Bayramı Cahit Sıtkı Tarancı ile geçirdim...

Dokuz gün bayram tatili... Evde olacağım... Olacağım da ne yapacağım? Okuyacağım ve de yazacağım tabii ki... Yazmak tamam da, okumaya kitap kalmadı elimde... Varmalı kitapçıya kitap bakmalı... Vardım ki kitapçıya, Can Yayınları, Cahit Sıtkı Tarancı'ya dair üç kitabın yeni baskılarını yapmış, şık kapaklar içinde... Üçünü de almalıyım, dokuz gün nasıl geçecek?

Üçü elli TL, cebimde 60 TL var, verdim ellisini aldım...

İyi ki almışım...

Evet başlayalım kitaplardan söz etmeye... İlki "Evime ve Nihal'e Mektuplar" adını taşıyor. Prof. Dr. İnci Enginün, bu değerli şairin kız kardeşi Nihal'e yazdığı 52 mektupla ailesine yazdığı mektupları yakınlarından alarak 1989 yılında kitap olarak yayımlamış. Can Yayınları şimdi ikinci baskısını yapmakta.

Şimdilerde artık mektup yazanlar kalmadı gibi, edebiyatçılar da buna dâhil... Fakat bir zamanlar edebiyatçıların yazdığı mektupların da edebî değerleri vardı... Cahit Sıtkı'nınkiler de öyle... Kişisel sorunlar yanında, yaşama, şiire, diğer edebiyatçılara dair çok değerli belirleme, görüş ve düşünceler var.

Örnekler vereyim bunlardan: 15.12.1929 tarihinde İstanbul'dan Diyarbakır'daki anne ve babasına yazdığı mektubunda şöyle diyor Şair: "Mektuplarınızı nedamet gözyaşlarıyla kirlettikten sonra, vicdanımı da sevinç gözyaşlarıyla temizce yıkadım". Babasının kazanç kaygısıyla şairliğe kuşkulu yaklaşmasına da değiniyor aynı mektupta: "Para kazanmak! Nasıl olsa ekmeğimi çıkarabilirim... Ne diyorum, bir şey yapmak, ölmez, yıkılmaz bir abide yaratmak, işte şair mefkûresi... Şairlerin açlığı bile ne kadar büyük olduklarına delil değil mi? Hakiki şair ahlaksız değildir, faziletin ta kendisidir. (...) Hoş babacığım, bir gün gelecek ki -ah ondan evvel ölmezsem eğer- oğlunuzun şairliği ile iftihar edeceksiniz."

Bir de Nihal Ablasına yazdığı mektuplardan küçücük bir bölümü sunayım bu kitaptan:

"Biricik, Minimini Ablacığım Nihal, dalgalar kıyılara çarpmaktan zevk duyarlar, rüzgâr ağaçların sararmış yapraklarını önüne katarak acı acı uğuldamaktan ve etrafa dehşet saçmaktan hoşlanır... Ay durgun bir denizde bütün güzelliğini ve haşmetini seyretmekten kendini alamaz. Herkesin ve her şeyin kendine göre hoşlandığı bir hâli vardır. Ben sana hitap etmek, hastalığına müptelayım."

"Avuçlarıma Sığmıyor Yıldızlar" adını taşıyor ikinci kitap, Cahit Sıtkı'nın edebi makalelerini, konuşmalarını ve söyleşilere verdiği yanıtları içeriyor. Akademisyen Hakan Sazyek yayına hazırlamış. Makaleleri okuyunca, Tarancı'nın usta ve ufuklu bir eleştirmen olduğunu anlıyoruz. Eleştirileri nesnel, yansız olduğu kadar da yol gösterici, yön ve destek verici de. Pek çok kimsenin göremediklerini de görüyor, söz gelimi, Ahmet Kutsi Tecer'in şiiri için şöyle diyor: "Çarpan, vuran, kıran, parçalayan, yıkan sert kelimelerden ziyade, dokunan, okşayan, öpen yumuşak kelimeleri kullanıyor. (...) Hangi kelimelerin birbirine akraba veya yabancı, dost veya düşman olduklarını biliyor."

Ve "Ziya'ya Mektuplar"... Kadim dostu, sınıf arkadaşı şair Ziya Osman Saba'ya yazdığı mektuplar... Bugünün şairleri ve şiir heveslileri için bu mektuplardaki şiir çözümlemeleri tam bir "Şiir Okulu"dur. Bu mektuplara nitelikli şiirler de ekli elbette. Onları yeniden ya da ilk kez okumak ayrı bir zevk ve ayrıcalık oldu benim için...

Yazarın Diğer Yazıları