BDDK'ya neden soruşturma açıldı?
CHP’nin çalışkan milletvekillerinden Atilla Kart, yeni bir haberle çıkıyor karşımıza.
Tayyip Bey’in oğlunun Kartal İmam Hatip’ten arkadaşı bir genç, “çürük raporu” sebebiyle, Vakıf Bank’a müsteşar tayin edilmişken, sözleşmesi feshediliyor. Bu genç bir süre sonra aynı bankaya genel müdür yardımcısı olarak atanıyor.
İşin bundan sonrası çok dikkat çekici. Bu atanma BDDK üyeleri arasında rahatsızlık uyandırıyor. Çünkü atamalar BDDK’nın onayından geçer. Buna bazı üyelerin onay vermekten yana olmadıkları anlaşılınca ne yapılıyor biliyor musunuz, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından “suç işlemek üzere örgüt kurmak” veya başka bir sebepten, suç duyurusu yapılıp soruşturma açılıyor.
Hayretten ağzınızın açık kaldığını görür gibiyim.
Bu hadiseyi okurken, bütün hadiselerde yaptığım gibi, hikayeci, romancı gözüyle, bu işin içindeki, yani tayinin içindeki zatların nasıl gülüştüklerini, sokaktaki yaygın Türkçeyle nasıl “bu iş bu kadar” yahut “bu iş biter”, yahut da “bitmiştir” replikleriyle birbirlerinin sırtını tapışladıklarını, “çaklaştıklarını” görür gibi oldum.
* * *
“AKP zihniyetini” diyecektim, az gelir, AKP’yi tanıtıcı en taze hadise buydu. Bir önceki taze hadise Manisa’daki rektörün:
“Bu üniversite benim” diye bağırışıydı. Sonra “Cumhuriyeti gerekirse ben korurum” repliği... Hiç inandırıcı değildi ama olsun, son derece tipikti. Tarihe geçti.
Aynı tazelikte başka bir hadise. Kayseri belediyesindeki yolsuzlukta AKP’nin daraldığını görüyoruz. Buna karşılık hemen gülünç bir taarruza geçmişler. İstanbul polisi Silivri ve Maltepe’nin CHP’li belediyelerine operasyon yapmış. Maltepe belediyesinin kabahatini söylersem gene hayretten ağzınız açık kalacak. Senfoni orkestrası kurmak. Hani Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner’in suçları arasında, adliyesinin bahçesine “kameriye” yapmak vardı ya, işte öyle!
İkinci Habur hezimeti
İki dil, özerklik, bayrak falan derken Habur’daki gibi bir hezimete uğradı BDP. İktidarınkinin (Ömer Çelik’in) samimiyetine pek inanmıyorum ama, Milli güçlerin muhalefetine toslayan bu kendini bilmezlik, Habur’daki gibi bir hezimete uğramıştır. O kadar belirgin ve açık değil ama, bu bir hezimettir. Alanın boş olmadığının gösterildiği bir olaydır.
Adana Belediye Başkanı Aytaç Durak’ın, hakkında açılmış dava, aleyhinde belirlenmiş bir suç olmamasına rağmen görevinden alınması ve durumun hâlâ bu şekilde devam etmesine karşılık, bu belediyelerden iktidara müstehcen küfürler bile gelmişti. Anayasamızın “tartışılamaz” dediği ilk üç maddesini tartışmaya açarak da anayasal bir suç işlendiği ortada. Bu belediye başkanları hâlâ görevlerine devam etmektedirler. İşte, bayrak, yargı, ordu kurmalara kadar, iki dil taleplerine kadar giden şımarıklık bu boş alanlardan
geçiyordu.
Bahçeli’nin, Kılıçdaroğlu’nun bu konudaki fikirlerini öğrendik. Cumhurbaşkanının “Nörşin”miydi neydi, o ismi söylediği günlerde fikrini zaten öğrenmiştik. Başbakanımızın fikirleri nerede?