Bedellinin eli kulağında 2B düzenlemesi yolda
Bedellinin eli kulağında.
2B düzenlemesi yolda.
Kyıda köşede kalmış, ‘elden çıkarılacak’ birkaç parça devlet malından gelecek para da fena sayılmaz.
‘Elektriğe’, ‘doğal gaza’, ‘çaya’, ‘sigaraya’ yapılan zamlardan geleni de üzerine koyarsak, ‘gemi’ bir süre daha seyrine devam eder gibi gözüküyor.
Şükür ‘aç’, ‘açık’ değiliz. Şu deprem işi de olmasaydı, baharı rahat görürdük. Neyse, oldu bir kere. Katlanacağız artık.
Biz katlanıyoruz da, “millet” katlanamıyor. İşin bu yönü vahim. Sadece bir hafta içerisinde kredi kartları ile yapılan harcama ‘700 küsur milyon’ lirayı bulmuş.
Çaktırmıyoruz amma, ‘cari açık’ da büyüdükçe büyüyor.
Aslında bizim bakan doğru söylüyor, şu ‘vergiyi tabana yayma’ işine bir an önce hal çaresi bulmalıyız.
Aslında para, milli gelirin ‘yüzde 90’ını’ iç eden ‘yüzde 5’lik’ kaymak tabakada. Fakat onlara dalaşmak da bir bela. Sonra sıra bizim ‘türedi’ zenginlerimize gelir ki, Allah muhafaza, onların ‘vergi’ ile işi olmaz.
Şimdilik o iş rafta dursun.
***
Küresel ekonomik kriz bu kez “teğet” geçecek gibi görünmüyor.
Almanya, İtalya, Yunanistan çatırdıyor. Sırada başka ülkelerin olması da
muhtemel.
Allah’tan ki biz erken davrandık, ‘80 yıllık birikimleri’ satıp savdık, krizi
öteledik.
Hiçbir şey satamadığımız vatandaşı bile, kaldırımlara dikip eline bir düdük, kafasına bir şapka yerleştirdiğimiz ‘resmi değnekçiler’ maharetiyle haraca bağladık.
İyi de oldu, ‘sokaklar’ para basıyor. Malikânemizin yanına bir de ‘helikopter pisti’ kondurduk oradan gelen paralarla.
Bizi bize bıraksalar, aslında işler tıkırında.
Semt pazarlarından tutun, kamu kurumlarına kadar her yerde ‘sağlam mevziler’ edindik.
Çocuklar da yetenekli hani. ‘Partinin’ çıkarlarını savundukları kadar, ‘babalarının’ hakkını savunmazlar.
E biz de onları ortada bırakmıyoruz.
Hangi danışmanımız ‘maaşının dışında’ bir kamu kuruluşundan yemlenmiyor?
‘İşi’ var, ‘birkaç maaşı’ var, ‘makam aracı’ var, ‘lojmanı’ var. Daha ne olsun.
Sekiz-on yıl önce ayağının çamuruyla Ankara’nın yolunu tutanlar bile hiç almıyorsa ‘5 bin TL’ lojman kirası alıyor.
***
Yok yok, işi iyi oturttuk. Memleket neyse de, bizim camiaya artık bir yüzyıl ‘ekonomik’ ve ‘siyasi’ anlamda kimse diş
geçiremez.
Derimiz kalınlaştı, bitimiz kanlandı.
Allah’tan ‘geçmişteki hatamızı’ çabuk gördük. Yola çıktığımız insanların yanlışlarından ‘ders almayı’ bildik.
O kafayla devam etsek, halimiz
dumandı.
Necip Fazıl’dan iki dize, Nurettin Topçu’dan bir makale, bilmem hangi hoca efendiden fazilet dersleri. Yok ‘yetimin’ hakkı, yok her taşın altında ‘Yahudi’ parmağı. Ne uyutmuşlar bizi be.
Şükür, kendimizi heba etmeden ‘doğru yolu’ bulduk, işleri rayına koyduk.
Hem millet de memnun. ‘Kömürü’, ‘ilacı’, ‘unu’, ‘bulguru’ aklınıza ne gelirse karşılanıyor. Caddeler boyu sofralar kuruyor, kamyonlar dolusu erzak taşıyoruz.
Haaa, birileri bu değirmenin ‘kaynağını’ çözmüş. Ne gam. Vatandaş ‘10 yerine 15 kat’ bina dikiyorsa fena mı oluyor?
Tutturmuşlar, 20 kat binanın altında bile ‘otopark’ yokmuş. Dua edin ‘otomobiller’ var, daha önce o da yoktu.
‘Arabayı’ bulmuşlar, ‘otoparkı’
soruyorlar.
Densizlik işte.
***
Yok yok, içimizi ferah tutalım. Bu kez de kriz ‘teğet geçecek’ gibi.
Yani ‘bizim bulunduğumuz noktadan’, kendi muhitimizden bakarak söylüyoruz. Aşağıdaki durum mu? Onlar zaten ‘tevekkül’ ehlidir. Ne desek, ne yapsak inanıyorlar.
Şükür en zır cahili bile, bize yönelik bir eleştiri oldu mu anında müdahale ediyor:
- “Oğlum, çalmayan mı var.”
İşte bizi kurtaran, içimizi rahatlatan en baba slogan. Daha ne olsun.