Batı Trakya Türklerinin Lozan'dan doğan hakları (3)
Tek taraflı gazetecilik yapmadım. Bosna Hersek probleminde de, Kosova probleminde de, Bosna Hersek'e, Kosova'ya, Arnavutluk'a gitmişsem mutlaka Belgrad'a da uğramış, karşı karşıya gelen taraflarla da görüşmüşümdür. Yine Yunanistan'a gittiğimde, dönüşte Fener Patrikliğine de uğramış, Bartholomeos'la da konuşmuşumdur. Ekümeniklik meselesine dair ayrıntılı çalışmamız daha yayınlanmadı.
Eğer Rumların problemi varsa, bu problemi mutlaka öne çıkarırım. Şimdi Batı Trakya Türklerinin problemi var ve onun halli gerek. Prof. Dr. Selma Ünlü Yel'le konuşmaya devam ediyoruz. Selma Yel Hoca bir hususa dikkat çekiyor:
"2018'de Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Batı Trakya Türk Azınlığı İskeçe Türk Birliği, Rodop ili Türk Kadınları Kültür Derneği ve Meriç ili Azınlık Gençleri Derneği'yle ilgili kararları uygulamayan Yunanistan'ı bir kez daha uyararak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarının uygulanması ve Yunan mahkemelerinin yanlış kararlarının düzeltilmesini istemiştir. Ancak halihazırda bu durumda bir düzelme olmamıştır."
-Türkiye'de Rumlarla kıyaslarsak, hangisi daha avantajlı?
Selma Ünlü Yel- Her türlü kolaylığın gösterilmeye çalışıldığı Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi Patrik seçimi ile kıyas yapıldığında, ciddi bir eşitsizliğin Batı Trakya Türkleri aleyhine ortaya çıkmakta olduğu görülmektedir. Ancak azınlık vakıfları sebebiyle aslında ülkemizdeki azınlıkların da bazı şikâyetleri olduğu gerçeğini görmezden gelmek mümkün değildir. Ancak yine de ülkemizdeki Rum azınlıkların Batı Trakya Türk azınlığına göre daha fazla avantajlı olduğunu söylemek mümkündür. Sadece dinî temsil noktasında değil, eğitim alma, ticaret, seyahat, yurt dışı ihracat, ithalat, sanat ve kültür faaliyetleri içinde yer alma vb konularda kıyas edilmesi bile mümkün değildir.
- Bu konuda Lozan'daki tartışmalara girer ve bugüne gelirsek son durum nedir?
Selma Ünlü Yel- Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Yunanistan gezisi esnasında da Lozan tartışması ve Batı Trakya Türklerinin sorunları yeniden gündeme gelmişti. O tarihlerde bir haber kanalında da söylediğim gibi, Lozan bütünüyle tartışmaya açılamaz, bu mümkün değildir, ama Lozan Boğazlar Sözleşmesi'nin 1936 Montreux ile geçersiz kılınması örneğinde olduğu gibi, Türkiye bugün Yunanistan'la kronik problem haline dönmüş olan başta müftü seçimi olmak üzere, azınlık vakıf malları vb konularda ortak mutabakat sağlayabilecek çözüm arayışı süreçlerini başlatabilmelidir. Zaten cumhurbaşkanının Lozan çıkışı büyük ölçüde bu amaca yöneliktir.
Empati kurarak olaylara baktığımızda sorunların çözülme imkânı daha mümkün görünmektedir. Yunanistan'daki Türklerin uzun zamandır maruz kalmış oldukları dışlayıcı, baskıcı engelleyici birtakım uygulamaların en azından bir kısmının ülkemizde de olduğunu görmezden gelmek mümkün değildir. 6/7 Eylül olayları ya da varlık vergisi, halihazırda Azınlık vakıflarına yönetici seçmede yaşanan sorunlar vb bunlara sadece küçük bir örmektir. Makedonya Müslümanlarının içinde bulunduğu kısmi huzurun en kısa sürede Batı Trakya Türklüğü için de hâkim olmasını dilerken, Üsküp'teki o sabah ezanının güzelliğini ve yüreğime işleyen sızısını bir kez daha hatırladım. Yarabbi! Bu topraklardan okunan ezanı dindirme, gönderlerde esen bayrağımı indirme inşallah.