Bedelli ile olmaz Peşmerge Modeli’ne geçin!
Güya IŞİD’e karşı savaşacaklardı.. 31 Ekim’de Ayn el-Arap’a (Kobani) geçtiler.. Giderken yolda epey fire(!) verdiler.. 150 ile yola çıktılar, 120’si geçebildi sınırın öbür tarafına.. “Kobani” ye sıcak çatışmanın içine girmek pek işlerine gelmedi. Batı da bir yerde çadır kurup siper kazdılar.. Ara sıra kafalarını çıkarıp katyuşa attılar öbür tarafa.. Bol bol kebap, künefe gitti Urfa’dan çapulcu sürüsüne.. Siperlerde yan gelip yatıp çay içmekten bitap düştüler.. Her ne hikmetse görüntü vardı da icraat yoktu!..
Çapulcularda bir ay geçmeden iç isyan çıktı. “Yorulduk. Bizi değiştirin” diye ağlaştılar.. 2 Kasım Salı gecesi MİT kontrolünde ve nezaretinde çapulcular “Kobani” de vardiya değişimi yaptı.. Mevcut biraz azaltıldı!..
Bu özeti niye yaptım?
Eğit-Donat kapsamında ABD ve Türk askerleri arasında “peşmerge eğitimi” konusunda yapılan pazarlıklardan ilginç bir anekdot aktarmak için. Masaya gözlem ve raporlara dayanan “peşmerge savaşamaz” başlıklı şöyle ilginç bir tespit konuyor;
“Peşmerge lüks ve lüks hayat şartlarına alışmış. Her biri çok yüksek maaş alıyor. Lüks arabalara binip, oldukça lüks evlerde oturuyorlar. Mesai bitiminde oldukça lüks cafe ve barlarda sabahlıyorlar. Kadın-uyuşturucu gibi zevk alemine çok düşkünler. Lüks hayat tarzları bir askerde olması gereken disiplin ve savaşma yeteneğinden onları uzaklaştırmış durumda. Para ve lüks peşmergeyi çok şımartmış.”
Amerikalılar, peşmergeye nasıl “askerlik ruhu” kazandıracakları konusunda işin içinden pek çıkamamışlar. TSK ise peşmerge eğitimine “gözlemci” sıfatıyla katılmakta hala ısrarlı.
Buradan nereye geleceğim?..
Üst üste bedelli askerlik uygulamaları ile Türk’ün kutsal askerlik görevini çürütmeye çalışan, Balyozla, Ergenekonla, kumpasla yok edemedikleri Türk Silahlı Kuvvetlerine her gün yeni bir tezgah kuran iktidar ve yandaşlarına tavsiyem olacak;
Profesyonel orduya geçişte peşmerge sistemini örnek alın. Hatta Eğit-Donat’ın kapsamını değiştirin. Türk askerini ABD-peşmerge eğitsin. Peşmerge’de ne varsa TSK’da da o olsun.
Görün o zaman!.. Çözüm sürecinin rayında tren nasıl son sürat gidiyor. Sizin meşhur(!) hızlı tren projeniz bile bunun yanında hikaye kalır.
Demedi demeyin!..
Jandarma eşinin acı feryadı
Meclis gündeminde olan Jandarmayı İçişleri Bakanlığına bağlayan düzenlemeye tepkiler bitmiyor. Kanun daha çıkmadan Jandarma teşkilatının ruh halini yansıtan mektupları sizlere ulaştırmıştım. Şimdi de tahribatın ne boyutlara ulaşabileceğini daha iyi fotoğraflayabilmek için bir Jandarma subayı eşinin bir annenin feryadını sizlere aktarıyorum;
“Ben yıllardır ilden ile ilçeden ilçeye dolaşan bir jandarma personelinin eşiyim. Uzun zamandır annemizden, babamızdan, hatta eşimizden ayrı yaşamak zorunda kaldık. Çünkü eşlerimiz zor şartlar altında çalışıyordu. Çocuklarımız köy okullarında okumak zorunda kaldı. Eşlerimizin eve geç gelmeleri gece gündüz çalışmaları katlandığımız en ufak sıkıntılardan oldu. Hiç bir eşe nasip olmayacak sıkıntıları teşkilat mensuplarının eşleri hep beraber çektik.
Şimdi yeni yapılacak düzenleme ile jandarma teşkilatı siyasi müdahalelere doğrudan açık hale getiriliyor.
Biz birçok zorluğa sıkıntıya hep katlandık ama şimdi teşkilat siyasilerin oyuncağı haline getirilince çekilecek sıkıntılar çekilmez hale gelecek.
Örneğin eşlerimizin tayinleri tamamen siyasi kararlara göre yapılacak. Bu da personel eşleri olarak bizim birlik ve beraberliğimize zarar verecektir.
Hiç bir bayan kendi eşinin haksız bir şekilde daha kötü bir göreve ya da şehre gitmesini istemez. Böyle durumlarda hem personel arasında hem eşler arasında hatta çocuklar arasında bile sorunlar kaçınılmaz olacaktır. Jandarma asayiş ve emniyete çözümler getiren bir teşkilattan çok adeta sorun üreten bir teşkilat olacaktır.
Ayrıca askerlikle taban tabana zıt olan siyaset kurumunun gelenekleri ve yapıla gelişleri jandarmaya kesinlikle uymayacaktır.
Hatta bu noktada bir itirafım olacak. Siyasi yakınlığı olan bir personelin yerine daha mahrum bir yere ya da göreve atanan eşim kesinlikle sorun yaratacaktır. Bu düşüncede de tek olmadığını düşünüyorum. Sonuçta hak ediyorsan almasını bilmek lazım diye düşünüyorum.
Sizlerden ricam lütfen birliğimizi ve dirliğimizi bozacak bu tasarıyı engelleyin ya da değiştirin. Yoksa sonuçları başta jandarma teşkilatının aileleri olmak üzere tüm ülke için iyi olmayacak.”
Öcalan’ın hasreti!..
Hani pas geçip, açıkça yazmaktan sıkıldığım, bebek katili Öcalan’ın iktidar tarafından kabul gören özel bir isteği var ya!.. Birazcık ip ucu olsun diye, son İmralı postasına katılan Hatip Dicle ile bebek katilinin arasında geçen diyalogdan;
HDP kulislerinde masum masum(!) konuşulanlara göre, Öcalan iç geçirip büyük ilgi gösterdiği Hatip Dicle’ye demiş ki;
“Bak Hatip!.. Bu davada sen de ben de büyük bedel ödedik. Ama sen çok şanslıydın, evlendin barklandın çoluk çocuk sahibi oldun. Ben ise bunlardan mahrum kaldım. Hiç çocuğum olmadı. Ben de bunları yaşamak isterdim”.
Sizler de, arif olan “yetkililer” de tekrarlanan mesajın mealini anlamıştır herhalde!..
Öcalan, daha nasıl “elinizi çabuk tutun”
desin!..