yazı isterdim, görüş alırdım. Allah rahmet eylesin.

Yazarın Diğer Yazıları