BAŞÖĞRETMEN ATATÜRK (15 Aralık 2013)

BAŞÖĞRETMEN ATATÜRK (15 Aralık 2013)

BAŞÖĞRETMEN ATATÜRK

Halka verdiği alfabe derslerinin herbirinde öğretmenlik sanatının incelikleri görülür

Atatürk’ün Başöğretmen unvanı ile yeni Türk harflerini halka öğretmek için giriştiği çabalar da onun gerçek bir öğretmen, tüm Türk milletinin öğretmeni olduğunu ortaya koymaktadır. O, bu yoldaki çalışmalarını Tekirdağ’dan başlayarak Bursa, Çanakkale, Sinop, Samsun, Amasya, Turhal, Tokat, Sivas, Şarkışla, Kayseri vb.. kentlerde sürdürdü. O’nun halka verdiği alfabe derslerinin herbirinde öğretmenlik sanatının incelikleri görülür. Örneğin 15 Eylül 1928’de Sinop’ta bir okulun bahçesinde halka kara tahtada verdiği derse bakalım. Atatürk önce öğretmenlere, ardından memurlara sonra da halktan bazılarına sesli ve sessiz harfleri öğretti. Bir ara, karşısında duran bir adamı çağırdı.
- Adın ne? Ne iş yaparsın?
- Bekir, Arabacıyım, Paşam.
- Okuman yazman var mı?
- Yok Paşam, senden öğrenmeye geldim.
Elli yaşlarında olan bu adama Atatürk önce A, O, Ö, U, Ü harflerini okuyup yazmasını, sonra da T harfini öğretti. Sonra At ve Ot yazdı. Bekir Ağa heceledi, sonra okudu. Atatürk memnundu. "Bu millet üç ay içinde okuyacak ve yazacak" dedi. Bu olay Atatürk’ün inanılmaz öğretme yeteneğini kanıtladığı kadar, bu anıyı bize ulaştıranın belirtmediği başka büyük bir gerçeği de ortaya koyuyor. Bu, "görevsel (fonksiyonel) eğitim" denen ve kısaca, kişinin kendi işi, mesleği, uğraşı alanı ile ilgili konulardan başlayarak dil ve okuma yazma öğrenmesi diye tanımlanan ve son 20-30 yıldır çeşitli ülkelerde ve Unesko tarafından üzerinde durulan bir yöntemin Atatürk tarafından yıllar önce bizzat uygulandığı gerçeğidir...
Burada, çok önemli bir konuya değinmek istiyorum: Atatürk’ün nutuk olarak öğretmenlere söyledikleri ve eğitimle ilgili söylevleri tesbit edilmiş ve yayınlanmıştır. Fakat bir de, Atatürk’ün derslerine girdiği öğretmenlerimize söyledikleri vardır. Okulları ziyarete büyük önem veren Atatürk, birçok öğretmenin dersine girmiş, kendisi ders anlatmış, anlatılan dersleri dinlemiş, öğretmenlere, öğrencilere sorular sormuş, kendisi açıklamalar yapmıştır. İşte bu konu çok orijinal olduğu halde, Atatürk’ün eğitim ve öğretmenlerle ilgili yayınlanmış bulunan görüş ve düşüncelerinin çok önemli bir parçası olduğu halde, henüz ele alınmamıştır. Atatürk’ün derslerine girdiği bazı öğretmenlerimiz, anılarını orada burada yayınlamışlardır. Fakat bunların toplanması, biraraya getirilmesi ve henüz yayınlanmamış bulunan anıların da derlenmesi gerekmektedir. Bunu da en iyi, yine öğretmenlerimiz yapabilir. Onlara, bulundukları yörelerde, yaşlı, emekli öğretmenleri arayıp bulup Atatürk’le ilgili anıları varsa derlemek düşmektedir. Bu onlar için çok güzel, yararlı ve zevkli bir görev olur. Atatürk Araştırma Merkezi, Millî Eğitim Bakanlığı vb. kurumlar da bu yayınlanmış ve yeni derlenecek anıları topluca yayınlarsa, biz Atatürk’ün sınıf ortamı içinde üzerinde durduğu çok önemli fikirleri de, O’nun nasıl öğretmenlik yaptığını da öğrenmiş oluruz. (Devam edecek)