Bedelli askerlik
Hükümetle Genelkurmay Başkanlığının bedelli askerlik konusunda anlaşmaya vardığı, buradan elde edilecek gelirlerin şehit ve gazilerin yakınlarına verileceği konusundaki çalışmalara muhalefet partilerinden de destek gelmiştir.
Konuyla ilgili çalışmaların yürütüldüğü, zamanı gelince kamuoyuna gerekli açıklamaların yapılacağı ifade edilmiştir.
Bedelli askerlik 1111 sayılı askerlik kanununun 10. maddesiyle düzenlenmektedir. Kanuna göre ihtiyaç fazlası yükümlülerin temel eğitimlerini yapması ve ardından bedel ödeyerek askerliklerini tamamlamalarıdır.
Bu demektir ki her konuda olduğu gibi parası olanın yaşayacağı, olmayanın ise her zaman olduğu gibi ölmesidir. Ölenlerin ise arkasından olağan hale gelmiş olan kanın yerde kalmayacak hamasi nutuklarla uğurlanmasıdır.
Belki şu denilebilir parası ve makamı olanın çocukları öyle veya böyle vatan için ölmüyor ki, nasıl olsa kimi yalılarda kimileri merkezi yerlerde güya askerlik yapıyor. Garip ve gureba çocukları ise zaten uç boylarında bölücülerle çarpışıp şehit düşüyor. Eh öyleyse kendileri işe yaramayanların bari paraları işe yarasın.
Yanılıyorsunuz beyler. Kendi işe yaramayanların paraları da işe yaramaz. Hani derler ya “Haydan gelen huya gider” işte öyle bir şey. Başka bir yönüyle bu sözler bana benim ülkemde nasıl bir demokrasinin olduğunu ve adaletin çürümüşlüğünü gösteriyor.
Neymiş efendim, ihtiyacın fazlalığından kaynaklanan bir zorunlulukmuş. Sahi bu kadar çok askerle kime ve neye hizmet ediyoruz. Eğer asker ihtiyaçtan fazla ise alımı halen devam eden şu er ve erbaşlar niye? Onlarca rütbeliye değişik makamlar vererek merkezlerde tutma ne için? Fazlalığın giderilmesi için başka çözüm yolları yok mu, onlar niye tartışılmaz!
Dünyada bedelli askerliğin dışında uygulanan birçok yöntem var. Ama bunlar konuşulmaz, belki de bizden istenen bu sistemdir. Hâlbuki uzağa gitmemize gerek kalmaksızın emniyet teşkilatımız var. Bu şekilde niçin bir askeri sistem oluşturulamaz.
Ayrıca askerlik çağına gelen herkesten belli bir bedel alınır ve profesyonel ordu da kurulabilir. Böylece hem devlet büyük bir yükten kurtulur hem de herkes görevini bilir ve yapar. Belki fakirden fukaradan ne alalım denilebilir. Doğrudur belki ama, nedense görüleceği üzere vergilerin çoğu da bu dar gelirlilerden tahsil ediliyor. Bırakın vergiyi, kaçak elektrik, su ve doğal gaz kullananların bile paralarını bu insanlar ödüyor.
Bedelliden alınacak paralar şehit ve gazilerin yakınlarına verilecekmiş. Sakın ha eğitime katkı payı ve deprem vergilerinin akıbetine dönüşmesinler. Vergiler konulurken hep böyle söylenir de daha sonra adları değiştirilerek nerelere aktarıldığı bile bilinemez.
Ne olursa olsun bu bir ayrımcılıktır. Zenginle fakir ayırımıdır. Demokrasilere yakışmayan, inançlarla bağdaşmayan bir durumdur. Birileri kara toprakla buluşurken birilerinin eğlence merkezlerinde eğlenmesidir.
Bu toprakların nimetlerinden faydalananlar gerektiğinde bedellerini de ödemelilerdir. Yaşayacaksak da, öleceksek de beraber olmalıdır. Hiç mi hiç kimse zengin yaşasın diye fakirliğinden dolayı ölmemelidir.
Hepimizce bilinip de bazı yerlerce bilinmeyen var ki, insanımızı derinden sarsmaktadır. O da çürük raporu alarak, kendilerini besiye çekip de obezite olarak veya okul okuyorum diyerek yıllarca askerlik görevini yapmayıp kaçarak para kazanan sülüklerdir. Zamanla askere alınsalar bile göstermelik askerlik
yapanlardır.
Gelişen teknoloji her alanda insan ihtiyacını azaltırken, sanki askeri alanda teknoloji gelişmiyormuşçasına bizde asker sayısının çoğalmasıdır. Hâlbuki seçilen iyi bir teknoloji ve iyi eğitilmiş profesyonel bir ordu ile daha güçlü savunma ve savaşan askeri birlikler oluşturulabilir.
Her alanda reform yaptıklarını söyleyenler, iş askeri konu olunca psikolojik baskılarla dibe çökertmekte. Hâlbuki peygamber ocağı dediğimiz göz bebeğimiz ordumuz yeni reformlarla onurlandırılıp motive edilmelidir. Özellikle bu günlerde buna daha çok ihtiyaç bulunmaktadır.